Son yıllarda kapalı gişe oynayan Bursa Devlet Tiyarosu, salon sıkıntısı yaşıyor. Biletler, günler öncesinden tükeniyor, gişeye giden tiyatroseverler kapıdan dönüyor. Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Ömer Naci Topçu, “Kapalı gişe oynamaktan çok memnunuz. Ancak yoğun talepten dolayı, aynı oyun 2-3 sezon sahnede kalıyor. Salon eksikliğimiz var. Yerel yönetimlerin desteğiyle, devlet tiyatrolarını kentin her bölgesine taşımak istiyoruz” diyor.
Tiyatroculuğun zor ve stresli bir iş olduğunu belirten Topçu, “Oyunların prova sürecinde, ‘Nerden bu işi seçtim’ diyerek, isyan ediyorum. Ama oyun bitip eve gittikten sonra, ‘Ne kadar güzel bir işim var iyi ki seçmişim’ diyorum. Sıkıntısı, stresi, baskısı çok fazla bu işin” diyerek, tiyatroculuğun ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu anlatıyor.
Bu hafta tiyatroyu konuşuyoruz.
Yeni sezonun perdesini İstanbul Efendisi isimli oyunla açan Bursa Devlet Tiyatrosu, 80 Günde Devri Âlem’i sahnelemek için yoğun bir prova sürecinde.
Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Ömer Naci Topçu ile, oyunculuğu, tiyatronun sorunlarını, salon durumunu ve yeni sezonu konuştuk.
TİYATRO İZLEDİKTEN SONRA OYUNCU OLMAYA KARAR VERDİM
Tiyatrocu olmaya ne zaman karar verdiniz?
Bursa’da doğdum, tiyatroculuğa da Bursa’da başladım. Türkiye’nin yeni yeni kendine geldiği 1980’lerin sonu, 1990’ların başında merak saldım bu işe. Yani lise çağlarımda… Konya’da konservatuvar okudum. Konya Devlet Tiyatrosu’nun da kurucu kadrosundaydım. 2006 yılında Bursa’ya idareci olarak atandım. Bir süre idarecilik yaptıktan sonra sanatçı olarak devam ettim. Nöbet sırası yeniden geldi ve idareciliğe devam ediyorum.
Nasıl tiyatrocu olmaya karar verdiniz? Sizi oyunculuğa iten neydi?
Yetenek, çok ele avuca gelen, farkında olunan bir şey değildir. Bir şekilde tetikleme olması gerekir. Tiyatroda oyun izlerken, sahnedeki her şey dikkatimi çekmeye başladı. Oyundan sonra arkadaşlar ne kadar sıkıldıklarını söylerken, ben satır satır oyunu hatırlıyordum. Öğretmenim durumumu fark etmedi ama ben tiyatroyu takip etmeye başladım. Devekuşu Kabaresi turnelerini, devlet tiyatrosu oyunlarını sürekli takip ettim ve kendimi bu dünyanın içinde buldum.
TİYATROCULUK ZOR VE STRESLİ BİR İŞ
Tiyatroculuk zor ve yoğun emek isteyen bir iş. Dışarıdan bu çok fark edilmiyor. Tiyatro oyunculuğunun meşakkatli bir iş olduğunu nasıl açıklarsınız?
Küçücük bir sunum yaparken bile adrenaliniz yükseliyor. Bir de tiyatroda dolu bir salonda oynadığınızı düşünün. Bir oyunun provası 60 gün sürüyor. Bu kolay bir şey değil. Adrenalinle baş edebilmeli ve hatta onu kendi lehinize çevirebilmelisiniz. Prova anından, seyirciyi selamladığınız ana kadar büyük stres ve sıkıntı içinde geçiyor günleriniz. Bununla baş etmeniz gerekiyor.
HEYECANINIZI YENEMEZSENİZ YANDINIZ
Her sahneye çıktığınızda heyecanlanıyor musunuz?
Oyunların prova sürecinde, “Nerden bu işi seçtim” diyerek, isyan ediyorum. Ama oyun bitip eve gittikten sonra, “Ne kadar güzel bir işim var iyi ki seçmişim” diyorum. Sıkıntısı, stresi, baskısı çok fazla bu işin.
Heyecanı yenemediğiniz zaman neler bekliyor sizi?
Heyecan sizi yönetmeye başladığı zaman artık beyin devreden çıkıyor. 1 saniyelik bir andır bu ve dünya bembeyaz oluverir. Bu durum, hem sizi hem karşı tarafı etkiler.
Görmem mi? Allah hiçbir aktöre vermesin ama her sezon bir iki kez oluyor. Bir anlık konsantrasyon kaybı. Belki seyirciye önemli gelmeyebilir ama telefonu çaldığında çaktırmadan bakması sahneye parıldayan bir yüzün belirlemesine yol açıyor. Bu da bizim konsantrasyonumuzu etkiliyor.
Seyircinin her hareketini görüyor musunuz?
Ben balkon kapısı açılsa görüyorum. Daha doğrusu hissedebiliyorum.
TİYATROCULUK EZBER DEĞİLDİR SADECE
Bir oyuncunun yeteneği kısıtlıysa, çok çalışıp iyi oyuncu olabilir mi? Çalışma ve yetenek bu işin neresinde?
Bir oyuncuda temel malzemelerin olması lazım. Kulağı çok iyi olması, ritmi duyması gerekir. Tartım dediğimiz şey, elle vurulmayan, gözle görülmeyen ama hissedilen bir duygudur ve o duygunun gelişmesi lazım. Sahneye ve metne yönelik keskin bir zekâya ihtiyaç var. Temel malzemeler olduktan sonra, çok yetenekli olmak fazla bir şey ifade etmiyor. Ben aynı zamanda eğitimcilik yapıyorum. Konservatuvarda müthiş yetenekli olan kişiler, çalışmadıkları için başarısız olabiliyor. Veya birinci sınıfta yeteneğinin kısıtlı olmasından dolayı atıp, atmama noktasında tereddüt yaşadığımız oyuncu adaylarının, en iyi öğrenci olarak mezun olduklarına tanık olduk. Sürekli takip etmeniz, kendinizi yenilemeniz gerekiyor. Aksi taktirde bir yerde kendinizi tekrar edersiniz. Şimdi bir oyunda örneğin zerdüşt karekteri oynuyorsunuz. Bu karakteri oynayabilmeniz için, zerdüştlüğü biliyor olmanız gerekiyor. 80 Günde Devri Alem isimli oyunu hâlâ tartışıyoruz. Adamın gezdiği yerleri, karşılaştığı durumları, 50 gündür konuşuyor, geceleri bile araştırıyoruz.
Oynayacağınız karakterleri içselleştirmeniz lazım
Hem hissiyatla hem bilgiyle oyunu tamamen kavramak ve giymek gerekiyor. Sadece ezber yapıp sahneye çıkmak değildir tiyatro.
Tiyatrocular para kazanıyor mu?
Dünyanın her yerinde tiyatrodan para kazanan insanlar var. Türkiye’de de var. 1980’li yıllara kadar kitlesel tiyatrolar vardı ki bu tiyatrolar 1995’e kadar devam etti. Günümüzde yıldız tiyatroların ayakta kaldığı bir dönem var ama o da bitiyor. Çünkü, İstanbul’da yaygın bir tiyatro hayatı olmaya başladı. Yetişmiş insan gücü artıyor. Bu nedenle çok farklı bir estetik anlayışı oldu Türkiye’de. Ve hızla Avrupa yapılanmasını yakalıyoruz. 27 yıldır sahneye çıkıyorum para kazanıp, kazanmadığımı hiç düşünmedim. Ben hayatımı tiyatroyla idame ediyorum, ne kazanıyorsam kazanıyorum. Tiyatro yaptığım için dünyanın en mutlu insanıyım.
SAHNE OYUNCULUĞUN ER MEYDANIDIR
Tiyatrocu kökenli sinema veya dizi oyuncuları ne kadar çok para kazansalar da, tiyatroyu bırakamıyorlar. Bu neyle izah edilebilir?
Hatta çoğu arkadaşım sinema ve diziden kazandığını tiyatroya harcıyor. Bu Türkiye’ye özgü bir durum ama aslında çok keyifli ve çok değerli. Sanatın her alanı pahalı bir iş, vergisiyle, algısıyla. 60 liradan bilet satılıyor bu yüzden. Tiyatro sahnesi, oyunculuğun er meydanıdır. Bir oyuncunun oyuncu olduğunu tiyatro sahnesinde görürsünüz. Ancak sinema ve dizi öyle bir hale geldi ki her 3 kişiden biri oyuncu oldu, bir dizi setiyle ilgili anısı oluştu. Sinemada vizörden bakan insanların yeteneği sizi belirler. Elbette iyi oyuncu her yerde iyi oyuncudur. Ama iyi bir yönetmen, yeteneği olmayan bir insanı oynatır, hatta ödül bile aldırır ona.
OYUNU SEYİRCİYLE OYNARIZ
Seyircinin oyunu beğenmediğini, oyuncu anlar mı?
Biz aslında seyirciyle birlikte oynuyoruz. Yani her gün ayrı bir oyun oynanıyor. Oyunu, aşağıdaki seyirci bire bir belirliyor. Örneğin trajik bir an oynuyorsunuz, seyircinin nefes alıp vermesini hissedersiniz. Bir aşk hikâyesini oynarken, hikâyeyi insanların gözlerinde görürüz. O yüzden tiyatro seyircisi katılımcıdır, durağan değildir. Aslında tiyatro seyirciliği bir eylem halidir. Bu her gece değişir. Bazen öyle bir seyirci gelir ki iki kat yorulursunuz. O enerjiyi ister istemez çıkarır sizden. Bazen öyle bir seyirci gelir ki kendi aramızda, ‘Gelenler Japon muydu” diye espri yaparız. Birgün önceki seyircinin durumuyla bir gün sonraki seyircinin durumu farklı oluyor.
Seyircinin yarattığı sinerji oyuncunun performansıyla doğru orantılı mı?
Burada belirleyici olan oyuncunun performansıdır. Protokol günleri, zordur bizim için. Çünkü daha kontrollü seyirci vardır. Özellikle komedi veya trajedi oynuyorsanız, ne ağlamak ne de gülmek istersiniz.
BİLETLERİ YAKINLARIMIZA DAĞITIYORUZ DİYE ŞİKÂYET ETTİLER
Son yıllarda kapalı gişe oynuyorsunuz. Bu durum, başarınızı ortaya koyuyor ve sevindirici. Ancak diğer yandan, talep olduğu için bir oyun 2, hatta 3 sezon oynatılabiliyor.
Tabii başarılı olup olmadığımıza halk karar vermeli. Ancak salon doluluğu başarının göstergesiyse evet başarılıyız. Tiyatroda giderek, bilinç ve algılama düzeyimiz artıyor. Ayrıca Bursa’nın da 1890’lı yıllardan bu yana bir tiyatro geleneği var ve 1957 yılından bu yana hiç perdesi kapanmadı. İstanbul’dan sonra yerleşik tiyatrosu olan Türkiye’deki ikinci il Ahmet Vefik Paşa sayesinde Bursa’ydı. Bunları birleştirdiğimizde, Bursa’da gerçekten farklı bir tiyatro havası var. Oyunlar konusuna gelince. Bu bir arz-talep meselesi. Oyunları belirlerken, talebi ölçü olarak kabul ediyoruz. Geçen yıl ‘Bana Mastikayı Çalsana’ tüm sezon kapalı gişe oynadı. Hatta kendini entellektüel zanneden bir seyirci biletleri sağa sola dağıttığımızı iddia ederek, bizi Başbakanlığa kadar şikâyet etti. Mesela bugün bir seyirici gişeye gelse eli boş döner, çünkü önümüzdeki haftanın bileti bitti. Bizler, bir yılda çıkabilecek en fazla oyunu çıkarıyoruz. Şehrin nüfusu ortada. Oyunumuz da beğenilince, bir oyunun 4 sezon bile kalması normal.
YEREL YÖNETİMLERE SALON ÇAĞRISI
Bir de salon eksikliğiniz var
Devlet tiyatrosu dolu olmasına rağmen, özel tiyatrolar iş yapamıyor. Ayrıca 342 kişilik bir sahneyi doldurmak, biz çalışanlara yetmiyor. En az 2 tane daha salonumuzun olmasını isteriz. Çünkü artık tek merkezli bir il değiliz. Doğu ve batının seyircisi farklı ve buralarda da tiyaro salonları olması lazım. Bunlar olduğunda başarılıyız diyebiliriz. Bursa seyircisi zor bir seyirci. Neye reaksiyon vereceğini bilen, zor beğenen ve seçici bir seyirci. Diğer illerde tiyatro seyircisinin çoğunluğunu üniversite öğrencileri oluşturmasına rağmen, Bursa’da tam tersi bir durum var. Görükle’den seyirci pek gelmiyor tiyatromuza. Orada istediklerini buluyorlar belli ki. Orada bir uydu kent var. Bu nedenle biz kentin batısında da olmalıyız. Doğuya gittiğimizde de başka bir kitleyle karşılaşıyoruz. Yıldırım’da mutlaka tiyatro olmalı, Mudanya’da olmalı. Nitelikli tiyatro salonu eksikliğimiz can yakıcı. Biz şehrin her yerinde perde açmayı istiyoruz, bir kentlilik bilinci oluşması için. Bunun için yerel yönetimlerin destek vermesi gerekir.
Son olarak yeni sezonla ilgili değelendirmeniz
İlk oyunumuz olan İstanbul Efendisi’ni seyirci hemen benimsedi. İkinci oyunumuz 80 Günde Devri Alem, özel ve farklı bir oyun. Oyunu, 7’den 70’e izlenebilecek şekilde tasarladık. İstiyoruz ki anne ve babalar, çocuklarıyla birlikte gelsinler. Çok ilginç bir sahneleme yaptık. Çok özel olacak ve beğeniyle izleyeceklerdir. Bana Mastikayı Çalsana, kasımın ikinci haftası başlayacak. Seyircilerimizden, şimdiden bilet almalarını rica ediyoruz. Woyzcek beğenildiği için bu sezonda da devam edecek. Çocuk oyunu Pisi Pisi devam ediyor. Ocak ayında çocuklara bir sürprizimiz olacak ve farklı bir oyunla karşılarına çıkacağız. İyi bir sezon olmasını dilerim.