Global Power, ülkelerin 2020 petrol üretim rakamlarını ve rezervlerini açıkladı.
Liste, son derece çarpıcı sonuçları içinde barındırıyor.
Mesela, 300 milyar varili aşkın petrol rezerviyle, dünyanın en zengin ülkesi Venezüella.
Ancak Venezüella ekonomisinin hali ortada.
Listenin ikinci sırasında yer alan Suudi Arabistan ise, sahip olduğu zengin petrol rezervleriyle ekonomik gelişmişliği arasında derin çelişkileri olan bir ülke.
Daha da önemlisi, dünyanın en zengin yer altı kaynaklarına sahip iki ülkesinin demokrasi karnelerinin zayıf olması.
***
Gelelim Türkiye’ye…
Türkiye, kelimenin tam anlamıyla petrol fakiri bir ülke.
Kanıtlanmış petrol rezervimiz 388 milyon 500 bin varil.
Bu nedenle Türkiye, milyarlarca dolar petrol ve doğalgaz ithalatı yapıyor.
Türkiye’nin Akdeniz’de doğalgaz arayışlarına bir de bu perspektiften bakın.
***
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İstanbul’daki ilçe belediye başkanlarına seslenip, riskli binaları yıkma talimatı verdi.
Vatandaşa ve muhalefet partileri temsilcilerine mesajları da vardı Kurum’un :
“İller Bankası aracılığıyla finansal destek vermeye hazırız. Enkaz altında hayata tutunmak isteyen çığlıkların vicdanlarımıza yükleyeceği vebali unutmamalıyız. Gelin enkaz altında hayat aramak yerine, hayatı kentsel dönüşümde arayalım. Gelin parti ayırımı gözetmeksizin bunu başaralım. Elazığ’da nasıl yekvücut olduysak, burada da olalım. Bugün bu mesela siyaset üstü bir meseledir.”
Kurum’un bu sözlerine bir deprem coğrafyasında yaşayan hangi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve muhalefet temsilcisi imza atmaz ki?
***
Bakan Kurum’un açıklamasında vatandaşa verdiği mesajı şöyle okudum:
Depreme dayanıksız binaların dönüşümünde, vatandaş fedakarlık yapmalı.
Nitekim, emsal artışına dayalı kentsel dönüşümler, yüksek katlı ve yoğunluğu arttırılmış binalar demek.
Ancak, devletin vatandaşa sağlayacağı düşük veya sıfırlı faizli kredilerle, hem sağlıklı, hem de yoğunluğu arttmamış kentsel dönüşümler inşa edilebilir.
***
Aylar önce bu köşeden Bursa Kent Konseyi’nin ‘deprem’ konulu toplantı yapmaları çağrısında bulunmuştum.
Bursa Kent Konseyi’nin önümüzdeki günlerde ‘deprem’ konulu bir toplantı yapacağını duydum.
Geç de olsa yerinde bir hamle.
***
Akademisyen Ceren Karan’ı öldüren öğrencisi Hasan İsmail Hikmet, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı.
Sanık avukatının karar duruşmasında Ceren Karan’la ilgili sözlerine dikkat:
“Sanık maktulenin cinsel taleplerine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Sanık cinsel saldırı suçunun mağduru olmuştur. Maktulenin doymak bilmeyen arzu ve hırslarına karşı sanık, psikolojik bunalıma girmiş, tedavi görmüştür. Ceren Damar şu an hayatta olsaydı cinsel saldırıdan yargılanacaktı.”
Avukatın bu sözlerine sinirlenen baba tepki veriyor.
Sanık avukatı Vahit Çınar, bu kez acılı babaya hakaret ediyor.
Evet savunma hakkı kutsaldır.
Sanık bir cani de olsa, savunma hakkı elinden alınamaz.
Ancak savunmanın da bir etik sınırı olması gerekmiyor mu?
Hukuk camiasının bunu tartışmasının vakti gelmedi mi?
***
Önceki gün İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, 4 kulübün (Galatasaray, Trabzonspor, Beşiktaş, Fenerbahçe) başkanlarını bir araya getirdi.
Görüşme sonrası başkanların ‘can ciğer kuzu sarması’ hallerini gösteren fotoğraflarını gördük daha sonra.
Kuşkusuz, taraftarlar arasındaki husumetin sona ermesi, gerginliğin azalması adına çok güzel bir fotoğraf verilmiş.
Ama iyi de, çok değil birkaç hafta önce birbirlerine kavgada söylenmeyecek sözler sarf eden, yine aynı kulüp başkanları değil miydi?
Yani ortamı geren de, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi birbirlerinin boynuna sarılanlar da aynı kişiler.
Futbolcu 1 sezonda milyon dolarlar kazanır, başkanlar kulüplerin imkanlarıyla saltanat sürer.
Cefayı ise harçılığından biriktirip, çoluğunun çocuğunun rızkından kesip maç bileti alan taraftar çeker.
Efendim iyi pazarlar.