Bursa’daki okulların depremsellik durumunu sorduğum dünkü yazım üzerine önce Milli Eğitim Müdürü Sebahattin Dülger aradı, ardından aynı yazıda ismi geçen Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Necdet Sezer ile konuştum.
Daha sonra bir açıklama yolladılar.
Önce o açıklamayı aynen paylaşayım:
“Bugünkü yazınızda değindiğiniz deprem tahkiki sonucu yıkım kararı verilen 13 okulumuzun yıkımları ivedilikle yapılmış olup, Yıldırım Selçuk Ortaokulu, Yıldırım Yavuz Selim Ortaokulu ve Kestel İlkokulu’nda inşaatlarımız devam etmektedir. Demirtaş Meslek Lisesi, Ergin Ağaç Meslek Lisesi, Bisaş Ortaokulu, Yunuseli Hacı Naciye Kanalıcı İlkokulu’nun projeleri hazırlanmış olup yatırım programına teklif edilmiştir. Bütçesi gönderildiğinde inşaatlarına başlanacaktır. Bu okullarımızda okuyan öğrenciler, komşu okullarımızda eğitim-öğretime devam etmektedir. Diğer okullarımızda eğitim-öğretimi etkileyen bir yıkım olmamıştır. İlimizde yapılan deprem tahkiklerinde ve en son yaşanan İstanbul depreminde, kentimizde herhangi bir hasar söz konusu olmayıp, hakkında hayati tehlike taşıyıp boşaltma kararı olan okulumuz bulunmamaktadır. ”
Son yazımda şunu sormuştum:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın deprem tahkiki yaptığı 137 okulla ilgili raporunda ne yazıyor?
Açıklamada, bu soruma dolaylı bir yanıt var.
Yani ‘test yapılan okullar arasında sadece 13’ü için yıkım kararı veriliyorsa, geri kalan okullarda eğitim-öğretim yapılmasında deprem güvenliği bakımından bir sakınca yok” gibi bir sonuç çıkıyor.
Bir başka ifadeyle ‘Yıkılan 13 okul dışında diğer okullarda
deprem riski yok. Sağlam olmayan okullar zaten yıkıldı” diyorlar.
Açıklamanın bir diğer önemli bölümü de 2015’te yıkılan okulların yerine üçünün inşaatına başlandığının, diğerlerine de ödenek geldiğinde başlanacağının ifade edilmesi.
Dev hastanede sözleşme feshedildi, ikinci ihaleye çıkılıyor
Devlet yatırımları azaldı, yerel yönetimler maaş ödeyemez duruma geldi, özel sektörde yaprak kımıldamadı.
2019’un sonlarına gelirken makro göstergeler olumlu ancak krizin etkilerinin tam olarak geçtiğini söylemek zor.
Bursa’da krizin vurduğu yatırımlardan biri de Ali Osman Sönmez Devlet Hastanesi.
Hayırsever iş insanı Celal Sönmez’in katkılarıyla yükselen hastaneyi Sağlık Bakanlığı inşa ediyor.
Bakanlık, hastane inşaatını bir firmaya ihale etmişti.
Ancak firma, döviz kurunun yükselip inşaat maliyetlerinin artmasıyla zor günler geçiriyor.
Müteahhit firma, sözleşmeyi feshetmek için Bakanlık ile görüşmelere başladı.
İl Sağlık Müdürü Özcan Akan’dan aldığım bilgiye göre firmanın talebi kabul edilmiş ve sözleşme feshedilmiş.
Peki bundan sonra ne olacak?
Bakanlık yeni bir ihaleye çıkacak ve ihaleyi kazanan yeni firma inşaatı tamamlayacak.
Ne var ki, hastanenin hizmete girmesi gecikecek.
Nitekim 2020’de bitirilmesi planlanan hastanenin, gecikmeden dolayı 2021’de hizmete açılması bekleniyor.
Hastane inşaatının bugüne kadar yüzde 40’ı bitti.
Akan: Hastanelerimiz depreme hazır
5,8’lik depremin ardından İl Sağlık Müdürü Özcan Akan‘ın da aralarında olduğu bazı isimlere, Bursa’daki yapıların depremsellik durumunu sormuştum.
Akan önceki gün aradı ve Bursa’daki hastanelerin durumuyla ilgili bilgi verdi.
Söze, “Hatırlıyor musunuz, 10 yıl önce, Zübeyde Hanım Doğumevi, Çekirge Çocuk Hastanesi ve Memleket Hastanesi çürük diye yazmıştınız. Ben de size ilçelerdeki hastaneler de depreme dayanıklı değil bilgisi vermiştim” diyerek başlayan Akan şöyle devam etti:
“Çok şükür 10 yılda, 17 ilçenin tamamının hastanesini yeniledik. Merkezde başta Şehir Hastanesi olmak üzere depreme dayanıklı yeni hastaneler yaptık/yapıyoruz. Bursa, sağlık alanında Türkiye’nin depreme en hazır kentidir.”
Akan’ın verdiği bilgiye göre Bursa’da deprem riski altında hiçbir hastane yok.
Yani tablo 10 yıl öncesinden çok farklı.
Kuşkusuz bunda Akan’ın ve Sağlık Bakanlığı’nın rolü olduğu kadar, hayırseverlerin de payı çok büyük.
İl Sağlık Müdürü Dr. Özcan Akan ile Şehir Hastanesi inşaatını gezerken
Türk Telekom’un özelleşmesi ibretliktir
Türk Telekom’un teknolojisinin ne kadar yetersiz olduğunu geçen hafta test ettik.
Türk Telekom, yıllar önce özelleştirilmişti.
Türk Telekom’u satın alan yabancı şirket teknolojiye yatırım yapmayarak sadece karını düşünmüştü.
Yıllar sonra şirketi yeniden devlete devrederek Türkiye’den ayrıldılar.
Olan da Türk Telekom’dan hizmet alan milyonlarca Türk vatandaşına oldu.
Malum elektriğin dağıtım kısmı da özelleştirilmişti.
Özelleşmeden sonra daha yüksek elektrik faturası ödemeye başladık.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki, her özelleştirme kamunun çıkarına olmadığı gibi devleti de zarara uğratabiliyor.