Hafta başında tüketici, ihtiyaç, konut, kredi kartı, yani vatandaşın bankalara olan tüm borçlarının ertelendiğine dair haberler çıktığında yakın çevreme, “Durun bakalım, bu işin içinde bir bit yeniği olabilir, hemen sevinmeyin” demiştim.
Çünkü, ben bugüne kadar bankaların vatandaşın lehine bir uygulamaya gittiğini görmedim.
Maalesef yanılmadım.
Çok değil 2 gün sonra kredi erteleme haberlerinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.
Çünkü bankalar, kredi ve kredi kartı borcu olan müşterilerine 2 seçenek sunuyor.
Diyelim aylık 2 bin lira kredi ödemeniz var.
Ancak temmuzda, o 3 aylık borcu toplu şekilde ödemek zorundasınız.
Veya, toplu ödeme yapmazsanız, faiz olarak taksitlerinize yansıtıyorlar.
Yani 0,99 oranındaki faiz, şak diye 1,07’ye çıkıyor.
Şimdi buna kredi ertelemesi diyebilir misiniz?
Kredi ertelemesi neden yapılır?
Virüs salgını nedeniyle insanlar gelirlerinden olduğu için, ekonomi normalleşene kadar en azından birkaç ay rahatlasınlar diye değil mi?
Peki bankalar ne yapıyor?
Borcunu ötelediği vatandaşın 3 ay sonra boğazına sarılmaya hazırlanıyor.
Eğer bir çare bulunmazsa binlerce ipotekli ev bankalar tarafından üç otuz paraya haczedilebilir, tüketici kredisini ödeyemeyen 10 binlerce vatandaşın evlerine haciz gelebilir.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Twitter hesabından şu mesajı paylaştı:
“Kovid-19 ile mücadelede bankalar tarafından verilen destek taahhütlerine aykırı durum tespit eden vatandaşlarımız, BDDK iletişim kanallarına başvuru yaparak bilgi edinebilecek, durumlarını ileterek hızla çözüme ulaşabilecek.”
Bakan Albayrak’ın açıklaması son derece yerinde.
Ve ben bu açıklamadan, bankaların taahhütlerine uymayabileceklerine dair şüphe görüyorum.
Dün AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’la görüşerek, kamu bankalarının nasıl bir sistemle çalışacaklarını sordum.
“Bekleyin, hemen Maliye Bakan Yardımcısı ile görüşeceğim” deyip, telefonu kapattı Kılıç.
5 dakika sonra aradığında şunları söyledi:
“Maliye Bakan Yardımcısı, kamu bankalarının kredileri 3 ay ertelediğini ve ertelenen taksitlerin toplu şekilde alınamayacağını söyledi bana. Yani 3 ay sonra, taksitler kaldığı yerden devam edecek. Ancak 3 aylık taksitlerin tutarı geri kalan taksitlere eşit şekilde bölüştürülecek. Kamu bankaları bu ödeme planlarına göre alt yapılarını hazırlıyorlar” dedi.
Peki özel bankalar?
Ahmet Kılıç, hükümet olarak özel bankalara sadece tavsiyede bulunabildiklerini belirtti.
Yani anladığım kadarıyla, kamu bankaları kredi ertelemesinde, kötünün iyisi uygulamasına giderken, özel bankalar yine vatandaşa acımayacak.
En işlek caddelerde bile in cin top oynuyor
BAOB’un bulunduğu caddeye ‘Bursa’nın Manhatten’i deniliyor.
Yani günün her saatinde işlek bir cadde.
Bugünlerde ise terk edilmiş bir caddeyi anımsatıyor.
AVM kapalı, sağlı sollu işletmelerden birkaçı açık, araç trafiği ve insan yok denecek kadar azdı.
Ve ölü toprağı serpilmiş gibiydi o cıvıl cıvıl cadde.
Paylaştığım fotoğraf, salgının kenar mahalle ve lüks semt dinlemeden, tüm yaşam alanlarının üzerinden buldozer gibi geçtiğinin resmidir.
Sanki virüsü yaşlılar üretti
Bir tek yaşlıların sesi çıkmadı.
Veya seslerini duyuramadılar.
Bugün söz yaşlılarda:
“Bilmem hiç düşündük mü, yaşları biraz ileride olanlar mı üretti veya sadece onlar tarafından mı yayılıyor bu lanet virüs! Sanki suçlularmış gibi toplumdan tecrit edilme muamelesi yaşıyorlar veya hissediyorlar? Yoksa her yaştan herkesin uyması gereken kuralları bir tek onlar mı bozuyor? Anladık, yaşı ileride veya kronik rahatsızlıkları olanlar için bu virüs çok daha büyük risk taşıyor. Herkes gibi onlar da bunu görebiliyorlar ve tüm bunları yaşları gereği edindikleri tecrübeyle de yorumlayabilirler. Onların da diğer yaş grupları gibi koruyucu tedbirleri alabileceklerini hiç düşündük mü? Onları sadece evlerde tutarak sağlıklarındaki psikolojik bozulmaları da tetiklemiş olmuyor muyuz? Toplu ulaşım ve yaşam alanları dışında, kişiler arası mesafeyi koruyarak ve bir park alanında yürüyüş yapmalarını sağlamak, denetimli bir şekilde bankta oturmaya yönlendirmek mümkün değil mi? Merkezi ve yerel yönetimlerce desteklenecek ekonomik katkı ve sosyal projeler oluşturularak onları daha sağlıklı bir şekilde yaşamda tutacak ve yalnızlık duygularını hissettirmeyecek uygulamalar olamaz m? Yoksa sadece ‘ortalıkta dolaşmayın, toplu taşıma araçlarına ücretsiz binmeniz yasaklanmıştır’ demek çözüm müdür? Madem bu ileri yaşlardaki vatandaşlar hayati derecede en riskli grubu oluşturuyor, o halde Sağlık Bakanlığı, Tabip Odası, Sağlık Emekçileri Sendikaları ve yerel yönetimlerce birlikte oluşturulacak sağlık tarama ekipleri tarafından, muhtarlıklarımızla da iletişim halinde bu vatandaşları evlerinde acilen sağlık tarama ve test uygulamalarından geçirilme zorunluluğu gerekmiyor mu? Yaşamın herkes gibi onlar için de çok kıymetli olduğunu unutmamak lazım. Onları, yaşamlarını koruyoruz diye yalnızlık ve çaresizlik duyguları içinde bir kenarda bekleyen, toplumdan ve yaşamdan dışlanmış, adeta tecrit edilmiş duygular içine atmamız doğru mu? Unutulmasın, onların gençliklerine tekrar kavuşabilmeleri mümkün değil ancak gençlerin bir gün yaşlanacakları kaçınılmaz bir gerçek. Hayati riskler taşıdığımız koşullarda Tüm Emekliler Sendikası Bursa Şubesi olarak, başta iktidar mensupları ve toplumun tüm bireyleri olarak bu kesime biraz daha fazla ilgi, hassasiyet, yaşam ve özgürlük haklarına saygı duyulmalarını istiyor, bu günlerin bir an önce kayıpsız ve de en az zararla atlatılmasını diliyoruz.
Tüm Emekliler Sendikası Başkanı Günay Onayman