İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin başkan adaylarından Cevat Şahin’in ardından Çağdaş Mühendisler’in adayı Ülkü Mercan Küçükkayalar da yola çıktı ve dün ekibiyle birlikte gazetede konuğumuz oldu.
Yani İMO’da iki aday var.
Ancak ilk kez bir kadın inşaat mühendisi aday oldu.
Çağdaşlar, meslek odalarının büyük çoğunluğunda iktidarı ellerinde tutsalar da İMO’da tam tersi bir tablo var.
Öyle ki İMO Bursa Şubesi’nde son ‘Çağdaş’ aday Mustafa Özçelik, 28 yıl önce başkandı.
O günden bu yana tablo değişmedi.
Ancak inşaat mühendisliğinin içinde bulunduğu durumun, seçimin önüne geçtiğini düşünüyorum.
İMO ile ilgili son yazımda İş, İstihdam ve İşsizlik Raporu’nun can alıcı bölümlerini yazmıştım.
Genç ve kadın inşaat mühendislerinde yüzde 50 oranındaki işsizlik, mesleğin geldiği durumu anlamaya yetiyor.
Her ile bir üniversite gibi popülist ve okumuş işsiz ordusu yaratan çöp projeden inşaat mühendisleri de nasibini aldı.
Nitekim Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 10 öğrenci bulamadığı için gelecek yıl; Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin aynı bölümü de aynı nedenden dolayı bir sonraki yıl kuvvetle muhtemel kapanacaklar.
Bir zamanların en prestijli mesleği inşaat mühendisliğinin hiç olmadığı kadar değersizleştirildiği bu dönemde, iki adaylı kongre ne kadar anlamlı?
İnşaat mühendisi enflasyonunun, ülke enflasyonundan bile yüksek olduğu ve inşaat sektörünün can çekiştiği bir dönemde kimin kazandığının ne önemi var?
Nerede o eski meslek odası seçimleri
İnşaatçılardan makinecilere, şehir plancılarından mimarlara, harita mühendislerinden ziraat mühendislerine varıncaya kadar meslek odaları yeni yönetimlerini belirliyor, yeniden aday olanlar güven tazeliyor.
Ancak bu dönem Elektrik Mühendisleri ve İnşaat Mühendisleri Odası gibi istisnalar dışında meslek odası seçimlerinin büyük çoğunluğu tek listeyle yapılıyor.
Oysa eskiden böyle miydi?
2 hatta 3 adaylı genel kurullara tanık olur, aynı grupların içinden bile farkı adaylar çıkar ve heyecanlı, çekişmeli seçimler izlerdik.
Birçok alandaki tekdüzelik akademik odalara da yansımış galiba.
Diğer belediye başkanları o metne imza atar mıydı?
Dün 11 CHP’li büyükşehir belediye başkanı yazılı bir açıklama yaptı.
Başkanlar, yerel yönetimlerin içinde bulunduğu mali durumu anlatıp, merkezi hükümetten vergi indirimleri, sübvansiyon, KDV ve ÖTV istisnası gibi bazı taleplerde bulundular.
Nitekim aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir gibi ekonomisi ve nüfusu bakımından Türkiye’nin en büyük 3 kentinin belediye başkanının imzası var bu açıklamada.
Peki diğer belediye başkanları ne düşünüyordur?
Mesela AK Partili belediye başkanları?
Metne imza atmasalar da, açıklamayı gönülden destekliyorlardır.
Çünkü ekonomik tablo onları da etkiliyor.
Muhalefet belediye başkanlarıyla aralarındaki tek fark, merkezi hükümetin lideri ve bakanlarıyla daha rahat görüşüp, belli yatırımlarda destek almaları.
Ancak onların da İller Bankası’ndan aldıkları kaynak aynı ve onların da döviz kuruna bağlı olarak borçları katlanıyor.
Ücretli öğretmen sistemi modern köleliktir
Ücretli öğretmenler saat başı 27 lira gibi çok düşük ücret alıyorlar.
Yani tüm derslere girseler bile ellerine geçen para 3 bin lira bile değil.
Üstelik 30 gün sigorta primi yatırma zorunluluğu ücretli öğretmenlerde yok.
Yani asgari ücretin altında ücret ve 30 gün altında sigorta primi istisnası Türkiye’de sadece ücretli öğretmenlerde var.
Ücretli öğretmenlerin sayısının az olduğunu da düşünmeyin.
Mesela Bursa’da 3 bin ücretli öğretmen yaşıyor.
Daha doğrusu modern kölelik koşullarında çalışmaya mahkum edilmiş 3 bin öğretmen var bu kentte.
Geçinemedikleri için ek iş yapmak zorunda kalan eğitim emekçilerinin sorunlarından çok daha yakıcı olmasına rağmen, eğitim sendikaları bu konuyu nedense yeteri kadar gündeme getirmezler.