Paris saldırısı hiç şüphesiz son yılların en büyük katliamlarından biri.
Tıpkı 10 Ekim Ankara, 20 Temmuz Suruç katliamı gibi.
4 gün önce Lübnan‘da patlatılan bombayla bedeni paramparça olan 43 kişi de insandı, Paris’teki masumlar da…
Ortadoğu‘da mütemadiyen patlatılan bombalarla yaşanan insanlık dramı, Paris katliamından önemsiz değil.
Fransa‘daki saldırıyla Türkiye’deki katliamları ve Ortadoğu‘da yıllardır süren insanlık dramlarının kıyaslanması, yanlış anlaşılmalara neden oluyor.
Ben de bu kıyaslamayı yapanlardanım.
Ancak kıyaslama yapmak, ne Paris katliamını küçümsemek ne de “Hep Müslümanlar’ın kanı mı akacak, biraz da Hristiyanlar ölsün” anlamına gelmiyor.
Aksine, ne Fransızlar’ın ne Türkler’in ne de dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşayan insanların ölmemesi için kıyaslama yapılması lazım.
Bir düşünün ABD, Irak’ı işgal etmeseydi Ortadoğu kan gölüne döner miydi?
Mezhep çatışmaları çıkar, Irak 2 parçaya bölünür, El Kaide palazlanabilir, IŞID yeşerebilir miydi?
Batı ülkeleri tarafından yönetimleri istikrarsızlaştırılan Ortadoğu, terör örgütlerinin karargahına dönüşebilir miydi?
Batı politikalarıyla yönetim bunalımları yaşayan, etnik çatışmaların içine sürüklenen, mezhep gerginliklerinin odağı haline gelen Irak‘ta, Suriye‘de, Lübnan‘da IŞİD kasapları cirit atabilirler miydi?
Dünyanın herhangi bir ülkesinde elini kolunu sallaya, sallaya kanlı eylemler yapan, bir gecede ülke işgal eden, birkaç saatte şehirleri fetheden IŞİD isimli örgüt, bu kadar güçlenebilir, dünyanın neredeyse her ülkesinden, 10 binlerce militanı toplayabilirler miydi?
Batı yönetimlerinin, zengin enerji kaynaklarına sahip olan Ortadoğu‘ya yönelik politikaları olmasaydı, dünya intihar bombalarıyla sarsılabilir miydi?
Irak‘ta patlatılan intihar bombalarının üzerine gidilseydi, Türkiye’deki katliamlar karşısında yasak savmak kabilinde kınama açıklamaları yapılmasaydı, 11 Eylül saldırısından sonra bir ülkeye topyekün bombalanmasaydı, Ortadoğu ülkelerine yapılan terör saldırılarında kapı duvar olunmasaydı, bugün Paris katliamı gerçekleşebilir miydi?
İşte bu yüzden, Paris katliamlarıyla Ortadoğu’daki Müslümanlara yapılan katliamları kıyaslamanın tam da vaktidir.
Bahçeli’nin demir yumruğu muhalifleri püskürtür mü?
Geçen hafta, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, MYK üyeleri ve il başkanlarıyla toplantı yapıp seçim sonuçlarını değerlendireceğini yazmıştım.
Beklendiği gibi Bahçeli cuma günü 25’nci ve 26’ncı Dönem milletvekillerini, cumartesi günü MYK üyelerini ve pazar günü de il başkanlarını topladı.
Ancak, bu toplantılarda seçim değerlendirilmesi yapılmamış, öz eleştiriyse hak getire…
Çünkü bu 3 toplantının tek konuşmacısı Devlet Bahçeli olmuş.
Bahçeli kürsüye çıkıp, parti içi muhalefete veryansın etmiş, dahası onları Saray‘ın adamları olmakla suçlamış.
Mesela Sinan Oğan için açık açık ‘Saray’ın adamı’ ifadesini kullanmış.
Olağanüstü kurultay seslerini de, AKP’nin MHP‘yi dizayn etme çabası olarak değerlendirmiş.
İmza toplamaya yeltenenlere da mesaj vermekten geri durmamış ve imza toplansa dahi kurultayı toplatmayacağını belirtmiş.
Yani 3 günde, Bahçeli konuşmuş, milletvekilleri ve il başkanları dinlemiş.
Peki şimdi ne olacak?
İşin aslı şu:
Teşkilatlarda Bahçeli ve yönetimine yönelik muazzam bir tepki var
Ancak, herkes beklemede ve kimse tepkisini dile getiremiyor.
Bunun temel nedeni, muhalefet hareketinin henüz başının olmaması.
Yani, ne Meral Akşener, ne Sinan Oğan, ne de başka bir isim adaylık açıklaması yapmış değil.
Belirsizlik hakim olduğu için de özellikle il başkaları, değişimden yana olsalar da seslerini yükseltip, önümüzdeki günlerde Bahçeli‘nin hışmına uğramak istemiyorlar.
Çünkü ortada aday olacağını söyleyen tek bir isim olmadığı gibi, Bahçeli‘ye bayrak açan bir genel başkan adayı da henüz yok.
Ancak, bu durum bugün için geçerli.
Önümüzdeki günlerde şartlar olgunlaşıp, parti içi muhalefet düğmeye basabilir.
MHP’de muhalifler ittifak halinde
MHP’de parti içi muhalefetin başını 3 isim çekiyor diyebiliriz.
Meral Akşener, Sinan Oğan ve Koray Aydın…
Ancak Akşener ve Oğan‘ın adaylık olasılığı daha yüksek.
MHP‘de de, CHP’deki gibi bir yönetim izleniyor.
Yani önce partiyi olağanüstü kongreye götürmek, ardından genel başkan adayı çıkarmak…
Bu nedenle, üç isme yakın MHP‘liler, örtülü bir çalışma yürütmeye başlamış.
Ve 3 isim de orta hareket ediyorlar.
Önümüzdeki günlerde bir basın açıklamasıyla süreci resmen başlalatacakları gelen haberler arasında.