Olay Gazetesi Bursa

Savcı Özgür Katip Kaya’yı bir de benden okuyun

Yıl 2008… Demokrasi ve Uzlaşma Vakfı’nın iftar yemeğinin davetlisiyim. Konu: Ergenekon operasyonları… *** O günlerde Ergenekon operasyonları hız kesmeden sürüyor, memleketin aydınları, gazetecileri, iş insanları, siyasetçileri, askerleri kudretli (!) Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’ün hazırladığı  iddianamelerle bir bir gözaltına alınıyordu. *** Kamuoyunda da, ‘derin devletin’ tasfiye edildiğine dönük güçlü bir algı yaratılmıştı. Güya çetelerle mücadelede […]

Yıl 2008…

Demokrasi ve Uzlaşma Vakfı’nın iftar yemeğinin davetlisiyim.

Konu: Ergenekon operasyonları…

***

O günlerde Ergenekon operasyonları hız kesmeden sürüyor, memleketin aydınları, gazetecileri, iş insanları, siyasetçileri, askerleri kudretli (!) Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz’ün hazırladığı  iddianamelerle bir bir gözaltına alınıyordu.

***

Kamuoyunda da, ‘derin devletin’ tasfiye edildiğine dönük güçlü bir algı yaratılmıştı.

Güya çetelerle mücadelede Cumhuriyet tarihinin en büyük temizliği yapılıyordu.

Gözaltına alınanlarla ilgili suçlamalar, daha ‘şüphelilerin’  Emniyet’teki ifadesi alınmadan hükümete yakın gazetelerin manşetlerini süslüyor, hatta gözaltına alınacakların listesi aynı yayın organınlarında deşifre ediliyordu.

***

İşte cadı avını andıran bu kaotik süreçte bir hukukçunun söyleyeceklerini merak ediyorduk.

Bakın Savcı neler söylemişti:

“Kamuoyunda, ‘Ergenekon’ denilen davada, gizli tanıklar hep tartışıldı ve gizli tanık nedir diye soruldu. Bu davadan önce Tanıkları Koruma Yasası çıkmıştı. Mafya, organize suçlar, ve bölücü suçları içeren davalarda, gizli tanıkların korunmasını öngören bu yasa, Ergenekon’da da yürürlükte. Ergenekon’da en çok tartışılan konu, delillerin yeterli olup, olmadığıydı. Hukuki dille konuşursak, bilgisayar ortamında elde edilen belgeler, delil değil. Yasal olarak haklarında dinleme kararı çıkmamış kişilerin yaptığı telefon konuşmaları da hukuki olarak geçersizdir.”

***

Evet, Ergenekon tutsaklarının aleyhine estirilen rüzgarın en sert yaşandığı günlerde yürekli bir savcı,  davanın hukuksuzluğuna dikkat çekiyor, delillerin yetersiz olduğunu, hakkında dinleme kararı çıkarılmamış kişilerin yaptığı telefon konuşmalarının da hukukla bağdaşmadığını  vurguluyordu.

Yani Ergenekon operasyonlarının  hukuksuz olduğunu söyleyebilen az sayıdaki savcıdan biriydi o yıllarda.

Savcı’nın sözlerini, “Ergenekon Soslu İftar Yemeği” başlığıyla köşeme taşımıştım.

***

Peki kimdi o Savcı?

Geçen hafta koronavirüs denilen illete yenik düşen Van Cumhuriyet Savcısı Özgür Katip Kaya idi.

***

İşte böyle başlamıştı Savcı Kaya ile tanışmamız.

Ergenekon kumpası çöktükten birkaç yıl sonra aramış, “O akşam konuştuklarımızı hatırlıyor musun?” diye sormuştu.

Savcı ile daha sonraki yıllarda da bir araya gelmiş, söyleşiler yapmıştık.

FETÖ’nün tertiplediği Ergenekon kumpasında  hukukun üstünlüğüne dikkat çekip, adalet kavramına vurgu yapan Kaya, 15 Temmuz’dan sonraki süreçte de çizgisini değiştirmedi ve yine benzer uyarılarda bulundu.

***

Sosyal medyada ölüm haberini görünce, herkes gibi ben de üzüldüm.

Türkiye, yürekli bir savcısını kaybetmişti.

Savcı Kaya, sadece hukukçu kimliğiyle de tanınmıyordu.

İyi bir hayvansever, vicdanlı bir yurttaş idi.

Evinde beslediği can dostlara gösterdiği şefkat bir yana sokak hayvanlarına kucak açması da takdire şayan özelliklerinden biriydi.

Fani dünyadan ebediyete 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde göç etmesini de tesadüf değil, ilahi bir ayarlama olarak görüyorum.

***

Özetle, bu dünyadan Savcı Özgür Katip Kaya isimli bir savcı geçti.

Tanrı rahmet eylesin.

 

Kim bu rüşvetçiler?

Geçen haftanın en önemli haberlerinden 5’ini yaz  deseniz, hiç tereddüt  etmeden Gaziantep’in  Marius Şumidica isimli teknik direktörünün açıklamasını başa yazardım.

Adam, “Menajerler beni aradı, bir futbolcuyu  yönetime tavsiye etmem için 50 bin euro teklif ettiler” diye bomba bir açıklama yaptı.

Peki bu haber hakkıyla yer aldı mı basında?

Maalesef hayır.

Ancak günlerce konuşulması gerekir yabancı teknik direktörün söyledikleri.

Neden?

Bugün birkaçı hariç, futbol kulüplerinin neredeyse tamamı ekonomik açıdan batmış durumda değil mi?

Peki arkasında milyonlarca taraftarın desteği olan  bu kulüpler nasıl olur da borç batağı içinde yüzerler?

Evet ekonomik kriz yaşıyoruz ama son yıllarda ödemelerde kesintiler yapsa da yayıncı kuruluş, kulüplere çok büyük  destekler veriyor.

Ayrıca pandemi sürecine kadar tribünde seyirci eksik olmadı.

Forma satışları ve sponsorluklardan da gelirleri  var kulüplerimizin.

Ancak nedense kulüpler, kendimi bildim bileli borç batağı içinde yüzüyorlar.

Ayrıca kulüpler iflasın eşiğine gelmiş olmasına rağmen, futbolcular milyon dolarlar almaya  devam ediyorlar.

İşte kulüplerin iflas noktasına gelmesinin nedeni

Marius Şumidica’nın açıklamasında saklı.

Çünkü namuslu bir teknik direktör, menajerlerin rüşvet teklifini deşifre etti ama bunun ilk vaka olduğunu söylemek saflık olur.

Sistem şöyle işliyor:

1 milyon lira etmeyecek bir futbolcu düşünün.

Kulübe yuvalanmış kirli ilişkiler sayesinde futbolcu 2 milyon liraya kulübe transfer oluyor.

Kulübün kasasından 2  milyon lira çıkıyor ama futbolcuya 1 milyon lira veriliyor ve diğer 1 milyon lira rüşvet çarkını döndürenler arasında pay ediliyor.

Böylece sadece 1 futbolcu transferinden kulüp 1 milyon lira zarar ediyor.

Türkiye’de her sezon onlarca transfer yapılıyor.

O onlarca transferde de  kulüplerimiz milyonlarca dolar zarara uğratılıyor.

Ve sonuç:

İflas!

İşte Marius Şumidica’nın açıklaması, bu yüzden  çok önemli.

Peki bu açıklamanın ardından savcılar hareket geçtiler mi, soruşturma açıldı mı, şu soruların yanıtları aranıyor mu:

Kim bu menajerler?

Rüşvetçi menajerlerin yönetici ve teknik heyet ayağı var mı?

Varsa kimlerdir?

Daha önce kimlere rüşvet teklif edildi veya verildi?

Bu işin üzerine kararlı gidilmeli.

Gidilirse işte o zaman futbolda gerçek temiz eller operasyonu yapılıyor diyebiliriz.

 

Bugün hayvanlar için ne yaptın?

4 Ekim Dünya Hayvanlar Günü’nde evcil bir hayvan ile fotoğrafını sosyal medyada paylaşmana diyecek bir şey yok.

Hatta farkındalık yarattığın için de teşekkürler.

Ancak ey insanoğlu, can dostlar başka şeyler de bekliyor senden.

Mesela:

-Evine bir hayvan alıp, onu sokaklardan kurtardın mı?

-En son ne zaman bir sokak hayvanını besleyip, önüne bir kap su koydun?

-Bir kedinin başını okşayıp, bir köpeğin sırtını sıvazlamanın üzerinden ne kadar zaman geçti?

-Hayvanları koruma derneklerinin düzenlediği kampanyalara hiç el verdin mi?

-Sokakta yaralı olarak bulduğun bir can dostu, veterinere götürmek aklında geçti mi?

Tüm bunları yapmamışsan, kusura bakma ama senin hayvan sevgin sana kalsın.

Can dostlar mama bekler, sevgi ister, ilgi sever.