Olay Gazetesi Bursa

Şu çılgın gençler

Zeliha, Muhammet, Gökçen ve Umut... Doğuştan işitme kaybı olan bu çocuklar, hayata dezavantajlı başlamalarına rağmen pes etmediler. Önce, özel bir eğitim süreciyle işitmeye başladılar, ardından konuşmaya. İlkokul, ortaokul ve lise derken, şimdi onlar üniversite öğrencisi. Umudun, fedakârlığın, azmin ve başarının öyküsünü yazan gençler, geleceğe umutla bakıyor.   Zeliha’nın hedefi insanlara iş bulmak, Muhammet daha iyi […]

Zeliha, Muhammet, Gökçen ve Umut... Doğuştan işitme kaybı olan bu çocuklar, hayata dezavantajlı başlamalarına rağmen pes etmediler. Önce, özel bir eğitim süreciyle işitmeye başladılar, ardından konuşmaya. İlkokul, ortaokul ve lise derken, şimdi onlar üniversite öğrencisi. Umudun, fedakârlığın, azmin ve başarının öyküsünü yazan gençler, geleceğe umutla bakıyor.

 

Zeliha’nın hedefi insanlara iş bulmak, Muhammet daha iyi bir gelecek adına okuyacak, Gökçen çocukluk hayali olan aşçılık için üniversite sıralarına oturacak ve Umut da banka müdürü olma hedefiyle ter dökecek. ODYOMED öğrencileri, aileleri ve eğitmen Pınar Tekin, işitme engelli bireylerin hayata nasıl tutunduklarını anlattı.

 

Pazar Söyleşisi’nin bu haftaki durağı ODYOMED…

İşitme engelli çocukların işiterek, ana dilini edinip, konuşabilmelerini sağlayan bir eğitim merkezi burası.

Bu merkezde verilen eğitimlerle, işitme kaybı olan çocuklar, işitebilen ve konuşabilen bireyler olarak topluma kazandırılıyor.

Söyleştiğimiz çocukların tümü, üniversiteyi kazanmıştı.

Adım adım çıktıkları hayat basamaklarını lisans eğitimiyle taçlandırmanın mutluluğunu taşıyan çocukların önünde yepyeni bir yol var.

Ailelerden ayrılacaklar ve kendi ayaklarının üzerinde yaşayacaklar artık.

İlgiyle okuyacağınıza inandığımız söyleşide, ODYOMED yöneticisi Pınar Tekin, işitme engelini aşan gençler ve ailelerine mikrofon uzattık.

 

“AMACIMIZ ÇOCUKLARI KENDİ KANATLARIYLA UÇURMAK”

 

Pınar Tekin, yaklaşık 10 yıldır kurumda çalışan bir eğitimci.

Önce işitme engeliyle ilgili teorik bir bilgi aldık Tekin’den.

İşitme engeli, görülmeyen bir engeldir. Çünkü işitme engelliler, yaşıtları gibi sesler çıkarabilen, fiziksel açıdan da hiçbir sorunu olmayan bireylerden oluşuyor. İşitme kaybında erken tanı ve cihaz seçimi çok önemlidir. İşitme kaybı olan bebek, bu durumunu ifade edemez. Bu nedenle, ailelerin bebeklerine hastanedeyken, 2-3 dakikayı geçmeyen testi mutlaka yapması gerekir” diyen Tekin, tedavi sürecini de şu sözlerle ifade etti:

Olmayan bir işlevi yerine koymak çok zor bir iş. Amacımız engelli bireylerin, yaşıtları gibi işitip konuşmalarını sağlamak. Hedefimiz, eğitimle engeller yaratmak değil, engellerini aşmış bireylerin kendi kanatlarıyla uçmasını sağlamak. Onlar da yaşıtları gibi okula gitsinler, sokakta oynasınlar, dudak okumaya ihtiyaç duymadan, konuşabilsinler istiyoruz.”

 

EĞİTİM ŞART
 

Tekin, engellerin aşılmasında eğitimin önemini, vurguladı.

Yani ‘eğitim şart’ dedi.

Baş edilmesi zor bir durum, ama imkânsız değilmiş işitme engelini aşmak.

Bunun için öğrenme sürecini, işitmeden başlatıyorlarmış.

İşitme başladıktan sonra, öğrenme arkasından geliyor” diyen Tekin, gelişen teknoloji ve iletişim kanallarının zenginleşmesiyle, öğrenmenin daha kolay olduğunun altını çizdi.

Bu nedenle, yeni nesil daha şanslı.

Peki işitme engelli birey, devlet okullarında eğitim alabilir mi?

Tekin, “Evet, hiç sorun yok” dedi.

Ancak öğretmenlerin ve arkadaşlarının biraz çaba sarf etmesi gerekir.

Öğretmen, işitme engelli bireyi ön sıralarda oturtacak, arkadaşları da özel durumlarına anlayış gösterecek.

İşitme cihazının bir gözlük gibi görülmesi gerektiğini belirtti Tekin.

Yani, görme bozukluğu olan birey nasıl gözlük takıyorsa, işitme engelli bireyin cihaz takması da normal karşılanmalı.

İşitme engelli bireylerin sosyal yaşamını da sorduk Tekin’e.

Tekin, toplum bilincinin önemini vurguladı ve toplumun engelli bireylere önyargısız bir şekilde bakmaları gerektiğini belirtti.

Ve elbette, engelli bireylere pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini istedi.

Tekin’le son olarak eğitim süresini konuşuyoruz.

Ömür boyu süren bir eğitim söz konusu değilmiş.

Eğitimin rehabilatasyon bölümü, 3-4 yılda tamamlanabiliyormuş.

Eğitim süresi, işitme engelli bireye bağlı.

Daha doğrusu engelli bireyin, azmine ve öğrenme hevesine…

“KAN BAĞIM OLMAYAN AİLEM”

Zeliha Canbaz, 2 yaşından bu yana eğitim alıyor.

Bugün, yaşıtları gibi işitebiliyor ve konuşabiliyor.

Devlet okullarında öğrenim gören Zeliha, Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü’nü kazandı.

Öğretmenlerini, “kan bağım olmayan ailem” olarak nitelendiren Zeliha’nın hedefi, kendisini daha çok geliştirmek, önce kendisine iş bulmak ardından insanlara iş imkânları yaratmak.

“HAYALİM AŞÇI OLMAK”

Gökçen Kahrıman 19 yaşında.

3 yaşında eğitime başlamış ve o da bu yıl üniversite sınavını kazanarak, yükseköğrenime adım atmış.

Uludağ Üniversitesi Gıda ve Teknolojileri Bölümü öğrencisi olan Kahrıman, önceleri üniversiteye gitmeye çok korkuyormuş.

Hatta, sınavı kazandığında korkudan ağlamaya başlamış.

Ancak bugün kendisini üniversite eğitimi almaya hazır hissediyor.

Gökçen’in en büyük hayali iyi bir aşçı olmak.

Ve o hayalini gerçeğe çevirmeye çok yakın artık.

“HEDEFİM İNSANLIĞA HİZMET”

2 yaşında eğitim almaya başlayan Muhammet Salih Güvenir de işitme engelli bireylerden.

Eğitimin kendisine büyük katkısı olduğunu düşünüyor.

Arkadaşlarıyla iletişim kurmasında, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini sürdürmesinde, son tahlilde üniversite sınavını kazanmasında hep eğitimin rolü olduğunu düşünüyor.

Salih’in hayali, insanlara faydalı olmak.

Daha yaşanılabilir bir dünyanın hayalini kuruyor Muhammet Salih.

Bunun için önce Uşak Üniversitesi Adalet Yüksekokulu’nu kazanmış.

Sonraki hedefiyse yatay geçişle Hukuk Fakültesi’ni kazanmak.

“ÖĞRENDİKÇE AZMİM ARTTI”

Umut Çınar’ın yaşı 20.

3 yaşından itibaren eğitim alan Umut da, azmi sayesinde engelini aşabilmiş.

Çocukluğundan bu yana sürekli öğrenmiş, öğrendikçe de azmi artmış ve bugünlere gelmiş.

Umut Çınar, Celal Bayar Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü’nü kazandı.

Hedefi, banka müdürü olmak.

 

ÖNCE BURUKLUK SONRA MUTLULUK

 

Engelli bireyler kadar, aileleri de zorlu sürecin en önemli unsurları.

Çocuklarının işitemediklerini öğrendikleri zaman, hayal kırıklığına uğruyorlar.

Ancak, can parçaları işitmeye ve konuşmaya başlayınca, buruklukları mutluluğa dönüşüyor.

Muhammet Salih’in babası Abdulkadir Güvenir de, o babalardan biri.

Muhammet bebekken, ateşli bir hastalık geçirmişti. Doktora götürünce orta kulak iltihabı olduğunu öğrendik. İşitme kaybı olduğunu fark ettiğimizde Muhammet 1,5 yaşındaydı. Ankara Hacettepe’yi önerdiler ancak biz Bursa’da oturuyorduk. Daha sonra Bursa’da Elçin doktoru tavsiye ettiler. Elçin doktorla tanıştıktan sonra hayatımız değişti. Sağ olsun, Muhammet’in engelini aşmasında büyük rol oynadı. Aslında, asıl çileyi Muhammet’in annesi çekti. Ben maddi olarak yardımcı oldum. Muhammet çok kitap okuyan, başarılı bir çocuk. Sınıfında, üniversite sınavında en yüksek puanı alan 3’üncü öğrenci. Onun başarısını görmek mutluluksa, biz o mutluluğu yaşıyoruz.”

 

AZMİN MEYVESİ

 

 

Son olarak Umut Çınar’ın annesi Emine Çınar’ın düşünceleri:

Yıllar önce ODYOMED’e ilk başladığımızda çok karamsardık. Acaba çocuğumuz konuşabilecek miydi? Başka eğitimler de alabilir miyiz? Ne zaman konuşur? Okula başladığında başarılı olabilir mi? Ne zaman anne diyecek? Acaba okula başladığı zaman sınavlarında başarlı olabilecek mi? Hep bu sorulara takılmıştık. Ancak, çocuk konuşmaya ve gelişme kaydetmeye başladığı zaman çok sevindik. Umut, gösterdiği çabanın meyvesini aldı ve üniversite öğrencisi olmayı başardı. Şimdi artık, üniversitede ne yapacağını merak ediyoruz. Yalnız kaldığında ne yapabilir, ayakları üzerinde durabilir mi, gibi kaygılarımız var. Ancak her şeye rağmen, Umut’un üniversitede de başarılı olacağına inanıyoruz.”