1 Kasım seçimlerinin üzerinden 4 gün geçti ve sandık sonuçlarıyla ilgili yeni değerlendirmeler yapmak gerekiyor.
Seçimin tek kazananı AK Parti, tüm mağlupları muhalefet partileri elbette.
Ancak kimi partiler adeta ezildiler.
Mesela Saadet Partisi…
Şu bir kez daha anlaşıldı ki, AK Parti güç kaybetmedikçe, Saadet Partisi’ne ekmek yok.
İşte 1 Kasım‘da aldıkları yüzde 0,6 oy oranıyla, tarihlerinin en ağır yenilgisini aldı Saadetçiler…
Doğu Perinçek’in Vatan Partisi de, ne yapsa olmuyor.
Perinçek’in, sözde Ermeni soykırımı iddiasını AİHM‘de çürütmesi bile nafile oldu.
Vatan Partisi, yine yüzde 1’i bulamadı.
Neredeyse yayın organları Aydınlık’ın tirajı kadar oy aldılar.
Ya Büyük Birlik Partisi‘ne ne demeli?
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun kemikleri sızlıyordur.
Asgari ücreti 5 bin liraya çıkarmayı taahhüt eden Haydar Baş‘ın BTP‘si, Ecevit‘in DSP’si ve 60 yıllık çınar Demokrat Parti, 1 Kasım’da da seçim barajının derinliklerinde kaybolup gittiler.
Bu partilerin kaç oy aldığını bilen var mı?
CHP’den ayrılıp Anadolu yollarına düşen Emine Ülker Tarhan‘ın partisi Anadolu Partisi ve ısrarla siyasi faaliyetlerini sürdüren Saadettin Tantan‘ın liderliğini yaptığı Yurt Partisi, bu kez seçime girmedi.
Bağımsızların esamesi bile okunmadı.
Sosyalist partiler, bu seçimde de diğerleri arasına girmekten kurtulamadılar.
Tüm bunlar, Türkiye’de son 13 yıldır aslında sadece 4 partinin olduğunu, diğer partilerinse sadece oy pusulasının boyunu uzattığını ve seçime renk kattığını gösteriyor.
Olsun, demokrasinin zenginliği, çok sesliliğin gerekliliğidir onlar.
Tüm imkansızlıklara rağmen, mücadeleyi bırakmamalarınaysa şapka çıkarmalı.
Bu kez adaylar da etkili oldu
1 Kasım sonuçlarının kendine özgü yönleri var.
Adayların sonuçlar üzerindeki etkisinin bir hayli sınırlı olduğu, bilimsel araştırmalarla ortaya çıkan bir gerçek.
Ancak bu seçimde, AK Parti’nin bazı illerde adaylarını değiştirmesinin sonuçlar üzerinde hatırı sayılır oranda etkisi olduğu görüldü.
AK Parti, Doğu ve Güneydoğu illerinde köklü bir aday değişimine gitti ve değişimin sonucunu da aldı.
Diyarbakır’da Galip Ensarioğlu‘nu liste başı yapıp, revizyona gittiler.
Böylelikle, hem oy sayısı hem de milletvekili sayılarını artırdılar.
Şanlıurfa‘daysa Faruk Çelik‘in liste başı olmasıyla tam 3 milletvekili fazla çıkardılar.
Adana’da Ömer Çelik faktörü etkili oldu.
Batı illerinde de bazı değişiklikler sandığa yansıdı.
Efkan Ala ile güçlendirilen Bursa, tarihi bir oyla rekor kırdı.
Binali Yıldırım‘ın liste başı olduğu CHP‘nin kalesi İzmir‘de, AK Parti oylarını 5 puan artırdı.
HDP, Doğu ve Güneydoğu illerinde kısmi olarak oy kaybı yaşarken, Batı illerinde 7 Haziran’ı mumla aradı.
Bu durum, Batı’da yaşayan Kürtlerin desteklerini çektikleri anlamının yanı sıra emanet oyların da iadesi demekti.
MHP‘yi birkaç gündür yazıyoruz.
Milliyetçi oylar, terör örgütüne yönelik kararlı bir görüntü veren AK Parti’ye kaydı.
MHP, oy deposu olan İç Anadolu‘da çok ciddi oy kayıplarına uğradı.
Teröre karşı hassas olan CHP‘nin geleneksel tabanından bile AK Parti’ye oy kayması oldu.
CHP, bu seçimde de yoksul seçmenden, kırsal kesimden yüz bulamadı, orta sınıfın ve zenginlerin bir numaralı tercihi oldu.
Yani genel anlamda, 2011 benzeri bir seçim yaşadık.
Lider sultası nasıl son bulur?
1 Kasım seçimlerinden sonra muhalefet partilerinin istifa olasılıklarını konuşuyor kamuoyu.
Daha doğrusu, bazısı 20 yıldır, kimi 10 yıldır girdiği her seçimden mağlup ayrılan liderlerin istifa etmemesi tartışılıyor.
Artık bir klişe oldu, demokrasisi gelişmiş ülkelerde seçimden mağlup çıkan parti liderinin istifa etmesi örneğini vermek.
Onlarca örneği var nitekim.
Öyle taban baskısına, kamuoyunun telkinine de ihtiyaç duymadan daha seçim akşamı istifa ederler.
Türkiye’deyse ya kaseti çıkması lazım ya da ölmesi gerekir bir liderin siyaset arenasından çekilmesi için.
Sandık sonucuyla kendiliğinden giden bir, iki lider hatırlıyoruz o kadar.
Peki, taban baskısı yok mu bizim partilerde?
Var elbette ancak ne işe yarar?
Mesela, bugün 100 MHP‘liye mikrofon uzatsanız, en iyimser tahminle 90’ı Bahçeli gitsin der.
Ancak MHP’lilerin iradesi genel kurula yansımayacağı için, Bahçeli kendi istemezse gitmez.
Çünkü, liderlerinin değişimi delegelere bağlı.
Delegeye de genel başkan yardımcıları ve il başkanları hakim.
Onların siyasi varlığı da liderlerinin görevini sürdürmesine bağlı.
Hasılı, siyasi partilerin demokratikleşmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmadığı sürece, lider değişimleri hak getire.