Olay Gazetesi Bursa

Siyasette yeni üslup

AK Parti 23. Dönem Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak, yeni dönemde kendilerine önyargılı olan farklı kesimlerin oyunu almak için klasik siyaset üslubunun dışına çıkmak gerektiğini belirterek, “Bizim Ege’de, Akdeniz’de Bursa’nın Nilüfer’inde Osmangazi’nin bazı bölgelerinde daha farklı çalışmalar yapmamız gerekir. Yani klasik  siyaset üslubundan farklı bir üslup belirlememiz gerekir” dedi.   Tunçak, olağanüstü kongredeki en büyük değişimin […]

AK Parti 23. Dönem Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak, yeni dönemde kendilerine önyargılı olan farklı kesimlerin oyunu almak için klasik siyaset üslubunun dışına çıkmak gerektiğini belirterek, “Bizim Ege’de, Akdeniz’de Bursa’nın Nilüfer’inde Osmangazi’nin bazı bölgelerinde daha farklı çalışmalar yapmamız gerekir. Yani klasik  siyaset üslubundan farklı bir üslup belirlememiz gerekir” dedi.

 

Tunçak, olağanüstü kongredeki en büyük değişimin genel başkan değişimi olduğunu söyleyerek, referandum sonuçlarının tahlil edildiğini ve 2019’un yol haritasının çizildiğini söyledi. Tunçak’a göre değişim, kişilerden bağımsız, objektif ölçütlere göre yapılacak.

 

AK Parti olağanüstü kongresini geçen hafta gerçekleştirdi.

Hedef 2019 seçimleri…

Yeni dönemin şifrelerini, AK Parti’nin kurucularından, İl Genel Meclisi eski Başkanı ve 23. Dönem Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak ile konuştuk.
 

“HESABİ DEĞİL HASBİ OLACAĞIZ”
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden AK Parti’nin başına geçtiği kongrede 2002 ruhunu andıran söylemlere imza attı. Özgürlük alanlarının genişletilmesinden, AB üyeliği vurgusuna kadar. Bunlar AK Parti’nin kuruluş felsefesiyle örtüşen sözlerdi.  Bu sözleri 2019’a dönük olarak algılamak mı lazım, yoksa AK Parti 2002 ruhuna mı dönüyor?

Öncelikle hayırlı ramazanlar dilerim. Beklendiği gibi genel başkan değişimi oldu son kongrede. Türkiye’nin ve AK Parti’nin gerçek lideri genel başkanlığa gelmiş oldu. Kongrede farklı detaylar vardı. 2002 ruhuna dönme işaretleri ve biraz da sorunlar yaşadığımız süreçlerle ilgili yenilenme süreçleri. 2002 ruhu dediniz. Bu ruh nedir? Sağcısından solcusuna, devletçisinden liberaline kadar her kesimden insan AK Parti’yi kurdu. AK Parti’yi millet kurdu, tabelasını biz astık. Ve bu çıkış fevkalade güzel karşılık buldu. Millet  “Bu benim partim ve ben partime sahip çıkmalıyım” dedi. Bu partinin liderini de Tayyip Erdoğan olarak netleştirdi ve her koşulda liderinin arkasında durdu. Ancak,  devlet yönetmek zor bir iştir. Bazen yol kazaları olmadı değil. Şimdi öncelikli hedef Cumhurbaşkanı’mızın da gösterdiği hedef doğrultusunda hesabilikten, hasbiliğe mutlak dönüş sağlamaktır. Siyaset yapacak herkes, kendi hesaplarını bir kenara koyacak, kendi geleceğini, partinin ve milletin geleceğinin arkasına koyarak siyaset yapacak. 

 

“AK PARTİ’YE MİLLET SAHİP ÇIKTI”
 

Parti yöneticilerinin söylemlerinin 2007’den sonra değiştiğini görüyoruz. Bunun nedenleri üzerinde durmak isterim. Siz oldukça deneyimli bir siyasetçisiniz ve 2007’de TBMM’de görev yapmıştınız. 2007’den sonraki değişimi, askeri ve bürokratik vesayetin baskısıyla mı açıklayabiliriz?

Aslında biz hep sonuçlarla ilgileniyor ama olayların nedenlerine eğilmiyoruz. Ne oldu da AK Parti’de söylem değişikliği oldu?  2002’den sonra  kapanma davalarıyla karşı karşıya kaldık. Doğal liderimizin siyaset yapmaması için yasal zorlamalar yapılmaya çalışıldı.  Her hamlemiz, yargı kurumları tarafından durduruldu ve devrimsel faaliyetlerimiz farklı şekilde sert tedbirlerle karşılaştı. AK Parti, iktidar alanını çok geniş bir şekilde bulmuş değildi. Ama bu süreci yönetmeye çalıştık. 2007’ye kadar hem ekonomik anlamda yükselmeyle, hem AB yolunda müthiş  ilerlemelerle hem de sosyal devlet faaliyetleriyle çağ atlandı. 2007’de ordu muhtıra vererek,, “Siz dediklerimizi yapmazsanız, yönetime el koyarız” demeye getirdi. Yani AK Parti yaptığı makul faaliyetlerin karşısında silahlı gücü görünce, tüm siyasi partilerin yaptığını tercih etmedi ve millete gitti. Yani reste rest çekti ve dik bir duruş sergiledi. Bu çok önemli bir kırılma noktasıydı. Bu hamleleri görmeden olayların sadece sonucuna bakmak yeterli bir neticeyi vermez.

 

Yani koşullar itti sizi?

Kesinlikle. Belki de makul iktidar sürecine izin verselerdi, o hızlı yürüme daha da hızlanacaktı.

 

“ARTIK İKTİDARIMIZ MUKTEDİR OLDU”
 

Makul iktidar sürecine girdiniz mi artık. Yani vesayet rejimi bitti diyebilir miyiz?

AK Parti’nin iktidarda muktedir olduğunu söyleyebiliriz artık. Dediğini yapabilen bir iktidar olduk. Ama geçen dönemler, gerek ordunun, gerekse paralel yapının kuşatması altında mücadelelerle geçen 15 yıllık bir iktidar dönemiydi. Hem devleti yönetmek, hem milletin ekonomik gücünü yükseltmek, hem dışta saygınlık kazanmak için çaba gösterildi, bir yandan da askeri vesayetçilerle, paralel yapılarla mücadele edildi.  Bunları yaparken, öyle veya böyle Cumhuryet tarihininin  en büyük ekonomik hamleleri yapıldı. Millet liderinin arkasında durduğu için, süreç paralel yapıların mücadeleleri ve karşı duruşlarına rağmen devam etti. Bugün o ara döneme rağmen AK Parti, iktidarda ağırlığını koymuştur ve bundan böyle vesayetçi anlayışa izin vermeyecektir.

 

“BAZI HAMLELERİ ZORUNLULUKTAN YAPTIK”
 

​ 2002 ruhundan uzaklaşılmasının nedenleri hakkında konuştuk ama ben yine de AK Parti’nin AB ile arasının neden bozulduğunu, liberal politikalar yerine neden daha devletçi  uygulamalara gidildiğini, liberal bir parti görünümünden milliyetçi bir parti kimliğine neden büründüğünü sormak isterim.

Vesayetçi askeri ve yargı sisteminin ardından paralel yapının müdahalesiyle karşı karşıya kaldık. Birbirini doğuran nedenler olarak görebiliriz bu durumu. Paralel yapı, vesayetçi bir sistem olduğu için devlet içinde örgütlenebildi. Paralel yapı, büyük ve gizli gelişimiyle , her türlü uluslararası desteği de arkasına alarak  Türkiye’nin iç ilişkilerinin bozmaya başlamasıyla, AK Parti de bir yönelime girdi. Özgürlük alanlarının açılması, normal sistemler içinde kolaydır. Bir deprem olursa o anda alacağınız tedbirler normal hayatınızın devamını sağlamaz. Türkiye bir değil, birkaç deprem geçirdi. Bir yandan DEAŞ gibi dünya çapında bir örgütün tehdidi, diğer yandan PKK gibi uzun yıllar boyunca büyük bir mücadele verdiği ve her türlü açılımı yapmasına rağmen terör örgütü olmaktan vazgeçiremediği bir terör şebekesiyle ve üçüncü olarak da paralel bir yapıyla karşı karşıya kaldı.  249 şehit ve 2 binin üzerinde gazi verdiğimiz bir 15 Temmuz’u yaşadık. Normal siyaset işliyor olabilseydi, normal yürüyüşü yapabilirdik ama tüm bu nedenler AK Parti’nin bazı hamleler yapmasını zorunlu kıldı.

 

“EN BÜYÜK DEĞİŞİM GENEL BAŞKAN DEĞİŞİMİ OLDU”
 

Son kongredeki MKYK değişikliklerini nasıl okumak gerekir? Sınırlı bir değişim mi söz konusu yoksa köklü bir revizyondan söz edebilir miyiz?

Tabii bunlar kendi fikirlerim. AK Parti olağanüstü kongesindeki en büyük değişim genel başkan değişimidir. MKYK’daki değişimler dikkatle takip edildi ama ben işin içinden biri olarak MKYK’nın  aktif bir organ olmadığını söylemem gerekir.  Önemli midir? Çok önemli değildir. Ancak MYK önemlidir. Bu nedenle  MYK ve genel başkan değişimi önemlidir. Yani genel başkan ve genel başkan yardımcıları değişimidir önemli olan. Ancak  MKYK’da daha gençleşen bir yapı oluştu.  Kadınların görevlerinin artması ve yeni yüzler de kongrenin bir diğer sonuçlarıydı. 

 

“FARKLI KESİMLERİN OYUNU ALACAK ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ”
 

Referandum sonuçlarıyla ilgili çok şey yazıldı. AK Parti, referandum sonuçlarını okuyacak mutfak çalışmasını tamamladı mı? Sonuçlar ne çıktı? Artık AK Parti’nin yüzde 50’den fazla oy alması gerekir.  Bunu gerçekleştirmek için de farklı kesimlerin oylarına ihtiyaç var. Ancak gerek referandum sonuçları, gerekse de geçmiş yıllardaki yerel ve genel seçimlere baktığımız zaman AK Parti’nin seküler yaşam tarzını benimsemiş seçmenden oy almakta zorlandığını görüyoruz. Mesela Türkiye’de İzmir, Bursa’da da Nilüfer’de seçim sonuçları hiç değişmedi. Sözünü ettiğim seçmenin oyunu almak için neler yapmalı?

Referandum sonuçları hem il, il, hem bölgesel, hem toplumun farklı katmanları gözetilerek, hem demografik yapı  gözeltilerek, tüm yönleriyle tahlil edildi. Öyle veya böyle referandumun galibi AK Parti’dir. Bunun aksini söylemek akılla bağdaşmaz. Çok arzu edilen miktarda oy alınamayan bazı yerlerde bir tereddüt hasıl olmuştur.  Yoksa sonuca ilişkin herhangi bir sorun yok. Referandum sonuçları 2019’a ışık tutacak. Bundan sonraki çalışmalar da farklılaşacak. Toplumun bazı kesimlerinde oluşan bizimle ilgili önyargılar var.  Burada kendimizi iyi anlatamamamızın doğurduğu eksikliklerimiz var.  Seçmeni suçlama, seçmenin yanlış yaptığını söyleme gibi bir haksızlığı, edepsizliği ve yanlışlığı ana muhalefet partisine bırakıyoruz. Onlar bunu yeterince yapıyorlar. Biz buradaki eksikliği her halükarda kendimizde ararız. Bizim Ege’de, Akdeniz’de Bursa’nın Nilüfer’inde, Osmangazi’nin bazı bölgelerinde daha farklı çalışmalar yapmamız, insanlarla konuştuğumuzda onların canı ve ciğeri olduğunu hissettirmemiz ve konuştuğumuzda doğruları söylediğimizi anlamalarını sağlamamız gerekir. Yani klasik  siyaset üslubundan farklı bir üslup belirlememiz gerekir.  Bu uyarılar yapıldı ve bunu yerine getirmeyen teşkilatlarla ilgili yoğun bir çalışma yapılacak.

 

FETÖ sürecinin AK Parti’de derin bir kırılma yarattığına dair bir görüş var. Mesela bazı AK Partililer, kendi partilisini bazen açıktan veya kimi zaman da üstü örtülü bir şekilde özellikle sosyal medyadan FETÖ’cü olmakla eleştiriyor. Bu AK Parti’de görülmeyen bir durum. Bu konuyla ilgili yorumunuzu almak isterim?

Çok hassas bir konu. Özellikle sosyal medyada kişilerle ilgili cümleler kurmak için çok iyi bilgilere sahip olmak gerekir. Bu bilgilere sahipse kişi, Emniyet güçlerine aktarması gerekir.  O kadar bilgisi yoksa da insanları  itham etmekte dikkatli davranması gerekir. Buna özen gösterenler var, az özen gösterenler var. Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuda hassasiyet göstermiştir. Ama, teşkilatı kasdetmiyorum, AK Partili camia içinde bazı kırgınlıklar ve kızgınlıklar nedeniyle, bazı cümlelerin kurulduğunu ben de görüyorum.

 

“KRİTER PERFORMANS VE FARK”
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kongrede teşkilatlarda değişim sinyali verdi. Değişimden teşkilatların ve Bursa’nın nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?

Türkiye etkilenir. Burada şunu iyi görmek gerek: Yüzde 50’nin üzerinde ve altında oy almak diye bir olay yoktur. AK Parti’nin aldığı oy oranı her ilde yüzde 70-80’ler mertebesindedir. Önceki seçimde teşkilatların aldığı sonuçlar değerlendirilir. Bir il önceki seçimde yüzde 40 almış, sonra  oyunu yüzde 42’ye yükseltmişse yanlış yaptın denilemez. Ama bir il yüzde 60 alabilecekken, 65 alması gerekirken yüzde 55, 51’de kalmışsa, 50’yi geçtin bravo denmez. Burada asıl kriter 50’nin altı veya üstü değildir Teşkilatın çalışmasıdır önemli olan ölçüt. Teşkilat insanlara nasıl ulaşmış?  Sadece kendi teşkilat yapısı içinde mi bir çalışma yapmış? Esnafın yapısını öngörmüş ve şehrin demografisine göre bir yapı oluşturmuş mu? 

 

Yani sonuçtan çok performans mı belirleyici olan?

Sadece performans değil kalitesi de önemli. Yani yaptığı hamleler o il için bir özellik oluşturmuş mu buna bakılır. Tüm Türkiye için söylüyorum bunu, bir il başkanı, ilçe başkanı veya il , ilçe yönetimi için söylemiyorum.   Kişilerden bağımız objektif ölçütlerden söz ediyorum. Genel manada AK Parti’nin yapacağı değerlendirme budur. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın  işaret ettiği yeni süreçte, yeni atılımlar, yeni seçim faaliyetleri, yeni taktikleri  kamuoyunun önünde doğru cümlelerle anlatacak arkadaşların önü daha açık oalcak.

 

Aynı perspektiften değişimin  yerel yönetimleri nasıl etkileyeceğini öngörüyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözüyle yanıtlayayım bu soruyu. Çünkü bu siyaset açısından zor bir durumdur. Seçilmiş bir belediye başkanıyla ilgili tasarrufta bulunmak, zordur ve riskli hamlelerdir. Buna rağmen Cumhurbaşkanı’mız riski sever, göze alır ve doğru bildiğini yapmaktan, söylemekten hiç çekinmez. Bana sorarsanız yapılır mı diye, ben tereddüt  ederim, bir belediye başkanının görevden alınmasını veya istifa ettirilmesini.  Ama Cumhurbaşkanı’mızın riski göze alan tavrını da bildiğimden her türlü gelişmeye kamuoyunun açık olmasında fayda var derim. Ancak eksisi, artısı düşünülmeden bu hamleler yapılmayacaktır.  Bir hamle yapılacaksa yerine gelen kişi ve yapı, doğru ve net olarak en güçlü şekilde tespit edilerek yapılacaktır.

 

Son olarak Mehmet Tunçak’tan söz edelim. Mehmet Tunçak, ne zaman aktif siyasetin içinde olacak?

Bizim istememiz önemli değil önemli olan siyasetin istemesi gibi klasik lafları bir kenara bırakıyorum. AK Parti önümüzdeki süreçte birçok yeni yüzle devam etmelidir. Bizler birçok görev aldık ve partimize önemli konularda destek olduk. Ve bundan dolayı da partimizin  yürüyüşünden önemli titrler elde ettik. Allah’a şükür yaptığımız herşey, Bursa’ya ve Türkiye’ye hizmet olarak geçti. Ben bundan sonra önemli olanın hizmet olduğunu düşünüyorum. Bir siyasetçinin  kendi geleceğini tahayyülünün boş ve anlamsız olduğunu bildiğim için de bu konuyu Rabb’a ve kadere teslim ediyorum.