BUSİAD Doğan Ersöz Ödülleri sahiplerini buldu.
Doğan Ersöz Ödülü Borçelik’e, Meslek Ödülü Av. İbrahim Yaşar’a, Kültür ve Sanata Destek Ödülü de Bursa Fotoğraf Sanatı Derneği’ne verildi.
Nezih bir geceydi.
Ödül gerekçeleri kısa ve öz, kürsü konuşmaları ölçülü ve yerindeydi.
CHP’lisinden AK Partilisine siyasetçiler oradaydı ama konuşma hakkı verilmedi.
Bir tavır yok ama BUSİAD’ın geleneğinde de ‘bakan’ dışından siyasetçilerin konuşması gibi bir uygulama yok.
***
Ben yine derneğin ismine takıldım.
TÜSİAD bile ismini Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği olarak değiştirmişken BUSİAD ‘iş adamı‘ ismiyle devam ediyor.
Ne var ki değiştiriyorlarmış.
Tüzüğe yetiştiremedikleri için ilk genel kurulda derneğin ismi değişecekmiş.
Zaten kürsü konuşmalarında da iş adamı yerine iş insanı terimi kullanıldı.
***
BUSİAD Başkanı Hadi Türkay, makul konuştu, ekonomik koşullara ilişkin eleştirilerini son derece ölçülü yaptı.
Herhalde salondaki hiç kimse Türkiye’nin üretim ekonomisine geçmesi gerektiğini söyleyen sözlerine itiraz etmemiştir.
***
Yaşanmış gerçek bir hikayedir…
Türkiye’den Endonezya’ya giden girişimci bir Türk, bu ülkede bijüteri açar.
İşler epey iyi gider ve genç girişimci kısa zamanda işlerini büyütür.
Bu arada Türkiye’deki işsiz kuzeni, kendisine iş vermesini ister.
Kuzen ‘hay hay’ der ve işsiz akrabasına Endonezya’daki bijüterisinde iş verir.
Sonra ne mi olur?
Kuzen, bir süre sonra işi öğrenir ve hemen yan tarafta bijüteri açar.
Bununla da kalmaz, müşteri kapmak için kuzeniyle kıyasaya bir fiyat rekabetine girer.
Mecburen kuzen de fiyat düşürmek zorunda kalır.
Damping savaşının iki tarafa da faydası olmaz.
Dahası ikisi de kısa zamanda iflas bayrağını çeker ve ellerinde bavullarla yurda dönmek zorunda kalır.
Besle kargayı oysun gözünü deyiminin hakkını veren, ibretlik bir hikaye.
***
Yöntemini beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın aday belirleme tercihlerinde ne kadar isabetli olduğu gerçeğini görmezden gelemezsiniz.
Oysa yaptığı çok basit.
Önce çok sayıda anket yaptırıyor.
Ardından görevlendirilmiş partililere, taksicisinden, manavına, işvereninden işçisine kadar yüzlerce kişinin nabzını ölçtürüyor.
Daha sonra kentin kanaat önderlerinin düşüncelerini not ediyor.
Son tahlilde teşkilatların eğilimini alıyor.
Tüm bunları bilimsel bir şekilde harmanlayıp, en doğru adayının elini kaldırıyor.
Belirlediği adayla müzakare etmiyor, ‘seni aday göstereceğiz, ister misin? diye sormuyor.
Direkt tebliğ ettiriyor.
Liderliğin de, parti olmanın gereği de budur.
***
Malum, yerel seçimlerde aday adayları arasında kıyasıya bir rekabet var.
Pek gün yüzüne çıkmasa da, aday adayları rakiplerini eleştirmekten geri durmuyor.
Karacabey’de ise Başkan Ali Özkan, aday adayınlarına jest yapıyor.
Onları makamında ağırlayan Özkan, siyasi rekabetin hüküm sürdüğü, adayların bel altı vuruşlar yaptığı bir dönemde, ezber bozan bir davranışa imza atıyor.
***
CHP, adaylarını erken belirleyecek derken AK Parti elini çabuk tuttu.
Kuşkusuz bunda İyi Parti olan ittifak görüşmelerinin sürmesinin payı da var.
Ama muhalefet bir an önce adaylarını belirleyip yola çıkmazsa, Cumhur İttifakı, psikolojik üstünlüğü sağlamak üzere.