Baş döndürücü gündemin arasında, ‘kentsel dönüşüm de nerden çıktı?’ dediğinizi duyar gibiyim.
Kuşkusuz, ülke gündemi yangın yeri.
Bir yanda FETÖ soruşturmaları, diğer yanda PKK terörü…
HDP‘li 28 belediyeye kayyum atanması da kaotik gündeme tüy dikti.
Ancak hayat bir şekilde devam ediyor ve yerel yönetimler de artık asli görevlerine dönmeli.
Son aylarda, aralarında Bursa‘nın da olduğu Marmara ve Ege illerinde birbiri ardına depremler meydana geldi.
Bazı uzmanlar, bu sarsıntıların büyük depremlerin habercisi olduğunu savunuyor.
Ancak deprem uzmanlarının tamamının birleştiği 2 gerçek var:
Yakın gelecekte Bursa ve İstanbul merkezli 2 büyük deprem bekleniyor.
Hatta, İstanbul depreminin merkezinin Marmara Denizi olacağı varsayımından hareketle, Bursa depreminin etkilerinin çok daha yıkıcı olacağı ileri sürülüyor.
Yani tüm dikkatler İstanbul‘a çevrilmişken, asıl felaketi Bursa yaşayabilir.
Üstelik, özellikle kamu binalarının yenilenmesinde İstanbul önemli bir mesafe katetmişken, 17 Ağustos’un üzerinden yıllar geçmesine rağmen Bursa‘da ciddi tedbirler alınmadı.
Elbette, bugüne kadar kentsel dönüşüm adına çalışmalar yapılmadı değil.
Ancak yapılanlar, olası bir depremin yıkıcı sonuçlarını önlemede yeterli değil.
Dün bu konuyu İnşaat Mühendisleri Odası eski Başkanı Necati Şahin’le konuştuk.
Önemli tespitleri ve uyarıları vardı Şahin‘in.
Öncelikle yöntem konusunda itirazlarını aktaralım:
“Yerel yönetmlerin en büyük yanlışı, kentsel dönüşümde sadece yoğunluğu arttırma yolunu seçmeleridir. Ayrıca, bölgesel değil noktasal çalışmalar yapılıyor. Oysa kentsel dönüşüm, bir bölgenin tümünü kapsayacak plan değişiklikleriyle hayata geçmeli.“
Necati Şahin sarsıcı bir örnek de verdi.
Bir müteahhit, Nilüfer Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’nda, önce bir apartmandan daire alıyormuş. Daha sonra apartman sakinleriyle konuşup binayı kentsel dönüşüme sokuyormuş. Tabii müteahhitliğini de kendisi üstlenerek. Ancak hem söz konusu apartmanda yoğunluk artıyormuş, hem de ticari üniteler yaratılarak, zaten sıkışık olan bulvar daha yaşanılamaz bir hale dönüşüyormuş. Burada en büyük kar, o müteahhitin oluyormuş.
Kuşkusuz Şahin‘in anlattıkları önemli.
Ancak kentsel dönüşümdeki yanlışlar sadece yerel yönetimlerde eliyle yapılmıyor.
Vatandaş, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’a ilgi göstermedi.
Oysa bu yasa, vatandaşın konutunu yenilemesi için önemli bir fırsattı.
Uygun kredi imkanlarından, vergi muafiyetlerine varıncaya kadar…
Ancak vatandaşta deprem bilinci oluşmadığı için, gündemine de bu yasayı almadı.
Binaların yarısı risk altında
Depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzun en önemli göstergesi, binalara test yaptırmayışımız.
Sadece Nilüfer’deki binaları deprem testinden geçen Bursa‘da, tam olarak kaç konut ve iş yerinin riskli olduğu bile bilinmiyor.
Ancak, uzmanlar çoğu 1999 öncesi inşa edildiği için, Bursa’daki yapı stokunun yarısının risk altında olduğunu söylüyor.
Ürkütücü bir veri, değil mi?
Bayramın faydaları
“3 günlük fani dünya, kalp kırmaya değmez” gerçeğini iliklerimize kadar hissettirir.
Nicedir unuttuğumuz maneviyatın, kısacık ömür için en büyük nimet olduğunu hatırlatır.
İhmal ettiğimiz akrabaların değerini, arayıp-sormadığımız dostların, şu yalan dünyadaki önemini perçinler.
Bir şeker veya 10 liralık bir harçlıkla bile çocukların gönlünde taht kurabileceğinizi öğretir.
Kırgınlıkların, sadece bir el uzatmayla yerleyeksan olabileceğini gösterir.
Keşke her gün bayram olsa.