İdlib’de sıcak saatler yaşanıyor.
Gelişmeleri Türk Ocakları Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kırlı ile konuştuk.
Kırlı, öncelikle İdlib operasyonunun şifreleriyle ilgili değerlendirme yaptı:
“İdlib sadece İdlib değildir. Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı aylar önce sınırlarımızdan 30 km derinlikte bir tampon bölgeden söz etmişti. Bu hedefe ulaşmak için ABD destekli PYD’yi Fırat’ın doğusundan temizlemek, İdlib’den gelecek göçü engellemek için de Rusya destekli rejim güçlerini Fırat’ın batısından boşaltmanız gerekir. Bu çok kolay bir şey değil. Ancak güvenli bölgeyi inşa etmeye Fırat Kalkanı ve daha sonra Barış Pınar Harekatı ile başladık. 3. aşama ise Bahar Kalkanı Harekatı’dır. İdlib harekatı olmasaydı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı’nın bir anlamı kalmazdı.”
“Türkiye, İdlib’deki operasyondan sonuç alabileceğini Barış Pınarı Harekatı ile gösterdi. Ancak orada işimiz daha zor. Rusya, ABD gibi diplomatik yollarla ikna edebileceğiniz bir ülke değil. Ayrıca İdlib, Rusya destekli Şam yönetimi için bir beka meselesidir. Çünkü İdlib düşerse, Esad’ın tutanacak dalı kalmıyor. Düşünün Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu Fırat’ın doğusunda ABD hakim. Esad, Fırat’ın batısını kontrol altında tutarak mevcudiyetini korumaya çalışıyor. Çok sert bir tutum almaları bundandır. Ayrıca İdlib, tüm askeri sevkiyatların yapıldığı, jeopolitik önemi çok büyük olan bir kent. İdlib düşerse, Şam yönetimi de düşer. Bu nedenle Şam yönetiminin İdlib’i terk etme şansı yok.”
Ancak Kırlı’ya göre Rusya, Türkiye’nin Fırat’ın batısında oluşturacağı tampon bölge hedefine yavaş yavaş olur vermeye başladı:
“Ruslar, Türkiye’nin bu bölgede kararlılıkla ilerleyeceğini ilk başlarda kestirememişti. Ancak 34 şehit verdiğimiz saldırının ardından geri adım atmayacağımızı gördükleri için politika değişikliğine gittikleri anlaşılıyor. Türkiye, şehitler verdikten sonra Şam yönetiminin askeri hedeflerini SİHA’larla vurmayı başardı. Görüyoruz ki Rusya, Türkiye’nin bu kararlı tutumuna karşı kısmen yumuşama politikası izliyor. Aslında Erdoğan-Putin görüşmesinin 5 Mart’a ötelelenmesi Türkiye’nin lehine. Çünkü o tarihe kadar Türkiye, sahada elde ettiği kazanımlarını masaya taşıyacak. Tıpkı, Suriye’nin doğusunda Barış Pınarı Harekatı ile sahada elde ettiği kazanımlarını, masada Trump yönetimine karşı kullandığı gibi.”
Kırlı, sözlerini şu şekilde bağladı:
“Eğer, Bahar Kalkanı Harekatı’ndan da sonuç alabilirsek, ilk kez iki süper güce (ABD-Rusya) karşı taleplerimizi kısmen de olsa kabul ettirmiş olacağız. Bu olağanüstü bir kazanım olur. Ve bu hedef de gerçekçidir.”
Ruslar neden Esad’ın arkasında?
Rusya’nın, Esad yönetiminin arkasında neden cansiparene bir şekilde durduğu soruluyor.
Türk Ocakları Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kırlı’nın değerlendirmesi:
“ Rusya bölgedeki menfaatleri gereği Esad’ın arkasında durmak zorunda. Çünkü Ruslar’ın bölgede çok stratejik hava üsleri var. Suriye ile birkaç değil 200 yıllık bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmanın devam etmesi için Suriye’de Esad’ın iktidarda kalması gerekir. Ayrıca Doğu Akdeniz’i güçlü bir şekilde kontrol etmeleri için Suriye’deki üslere ihtiyaçları var. Bu bölgedeki tüm mesele ekonomiktir.”
“Kitlesel akınları durduramazlar”
Nitekim mülteciler Avrupa’ya girmekte ısrarcı, Avrupa ülkeleri de onları almamakta kararlı.
Her geçen gün tutumunu sertleştiren Yunan güvenlik güçleri dün bir mülteciyi öldürdü.
Ancak Kırlı’ya göre, diplomasi devreye girip Türkiye geri adım atmazsa, Avrupa’nın mültecileri tutma imkanı yok:
“Sınır kapılarındaki mültecilerin sayısı her geçen gün artıyor. 100 bin kişiyi nasıl tutacaksınız? Hadi çok sert tedbirler alıp karadan geçişleri durdurdunuz. Peki Meriç boyunu nasıl tutacaksınız? Bahar geliyor, Meriç suyunun debisi düştüğünde, mülteciler yürüyerek geçecekler nehri. Unutmayalım, kitlesel akınları hiçbir güç durdurumaz.”
O kadar da değil Sayın Gür
Araştırma şirketi sahibi Adil Gür, “Ruslardan dost olmaz, Ruslardan başka tür dost olur” demiş.
Güya Rusya’nın İdlib meselesindeki politikasını eleştirmiş.
Ancak lafının nereye gideceğini hesap etmeden, koca bir halkı rencide ederek.
Şirazeden çıkmak bu olsa gerek.
Aradığınız Tayyar Arı’ya ulaşılamıyor
Oysa dış politika uzmanı Arı’nın tam da konuşacağı günlerin içinden geçiyoruz.
Peki bir zamanlar yaygın ve yerel televizyon kanallarının vazgeçilmez konukları arasında yer alan Tayyar Arı neden sessizliğe büründü?
Genel seçimler öncesi çıktığı bir televizyon programında, “Yüzde 51’in çok üzerine çıkabileceğimiz…” ifadesiyle bir akademisyenden çok iktidarın sözcüsü gibi davranan Arı, yoğun tepki almış ve istifaya davet edilmişti.
İlk olasılık Arı’nın bu tepkilerden sonra kabuğuna çekilmesi.
Bir diğer olasılık ise eski Rektör Yusuf Ulcay döneminde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı’na atanan Arı’nın, yeni dönemde kızağa çekilmiş olabileceği.