Olay Medya Spor Müdürü Orhan Güney‘in ev sahipliğinde, spor servisinden Cevdet Altınel, Beytullah Süat, Erkan Sağlık ve Bircan Örsel’den oluşan kafileyle, Galatasaray-Bursaspor maçını izlemek için İstanbul’daydık.
Maçın orumlarını ve haberlerini, arkadaşlarım 2 gündür yazıyor.
Ben, kendi alanımda top çevireyim.
***
Şiddetli lodosu hesap ederek, günün erken saatlerinde çıktığımız kara yolculuğu, oldukça verimliydi (!).
Körfez geçis köprüsünün ayaklarını, feribot seferlerinin iptali durumunda İstanbul-Bursa yolunun araçlara boğulduğunu, Boğaz köprüsünün pazar günü bile tıkandığını ve kara yoluyla İstanbul‘a gitmenin eziyet olduğunu gördük.
***
Yolda, Bursa’dan gelen acı haberle de sarsıldık.
Yeni stadyumun vincinin, bir kişinin hayatına mal olduğunu öğrenince canımız sıkıldı.
***
İstanbul’a yaklaştıça lodos, hız kesmişti.
Taksim‘e vardığımızda, fırtına mevzubahis bile değildi.
İstiklal Caddesi‘nde ise rüzgarın esamesi okunmuyordu.
***
İstiklal, yıllardır özgürlüğü temsil eder.
Yine öyleydi.
Gitar çalanlar, türkü söyleyip mini konser verenler, bildiri dağıtanlar, kitap satanlar, sevgilileriyle hasret giderenler, gençler, kendisini genç hissedenler, sevgililer, evliler, turistler, yerliler…
Tüm bunları, bir ahenk içinde barındırıyordu İstiklal…
Galatasaray formalılar caddeyi arşınlarken, maça erken gelen Bursaspor taraftarları da yok değildi.
***
İstiklal’den, özgürlüğün sembolü diye bahsettim, üst satırlarda.
Ancak bu özelliğine gölge düşürecek son derece üzücü bir olaya tanık olduk.
Caddenin sonlarında taşeron sorununa ve iş kazalarına dikkat çekmek isteyen bir grup, bildiri dağıtıyor ve slogan atıyordu.
Hemen yanlarındaysa çevik kuvvet bitmişti.
Ne olduğunu anlamadık ama 5 dakika sonra, polis, gençleri yaka paça gözaltına aldı.
Karga tulumba polis aracına götürülen gençlerin haline, kimi gülüyor, kimi de bizim gibi şaşkın bakışlarla olayı kavramaya çalışıyordu.
Fotoğraf çekenlerin yanı sıra, olanları videoya kaydedenler bile vardı.
***
Taksim‘e gelmişken, Gezi Parkı‘na uğramamak olmazdı.
Haziran 2013‘te, günler süren eylemlere sahne olan park, bu kez dingin haliyle oldukça sakindi.
***
Bir cümleyle de olsa maça gelince…
Harika bir atmosfer, tempolu bir maç ve müthiş bir seyir zevki…
Bursaspor‘un, galibiyeti değil, farkı kaçırdığını bilmem yazmama gerek var mı?
Otobanın yanındaki stadyum
Ancak bunlar, seyir zevkini yükseltir.
Oysa bir stadyumun yeri, çok şey demektir.
Maç öncesi ambiyans, stadyumun çevresinde yaşanır.
Taraftarlar, stadyumun etrafında toplanır, tezahüratlar yaparak ve marşlar söyleyerek maça hazırlanırlar.
Yani, maçı saatler öncesinden yaşarlar.
Otobanın yanında kurulmuş bir stadyumda, bunların yaşanması mümkün mü?
İşte Türk Telekom Arena da böyle bir stadyum.
Mecidiyeköy‘deki Ali Sami Yen’in değerini bilmemişler.
Ucuz ölümler diyarında bir kurban daha verdik
Önceki gün, yeni stadyumun vinci, bir taksiciyi öldürdü, bir vatandaşımız da ağır yaralandı.
Klasik bir, ölümcül iş kazası.
Türkiye, ölümcül iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü konumunda.
Geçmişteki benzer facialara ve çıkarılan yüzlerce sayfalık yasaya karşın, tablo değişmiyor maalesef.
Galiba, işin özü şu:
Can güvenliği, insan sağlığı ve temel haklar, öncelikli politikamız olmadığı sürece, bu tür kazalar yaşanmaya devam edecek.
Onlarca ton ağırlığındaki vincin başına düşmesiyle yaşamını kaybeden vatandaş içinse ne söylesek az.
Kader deyip, işin içinden çıkmak en kolay yol.
Ancak önceki gün ucuz ölümler diyarında, pisi pisine ölenler kervanına bir yenisi daha eklendi.
Ve ölen, öldüğüyle kaldı…