15 Temmuz’un Bursa’daki tek gazisi Abdurrahman Kafkas, o geceyi anlattı: “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni korurken 22 şarapnel parçası bacağıma isabet etti. İkisini çıkardık, 20’si bacağımda. Olsun, vatan sağ olsun, onlar benim şeref madalyalarımdır.”
Kafkas, darbecilerin uyarı yapmadan kendilerine ateş açmalarına rağmen kurşunların üzerine yürüdüklerini belirterek, sokağa çıkan herkesin o gece şehit olmak için sokağa çıktığını anlattı. Kendisini Külliye’den hastaneye taşıyan kişiyi bulamadığını söyleyen Kafkas, “Allah ondan razı olsun. 15 Temmuz’da nice isimsiz kahramanlar gazileri hastaneye taşıdı” dedi.
FETÖ’nün kanlı darbe girişiminin üzerinden 1 yıl geçti. Nice kahramanlık hikâyeleri yazıldı o geceye dair.
O kahramanlardan biri de darbe girişimini duyar duymaz çağrı gelmeden ağabeyi ile birlikte sokağa fırlayan 24 yaşındaki Abdurrahman Kafkas.
Kafkas’la birlikte yaklaşık 40 kişilik grup Külliye’ye giderken, darbeci hainler üzerlerine ateş açtı.
Kimi şehit oldu, kimi gazi…
O gece Külliye civarında 5 kişi şehit, 36 kişi de gazi oldu.
Kafkas’ın bacağına da 22 şarapnel parçası isabet etti.
Kendisi gibi kahraman bir vatandaş, hastaneye yetiştirmeseydi o da şehit olacaktı.
Orhanelili gazi Abdurrahman Kafkas, o gece yaşananları tüm detaylarıyla anlattı.
Gazi Abdurrahman Kafkas:
Söyleşiye Abdurrahman Kafkas’ı tanıyarak başlayalım. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Orhaneli’nde doğdum ve büyüdüm. 24 yaşındayım. Hitit Üniversitesi’nde Dış Ticaret okudum. Uludağ Üniversitesi’nde memurum.
“ÇAĞRI GELMEDEN SOKAĞA ÇIKTIK”
15 Temmuz gecesi neler yaşadınız, nasıl gazi oldunuz?
O gün Ankara’da olmam tevafuk oldu. Bir gün öncesinde Yozgat’taydım, ardından ağabeyimi ziyaret etmek için Ankara’ya geçtim. Akşam yemeğinden sonra darbe girişimi olduğunu sosyal medyadan öğrendik. 2016 yılında böyle bir şey olabilir mi diye düşündük. Çünkü darbe olması için ülkede kötü giden bir şeyler olması gerekir. İlk anlarda ne olduğunu anlamaya çalıştık. Darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra sokağa çıkmaya karar verdik ve ağabeyimle nereye gidelim diye tartışmaya başladık.
Yani çağrı gelmeden sokağa çıktınız. Bu önemli.
Evet, çağrı yoktu henüz. Ardından ağabeyim ‘Kızılay’a gidelim’ dedi. Ben darbenin hükümete karşı yapıldığını söyleyip ‘Genel merkeze geçelim’ dedim. Genel merkeze giderken yolda, anlam veremediğimiz şeylere tanık olduk. Benzin istasyonlarında, büfelerde, ATM’lerde kuyruklar vardı. Söz konusu vatandı ama bazı insanlar, bir haftalık yiyeceği stoklama derdine düşmüştü. Vatan elden gittikten sonra, ne önemi var bunların. Daha sonra genel merkeze geldik orada bayağı bir yoğunluk vardı ve kalabalığı görünce cesaretlendik.
“DARBECİLER UYARMADAN ATEŞ AÇTI”
Kaç sularında, genel merkezdeydiniz?
Saat 22.30 suları. Olaylar hızlı geliştiği için saat kavramı yoktu bizde. Genel merkezde çok sayıda siyasetçi vardı. Şamil Tayyar bir konuşma yaptı bizlere. Ankara’nın en büyük meydanı olması nedeniyle Kızılay’a gitmemizi tavsiye etti. ‘Ama içi rahat etmeyen varsa burada bir kontrol noktası oluştursun’ dedi. Ben ağabeyime ‘İçim rahat etmiyor, burada duralım’ dedim. Sonra Külliye tarafından beyaz ve uzun saçlı sonradan isminin Mehmet Tahir İkiler olduğunu öğrendiğim bir ağabey geldi. Bize, “Tanklar, Jandarma’dan çıkıp Külliye’ye girmek üzere” dedi. Kendisini tanımadığımız için çok güvenemedik. Bizi buradan dağıtmak istiyor olabilir diye şüphe ettik. Yine de 30-40 kişilik bir grup, Külliye’ye doğru hareket ettik. Yolda sanki 10 yıldır tanıyorum gibi insanlarla konuşuyorum, Onlara, “Bizi Külliye’ye yönlendirdi, doğru mu yapıyoruz diye” sordum. Onlar da, “Valla biz de bilmiyoruz” yanıtını verdiler. Sonra, Mehmet Tahir İkiler’e, “Bak bizi Külliyi’ye götürüyorsun ama genel merkezi de boşalttık, bir sıkıntı olur mu” diye sordum. “Kardeşim, köşeyi dönünce tankları göreceksin” dedi. Öyle deyince ‘Peki’ dedim. Hemen ardından polis kontrol noktası durdurdu bizi Külliye’ye dönülen kavşakta. ‘Tehlikeli bölgeye geçiş yapıyorsunuz’ dediler. Tabii dinlemedik onları. Polis kontrol noktasını geçince karşımızda tankları gördük. Tanklara yaklaşmaya başladığımızda, askerler hiçbir şekilde uyarmadan bize ateş açtılar.
“ALLAH KORKU DUYGUSUNU ÜZERİMİZDEN ALDI”
Sizi gördükleri anda, hiçbir uyarı yapmadan ateş açtılar…
Evet aynen öyle oldu. Karşınızdaki insana ateş etmeniz için tehlikede olmanız gerekir. Oysa bizim elimizde, ne taş ne de sopa vardı. Sadece elimizde Türk bayrağı, dilimizde de Allahu Ekber vardı. O gece bizi en çok üzen olaylardan biri de buydu. Sen bizim üniformamızı giyiyor, bizim tanklarımızı kullanıyorsun ama bize ateş açıyorsun. Açılan ateşte bir arkadaşımız vuruldu. Ben de bu görüntüleri herkes izlesin diye telefonu çıkarıp, yaşananları videoya çekmeye başladım. 15-20 saniye sonra köşede bir albay telsizle konuşup, uzaklaştı. Hemen akabinde üzerimize bir daha ateş açıldı. Meğerse o ateş helikopterden açılmış. Ne olduğunu anlayamadık, çünkü helikopterin ışıkları kapalıydı. İşte o sırada ben vurulmuşum. İlk anlarda vurulduğumu anlamadım. Kafamı nereye çevirsem, insanlar yatıyor, her yer kan. Bacağıma 22 şarapnel parçası isabet etmiş. Kafamı çeviriyorum sağa, sola herkes yerde yatıyor ve ben ağabeyimi göremiyorum. Tank 3 kişiyi ezmiş, 3 kişi de elleriyle tanklara vuruyordu. Ben şok halindeyim ve ne yaptığımı bilmiyorum. Ama hâlâ bizi tarıyorlar. Yaralıyım ama anlamıyorum. Sadece vücudumda bir sıcaklık ve ağzımda barut kokusu var. Sonra bir ağabeye, “Bana bir şey mi oldu, bakar mısın” diye sordum. O da konuşmaya başlayınca, ağzından kan dökülmeye başladı. Meğer o da vurulmuş. Ben o ağabeyi görünce daha da fenalaştım. Ardından koşmaya başladım. Olay yerinden 15-20 metre uzaklaştıktan sonra ayaklarımı hissetmemeye başladım ve kaldırıma oturdum. Ağabeyimi aramak için telefonu cebimden çıkarırken, vücüdumdan kanlar geldiğini gördüm. Can acısı o anda önemli değildi. Bir yanda ağabeyim yok, diğer yanda işin ucunda şehit olmak var. Ama asla bir korku yoktu. Allah bizlerden korku duygusunu almıştı o gece.
“BENİ BIRAKIN ŞEHİT OLACAĞIM”
Devam edelim, daha sonra neler yaşadınız?
Bacaklarımda bir şişkinlik oluşmuştu. Ağabeyimi aradım, “Ağabey ben vuruldum” dedim. “Çabuk tişörtünü çıkar, bacağına sar. Ben seni bulacağım” dedi. Bacaklarıma bakıyorum her yeri kanıyor. Hangi bacağımı saracağımı bilemedim. Tişörtümü çıkardım ama saramadım. Daha sonra bir araç yanaştı ve bir ağabey, “Çabuk arabaya atla, hastaneye götüreyim” dedi. “Ağabeyimi arıyorum, bir dakika beklerseniz, onunla birlikte gidelim” dedim ama arka koltukta yatan ağabeyimizin durumunun ağır olduğunu görünce, devam etmelerini söyledim. Daha sonra bir başka ağabey geldi, “Yerimden kalkamıyorum, bana yardım eder misin” dedim. Sağ olsun, geldi bacağımı sardı. Ayağı kaldırdı ve 30-40 metre uzaklaştırdı beni. Epey kan kaybettim ve gözlerim görmemeye başladı. Sonra beni taşıyan ağabeye dedim ki: “Ağabey beni buraya bırak, ben öleceğim”. O anda tamamen görmemeye başladım.Oturttu beni, yüzüme birkaç tokat atıp, kendime getirmeye çalıştı. O anda bıraksa beni uyuyacağım ve belki de öleceğim. Karşı tarafa geçtik ve bir araç durdu. Arabaya bineceğim ama her yerimden kan akıyor ve arabayı batıracağım. Araçtaki ağabeye, “Benim adım Abdurrahman Kafkas. Beni, bul” dedim. Hemen bin arabaya deyip, beni konuşturmadılar. Arabaya bindim ve uyku bastı. Beni kurtaran ağabey ise elimi hiç bırakmadı. Hastaneye giderken yanımızdan iki tank geçti. Onun gürültüsü dehşetti, resmen savaş alanı gibiydi her yer. Zaten 15 Temmuz, sadece darbe girişimi değil, Türkiye’yi işgal girişimiydi. Ardından hastaneye geldik. İlk müdahaleyi yapıp, yaralarımı sardılar. Vücudumdan o kadar çok kan akıyordu ki sedye hep kan oldu. Tam karşımda yatan bir kardeşimizin şehit olduğunu gördüm. Benim bacaklarıma gelen şarapnel parçaları, onun kafasına gelmiş. Hiç sesi çıkmıyordu, mertti ve sakindi. Bana ilk müdahaleyi yapan bayan, doktoru aradı. Çünkü ortapedi doktorunun gelmesi gerekiyordu. Genç bayan, doktora telefonda yalvardı. “Hasta çok genç, çok kan kaybediyor, lütfen gelin” diyordu. Ama gelmedi.
“ÜZERİMİZE KURŞUN YAĞMASINA RAĞMEN ÇEKİLMEDİK”
O anlarda şehit olacağınızı düşündünüz mü?
Düşündüm ama çok farklı duyguları saniyelik yaşadık. Annemi, babamı, ağabeyimi düşündüm. Zaten hayatta en önemli şeylerin onlar olduğunu anlıyorsunuz. Ben ömrümde tank görmedim, hiç kimseye silah sıkmadım. O tankların önüne geçip, onları durdurmak normal bir olay değildi. Bu Türk milleti için geçerli. Benim gibi genç kardeşlerim tankların üzerine çıkıp askerleri durdurdular. Bu tamamen imanla ilgili bir şey. Bizim vatan sevgimiz imanımızdan geliyor, hamdolsun.
Daha sonra neler oldu?
Ben vuruldum, yerde oturuyorum. Aşağıdan gelen hiç kimse geri dönmüyor. Belli ki oraya yaklaştığınız zaman, askerler ateş açıyor ve öldürüyorlardı. Üstümüzden uçaklar geçiyordu ama hiç kimse geri dönmedi.
Yoğun bir şekilde ateş altında olmanıza rağmen savrulmadınız. Külliye civarında kaç kişi şehit düştü ve gazi oldu.
Evet aynen, hiç savrulmadık. 5 kişi şehit oldu, 36 da gazi.
Doktor neden gelmedi?
Darbeden dolayı. Her yerde ateş açılıyor, uçaklar uçuyor. Daha sonra başka bir doktor geldi ve müdahale etti. Damarlarımda bir sorun olmadığı anlaşıldı, sonra film çekildi. Ufak bir operasyon geçirdim. Hastanede, bomba sesleri eksik olmadı. Çok şiddetli patlamalar oluyor, duvardaki çerçeveler düşüyordu. Savaş filmi gibiydi yaşadıklarımız. Hemşireler çok panik yaptı. Hastane yıkılacak zannettik. Hastanedeyken, ağabeyim geldi. Koşarak yanıma gelmiş. Beni kurtaran ağabeyi ise bulamadık. Kim olduğunu bugün bile bilmiyoruz. Sadece isminin Harun olduğunu hatırlıyorum. Allah razı olsun ondan. Sadece benim hayatımı değil, kim bilir kaç kişinin hayatını kurtardı. Çünkü beni hastaneye yetiştirdikten sonra diğer kardeşlerimize de yardım için gitti. 15 Temmuz gecesi, ismini bilmediğimiz kahramanlar gazilerimizi kurtardı. Bu da insanlarımızın ne kadar duyarlı, ne kadar yardımsever olduğunu gösteriyor. Başka yerde kimse, kimseye bunu yapmaz, herkes olay yerinden uzaklaşmaya bakar.
Hayati tehlikeniz vardı değil mi?
Vardı, çok fazla kan kaybetmiştim. Uykumun gelmesinin ve göremememin nedeni aşırı kan kaybetmemdenmiş. Yarama tampon yapılınca, hayati tehlikeyi atlattım.
Kaç gün yattınız hastanede?
1,5 gün hastanede kaldım. 3 ay da evde yattım.
“BACAĞIMDA 20 ŞARAPNEL PARÇASI VAR”
Şarapnel parçaları hâlâ vücudunuzda değil mi?
Olay anında 22 tane isabet etti. Yürümemi engellediği için 2 tanesini Bursa’da özel bir hastanede aldılar. 20 tanesi hâlâ vücudumda, alınamıyormuş. Olsun, onlar benim şeref madalyalarımdır.
Yürümenizde sorun var mı?
Yürümemde bir sorun yok ama uzun süre ayakta kalamıyorum. Sağlıklı bir insandan 2 kat daha çok yoruluyorum. Bazen sızlamalarım oluyor ama hamdolsun. Vatanımız için şehit olmaya gitmiştik. Yine olsa yine gideriz.
O gece darbenin başarılı olacağını düşündünüz mü?
Biz o gece darbe girişimini engellemek için sokağa çıktık. Ama karşımızdakiler kendi halkına ateş ettiler. Vurulana kadar endişem yoktu. Ölmekten korkmuyordum ama önceki darbelerden dolayı zarar göreceğimizi düşündüğüm için, ülkemiz adına korktum, milletim adına üzüldüm. Ben ölmüşüm kalmışım önemi yok, sadece Türkiye Cumhuriyeti nasıl bir adım daha ileriye gider onun düşüncesi vardı.
“ANLATILMAZ YAŞANIR”
İstanbul ve Ankara’da yaşamayanlar, darbe girişimini sizin kadar hissedemediler. Olayları ekran başında izlemekle, yaşamak arasındaki farkı anlatır mısınız?
Bitti denildikten sonra bile helikopterler uçuyordu. 16 Temmuz sabahı saat 06,00’da bile Külliye civarları bombalanmaya devam etti. Bazı insanlar neden Suriyeliler geliyor diyorlar. Üzerinize bomba atıldığında neden geldiklerini anlayabilirsiniz. Kendi ülkenizin askerinin seni vurması, yanınıza düşen mermiler… Yanıma düşen uçaksavar mermisini vücudumun tüm organları hissetti. Depremden daha kötü bir şey bu. Anlatılmaz, yaşanır.
Sizin gibi sokağa çıkıp, darbecilerin karşısına dikilenlerin neler yaptıklarını da anlatır mısınız?
Sokağa atletle, terlikle çıkan insanlar gördüm. Bayanlar bizim önümüzde gidiyordu. Şundan emin olun, o gece sokakta olan herkes aynı duygular içindeydi. Hesap yapılmayacak bir geceydi. Herkesin kalbi çok temizdi. FETÖ, 40 yıldır hesap yaptı ama 3-4 saatte yerle bir oldu. Tabii büfeye ve benzin istasyonlarına gidenler farklı. Ama tankların üzerine yürüyenlerin tümünün düşünceleri aynıydı. İnançla ilgili bir şey bu. Bir de inandığınız bir lider var. Ben çıkarım vatanım için ölürüm ama baştaki insan da çok önemli. Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun. Onun dirayetini, duruşunu bildiğimiz için biraz daha rahat hareket ettik. Arkanızda devlet büyüğünün olduğunu bilmek çok önemli.
“CUMHURBAŞKANIM BİR AĞABEY GİBİ İLGİLENDİ”
Darbenin başarısızlığa uğradığını ne zaman öğrendiniz?
Ben bir gün sonra öğleden sonra öğrendim. Ağabeyimden ve internetten öğrendim hastanede.
Bir de Cumhurbaşkanı ile bir görüşmeniz oldu. O görüşmenin detaylarını anlatır mısınız?
Cumhurbaşkanı ile görüşmek benim en büyük isteğimdi. Ona karşı ayrı bir sevgimiz var. Bursa’da toplu açılışa geldiği zaman tanışma fırsatı buldum. Yaklaşık 10-15 dakika yanında bulundum ama hem saatler gibi geldi hem de çok kısa. Öncelikle Çalışma Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu beni tanıttı. Adımı ve nerede vurulduğumu sordu. “Külliye’de” deyince, bakışı değişti, tokalaşıyorduk, elimi bırakmadı. “Ne oldu peki sana” dedi. Bacağıma isabet eden 20 parçadan söz ettim. “Böyle olmaz hemen ne gerekiyorsa yapılsın vücutta kalmasın” dedi. Türkiye’nin en yoğun insanı tamamen seninle bir dost, bir ağabey gibi konuşuyor ve ilgileniyor. Zaten büyük bir lider olması da bundan kaynaklanıyor. Elini öpme fırsatı buldum, fotoğraf çektim ve annemle babamın selamını ilettim.
Devlet büyüklerinin yaklaşımı nasıl oldu?
Sağ olsunlar devlet büyükleri maddi ve manevi arkamızda oldular. Onların arkanızda olduğunu bilmek çok güzel. Bakanımız Müezzinoğlu sağ olsunlar evde ziyaret etti beni. İl Başkanımız, Kaymakamımız, Belediye Başkanımız, ilçe başkanımız, hepsi hiç yalnız bırakmadı beni.
İşe de girdin…
Hitit Ünversitesi’nden alttan derslerimi vererek mezun oldum. Daha sonra şehit yakınları ve gazilere tanınan istihdam hakkından yararlanarak Uludağ Üniversitesi’ne memur olarak atandım. Ardından Orhaneli Meslek Yüksekokulu’na geçtim ve devlete hizmetim sürüyor.
“KONTROLLÜ DARBE DİYEN KILIÇDAROĞLU’NU KINIYORUM”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz için, kontrollü darbe iddiasını ortaya atmıştı. 15 Temmuz gazisi olarak, bu iddiaya ne diyorsunuz?
Çok yanlış buluyorum bu sözleri. Kılıçdaroğlu’nun çark etmelerine alışmıştık ama darbe girişiminden sonra Yenikapı mitingine katılıp, ardından kontrollü darbe demesi, siyaset bir yana, insana yakışmayacak sözler. Bu millete yapılan en büyük ayıplardan biri. Kontrollü darbe gerçek ama FETÖ’nün kontrolünde oldu. Kesinlikle iktidarın kontrolünde yapıldığına inanmıyorum. Hangi komutan, makam, mevkisini bırakıp, kendisini cezaevine götürecek bir sürece razı olur? Veya bir insan ne için vatanını satabilir?
“DARBECİLER MAĞDURU OYNUYOR”
Darbe duruşmasını takip ediyorsunuz? Sanıkların ifadelerini nasıl buluyorsunuz?
Darbe mahkemelerinde büyük bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Sanki o davalar, sadece şehit yakınlarının ve gazilerin davası gibi görülüyor. Oysa bu davalar Türk milletinin davalarıdır. Her Türk vatandaşının bu davaları kendi davası gibi görüp, katılması gerekir. Ama davalarda gazi ve şehit yakınları çok yalnız kalıyorlar. Bunu gören hainler de çok rahat davranıyorlar. Videolarda görülüyor, adamın elinde silah var ama ben yapmadım diyor. Akıl tutulması gibi bir şey, milleti aptal yerine koymasınlar. Ne yaptıklarını herkes gördü. Milletimizin, o davalara katılıp tek vücut olduğunu onlara göstermesi gerekir. Bir kere ceza yiyeceklerini anlamaları lazım. Ama, bir kurtuluş, kaçış gibi görüyorlar. Kesinlikle bunun engellenmesi lazım. Bir de acıma duygumuz çok baskın. Bu FETÖ’nün her yerde uzantısı var. Ben devletimizden, bu olaylar sulanmadan, daha fazla uzamadan bir an önce sonuca gitmelerini istiyorum. Benim en yakınımdakiler de olsa eğer bu örgütün içinde ülkeme zarar vermeye kalktılarsa ceza almalarını istiyoruz. Bu kişilerin olayı değil, ülkemizin bekası için o gece insanlara kurşun sıkan hainlerin yargılanıp ceza almalarını istiyorum.
Son olarak, darbe tehdidi bitti mi sizce?
Bir daha Türkiye’de darbe yapılabileceğini düşünmüyorum. Eğer yapılırsa ne şekilde cevap alacaklarını biliyorlar. Ama bilsinler ki bu kez elimizde sadece Türk bayrağıyla çıkmayız, diğer elimizde farklı şeyler de olur.
FOTOĞRAFLAR: AYKUT GÜNGÖR