Siyah incir…
Bursa için altın değerindeki ürün.
Öyle ki dünya üretiminin yüzde 90’ı Bursa’nın köylerinden karşılanıyor.
Tam 44 ülkeye de ihraç ediliyor, Fransa’dan Hong Kong’a kadar…
Ne var ki “Dünyada yüzde 90’ı Bursa’da üretiliyor ama alan yok” başlığıyla siyah incirle ilgili olumsuz haberler okuyoruz son birkaç gündür.
Konuyu ziraatç ve üreticilere sordum.
Başka nedenler de ileri sürdüler ama temelde siyah incir pazarını elinde tutan, yani tekelleşmiş firmaların fiyat oyunundan söz ettiler.
Bu şirketler ürünün fiyatıyla diledikleri gibi oynuyorlar.
Mesela düne kadar 12 liraya kadar satın aldıkları ürünü, yaklaşık bir hafta almayarak fiyatı 3 liraya kadar düşürdüler.
Yani arz-talep dengesini piyasanın doğal koşullarına göre değil de tamamen manipülatif hareketlerle kendileri belirledikleri için, ürünün fiyatını bir anda aşağı çektiler.
Çözüm?
Çözüm üreticilerin birlik olmasından geçiyor.
Nitekim bugüne kadar üreticiler biraraya gelip kooperatifleşmeye gitmeyince, sözünü ettiğim tekeller istedikleri gibi fiyatlarla oynadılar. Olan da üreticiye ve pahalı ürün satın almak zorunda kalan son tüketiciye oldu.
O halde, çiftçinin yıllardır kronik sorunu haline gelen kooperatifleşme bir an önce hayata geçmeli.
Heykel mi, kin abidesi mi?
Heykelin ayak ucunda ise İttihat ve Terakki önderlerinden Talat Paşa’nın kesik başı simgelenmiş.
Heykelciliğe hakaret eden bu sözde ‘sanat eseri’, nereden bakarsanız bakın sakil duruyor.
Oysa Anadolu Selçuklu ve Osmanlı döneminde en iyi zanaatkarlar, mimarlar hep Ermeniler içinden çıkmıştır.
Hatta Anadolu Selçuklu mimarisinin atalarının Ermeniler olduğu rivayet edilir.
Ermeni taş, demir ve ahşap ustalarının hünerli elleriyle günümüze uzanan yapıları bugün bile hayranlıkla izliyoruz.
Ayrıca milliyetçiliğin ırkçılıkla eklemlenmiş halini yansıtan bu heykeli en başta Hrant Dink eleştirirdi, yaşasaydı…
Hayvan deyip geçmeyin
Daha sonra Yeşim Mağazası’nda koca bir mama paketi dikkatimi çekti.
Çalışanlar satın almışlar can dostlar için.
Kedi ve köpekler acıkınca, resmen müşteri gibi gidip mama istiyor mağaza çalışanlarından.
OLAY Medya’nın hayvansever personeline de yeri gelmişken değineyim.
Arkadaşlar sokak hayvanlarına öyle iyi bakıyorlar ki , kapımızın önünde kedi ve köpek eksik olmuyor ve neredeyse her ay farklı bir hayvan geliyor.
Dün Limak Enerji Uludağ Elektrik’in de benzer bir sosyal projeyi hayata geçirdiğini öğrendik.
Bursa, Çanakkale, Yalova ve Balıkesir’de 100’e yakın müşteri işlem merkezinin önüne mama ve su kapları yerleştirmişler.
Tabii sürekli dolu olacakmış kaplar.
Limak Enerji Uludağ Elektrik Genel Müdürü Erman Aytac, projeyle can dostların yaşam haklarını korumayı ve toplumsal farkındalık yaratmayı amaçladıklarını söylüyor.
Değerli bir çalışma…
Nitekim sokak hayvanlarının besin ihtiyacı, insanların ihtiyacından çok daha yaşamsal.
Bakın mesela bir kedinin günlük mama ihtiyacı 75 gram.
Hava soğudukça mama ihtiyaçları daha da artıyor.
Çünkü vücutlarını ısıtabilmek için daha fazla kaloriye ihtiyaç duyuyorlar.
Eğer yeterli besin alamazlarsa vücutlarını ısıtamazlar ve ölürler.
Yani insanlar gibi günlerce aç kalamaz kediler.
Evet yerel yönetimlerin, kamu kurumlarının ve özel işletmelerin mütevazı projeleri çok değerli.
Ancak asıl sorumluluk bireylerde.
Bu nedenle, “hayvandır ne de olsa karnını doyurur, hayvandır ne de olsa susuzluğunu giderir, hayvandır ne de olsa sıcak bir yer bulur” demeyin.
Onlar da bizim gibi acıkıyor, susuyor, kışın üşüyor, yazın sıcaktan bunalıyor.
Ve unutmayın bu dünyada en az bizim kadar onların da yaşam hakkı var.
Kuşoğlu yeniden Büyükşehir Belediyesi’nde
Son dönemlerde sürekli kendisini Yıldırım’dan belediye başkan adayı olarak gördük.
Önce CHP’den, son seçimde de DSP’den.
Kuşoğlu’nun emekliye ayrılacağını düşünüyorduk.
Ancak yerel seçimlerin ardından yeniden eski görevine yani Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’na döndü.
Hayırlı olsun.