Matruşka misali, kentsel dönüşüm konusunu eşeledikçe altından başka şeyler çıkıyor.
Son derece çetrefilli bir konu olduğu için, tüm tarafların görüşlerine yer vermeye çalışıyorum.
Ancak şunu söyleyebirim ki, işlerin kördüğüm noktasına gelmesinde birden fazla neden var.
Mesela kentsel dönüşüm mağduru Remzi Çeltek isimli bir okuyucu, sorunun bazı kat maliklerinden kaynaklandığını anlatmış.
Okuyalım:
Üçte iki çoğunluk kararıyla binalar yıkılıyor. Ancak inşaat ruhsatı için site sakinlerinin tamamının imzası gerekiyor. Bizim sitemiz 72 kat malikinden oluşuyor. 9 kat malikinin imza vermemesi nedeniyle inşaat ruhsatı alamıyoruz.
İmza vermemelerinin nedeni de hakları olmamasına rağmen, müteahhit firmadan fazladan para istemeleri. Kimi kat malikleri de, daireleri 1. katta olmasına rağmen, 7. veya 8. kattan daire istiyorlar. Hatta 2 daire isteyenler bile var. Yani anlayacağınız, aşırı bir açgözlülük var.
Anlaşma şöyle yapılıyor: Herkes konumunu koruyacak. Zemin kat müteahhite ait ve herkes bir üst kattan daire sahibi olacak. Aslında her şey kat maliklerinin lehine.
Ancak sorun, üçte ikiyle yıkım kararının alınıp, yüzde yüz imzayla da inşaat ruhsatı alınması şartı. Bütün düğüm burada.”
Remzi Çeltek, sorunun önemli bir noktasına değinmiş.
Nitekim bugüne kadar hep idare veya müteahhitler suçlanırdı ancak işlerin bu noktaya gelmesinde bazı kat maliklerinin de sorumluluğu olduğunu ortaya koymuş duyarlı okuyucumuz.
Bir kentsel dönüşüm mağduru da Ahmet İnce…
Bakın o neler söylüyor:
“Bizler Nilüfer’de Büyükşehir Belediyesi’ne müracaat etmiş, 0, 50 emsal ile birlikte eski imar yönetmeliğine göre plan notları yazılmış ve bu doğrultuda riskli bina raporu almış, evlerimizi yıktırıp ruhsat için müracaat etmişiz.
Ancak şimdi bize yeni imar yönetmeliğine göre yapabilirsiniz deniliyor. Bu da takdir edersiniz ki, müthiş bir hak kaybına neden oluyor.
Zaten artan kur farkları ve inşaat sektöründeki daralma nedeniyle müteahhitlerin işi bırakmak için fırsat kolladıkları bu aşamada söz konusu uygulama insanları daha da mağdur edecektir. Bizler sadece onaylanan plan notlarının uygulamasını istiyoruz.”
Üst satırlarda aktardığım gibi, konu son derece çetrefilli.
Büyükşehir Belediyesi’nin yeni yönetimi, göreve gelir gelmez, bir yanda yasaları uygulamak (yeni imar yönetmeliği) diğer yanda mağduriyetleri önlemek ve kent estetiğini korumak adına gayret ediyor.
Bu noktada Başkan Aktaş’ın adımları inkar edilemez.
Öyle ki inşaat ruhsatı alanların sorunu çözüldü.
Evi yıkılıp ruhsat alamamış maliklerle ilgili bir kereye mahsus 0,50 emsal çözümü ise tartışılıyor.
Adayların son durumuna dair gözlemlerim
Tayyip Erdoğan: Son birkaç gündür iyice seçim havasına girmiş durumda. Durgunluğunu üzerinden atmış, meydanları coşturdukça coşturuyor. Rakibini Muharrem İnce olarak seçti. HDP’ye yavaş yavaş çatmaya başladı. Akşener’i muhatap almamaya devam ediyor.
Muharrem İnce: Gün geçtikçe performansı artıyor, gün geçtikçe daha büyük kalabalıklar topluyor. Apolet meselesi dışında hata yapmıyor, Erdoğan’la seviyeli bir polemik yürütmeye çaba sarf ediyor. İşin içine mizah katması fevkalede doğru bir taktik.
Meral Akşener: Muharrem İnce’nin gölgesinde kaldı. Medyanın kendisine yer vermediği serzenişinin haklılık payı var ancak Muharrem İnce kadar heyecan yaratamamasını biraz da kendinde aramalı.
Selahattin Demirtaş: Telefon mitingiyle yarattığı duygusal hava ses getirdi.
Sosyal medya üzerinden propaganda yapması da, seçmenin zihninde mağduriyet algısını perçinliyor.
Temel Karamollaoğlu: Diyarbakır’da açıkladığı Kürt raporu önemliydi ancak seçim öncesi gündem yaratan Temel Karamollaoğlu’ndan eser yok.
Doğu Perinçek: Apolet meselesindeki tavrıyla yine muhalefetin şimşeklerini üzerine çekti. Aşırılıklar üzerine inşa ettiği politikayla Türk milliyetçilerinin oylarına talip. Ancak AK Parti, MHP ve İyi Parti arasında bölünmesi muhtemel milliyetçi pastadan Perinçek’e anlamlı bir dilim kalmasını kimse beklemiyor.
Hurdacılar
Memişoğulları, Yıldırım’da oturuyor.
Ancak sorun, sadece Yıldırım’la sınırlı değilmiş.
Nilüfer’de yaşayan eski DYP’li Nevzat Kocakurt da aradı ve tıpkı Memişoğlulları gibi aynı dertten yakındı.
“Hurdacılar yüzünden huzurumuz kaçtı. Evde hasta kayınvalidemize bakıyoruz. Hurdacıların yüksek sesle satış yapması, kayınvalidemi de çok rahatsız ediyor. Sadece biz değil, komşularımız da çok rahatsız bu durumdan. Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’den rica ettik sorunu çözmesi için. Ancak bugüne kadar hiçbir şey yapılmadı.”
Memişoğulları ve Kocakurt’un anlattıklarından 2 sonuç çıkıyor:
-Hurdacıların yarattığı gürültü kirliliği, Bursa’nın genelinde rahatsızlığa yol açmış.
-Belediye başkanları bile sorunu çözemiyorsa, hurdacılar çok güçlüymüş.