Ardahan’ı hala Kars’ın ilçesi olduğunu sanan çok sayıda insan var.
Ancak Ardahan’ın il olmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçti.
Eğer Ardahan, Kars’ın ilçesi olarak hafızalarda kalmışsa, bu kentin ciddi bir tanıtıma ihtiyacı olduğuna şüphe yok.
Bir grup Ardahanlı, Arda-Kon isimli bir dernek kurdular.
Derneğin Bursa temsilcisi olan Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi tarihçi Doç. Dr. Hacer Karabağ (Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bursa’nın Elektrik Tarihi isimli kitabıyla bu köşeye konuk olmuştu) ziyaretime gelerek, dernek ve elbette Ardahan ile ilgili bilgiler paylaştı.
Ardahan, Türkiye’nin nüfusu en az olan 3. kenti.
Öyle ki Ardahan’da sadece 96 bin 191 kişi yaşıyor.
Neden?
Çünkü Ardahan’da yapılacak pek fazla iş yok.
İklim ve coğrafi şartlardan dolayı tarım ve hayvancılığa elverişli bir kent değil Ardahan.
Sanayi yok, ticaret de gelişmemiş bu Doğu’nun küçük kentinde.
Ardahanlıların yapacağı tek şey kalıyor.
Okumak!
O halde, okuma yazma ve üniversite mezunu oranının en yüksek olduğu kentlerden biri olan Ardahan için Türkiye’nin aydınlık yüzü olduğunu söylemek zorlama bir iddia olmaz.
Mesela Atatürk İlke ve İnkilap Tarihi Bölümü’nü birincilikle bitiren Doç. Dr. Hacer Karabağ da Ardahan doğumlu başarılı bir akademisyen.
Ardahan’da 100 bin kişi bile yaşamıyor ama nüfusunun neredeyse 2,5 katı kadar insan Türkiye’nin çeşitli kentlerine göç etmiş.
Bursa da o kentlerden biri.
Karabağ, Türkiye’nin ilk Cumhuriyet hükümetinin kurulduğu Ardahan’ın tarihsel rolüne ilişkin sarsıcı bilgiler paylaştı:
“Arda-Kon ülkemize ve dünyaya örnek teşkil edecek bir rol model yapı durumundadır. Bu bağlamda
ülke tarihimizde bir ilk durumunda olan Türkiye’nin ilk Cumhuriyet hükümetinin kurulduğu bu
topraklardan yeni bir rol model yapının yükseldiğini söyleyebiliriz. 1918’de Mondros Mütarekesi
sonrası Anadolu’da içlerinde Erzurum ve Sivas Kongresi’nin olduğu 28 kongre toplanmıştır. Bu
kongrelerden ilk altısı Kars ve Ardahan bölgesinde toplanmıştır. 17-18 Ocak 1919 tarihlerinde 131
temsilcisi ile Dr. Esat Oktay başkanlığında toplanan altıncı kongrede, ‘Cenub-i Garbi Kafkas
Hükümet-i Muvakkata-i Milliyesi’ (Güneybatı Kafkasya Milli geçici Hükümeti) adıyla geçici bir
hükümet kurulmuştur. Başkanlığa Cihangirzade İbrahim Bey’in seçildiği bu hükümetin, 18 maddeden
oluşan anayasası, yeşil ve kırmızı zemin üzerinde ay yıldızlı bayrağı bulunmaktadır. Ayrıca
hükümetin seçilmiş 131 üyeli parlamentosu ve 12 üyeli bakanlar kurulu bulunmaktadır. 25 Mart 1919
tarihinde bu meclis kararı ile hükümet ‘Cenub-i Garbi Kafkas Hükümet-i Cumhuriyesi’ (Güney Batı
Kafkas Cumhuriyeti) adını almıştır. İngilizler, 19 Nisan 1919 tarihinde Kars’ı işgal ederek hükümete son vermişlerdir.”
Akademisyen ve bürokrat ağırlıklı kurucu üyeler
Arda-Kon Genel Başkanı Sami Atıcı, üst düzey bir bürokrat.
Konfederasyonun kurucu üyeleri de zaten bürokrat, akademisyen ve iş insanlarından oluşuyor.
Atıcı, amaçlarının tüm Ardahanlıları konfederasyon çatışı altında birleştirmek, Ardahan’ı marka şehir yapmak ve Ardahanlıların ulusal ve küresel stratejilerin oluşturulmasında daha çok söz sahibi olmalarını sağlamak şeklinde özetliyor.
Yani Arda-Kon ne amacı, ne de kurucu üyelerinin statüleri bakımından, tipik bir hemşeri derneği çizgisinden çok uzak yapıda.
“Faiz oranını borç veren belirler”
Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Atmaca’nın ekonomiyle ilgili tespitlerini uzun zamandır takip ediyorum.
Ayağı yere basan analizler yapan Atmaca, partisinin il kongresi davetiyesini vermek için ekibiyle birlikte geldiğinde, son ekonomik gelişmelerle ilgili düşüncelerini paylaştı:
“Zenginliğin ölçüsü paranın değil, malın bolluğudur. Bizim bu noktaya gelmemizin nedeni üretimden kopmamızdır. Ancak geldiğimiz nokta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kaçınılmaz sonucudur.”
Atmaca’nın faiz, kur eksenine sıkışmış ekonomiyle ilgili şu tespiti de kayda değerdi:
“Faiz oranını borç alan değil, borç veren belirler. Borçlu olanın faizi belirleme gücü yoktur.”
Yani Atmaca, Hazine’de para olmadığı için Türkiye’nin faiz oranını belirleyecek gücü olmadığını savunuyor.
Atmaca, şu ilginç örneği de verdi:
“Size gelmeden önce esnafı ziyaret ettik. Hükümet, çuvalı 190 lira olan un ithal edip, fırıncılara satıyormuş. Ancak bu ekonomimize daha çok zarar verir. Çuvalı 190 lira olan ithal unu satın almaktansa, 300 lira olan yerli un satın almak daha faydalıdır. Çünkü ithal unu almak için dövizle borçlanıyorsunuz.”
Her geçen gün yeni rekorlar kıran döviz kurunun ekonomimize olan maliyetini de şöyle hesaplıyor Saadet Partisi İl Başkanı:
“İç ve dış borcumuz 450 milyar dolar civarında. Dolar 1 lira artsa, 450 milyar lira daha borçlanıyoruz. Ne kadar bütçemiz var ki biz bu büyük borçları ödeyebilelim?”
Mehmet Atmaca son olarak, “Tüm bunlara rağmen, moralimizi bozmayalım. Çare Milli Görüş” dedi.
Atmaca, Marksist iktisatçı Korkut Boratav’dan farklı şeyler söylemiyor.
Tabii bu, benim yorumum.
Amacım hükümeti eleştirdiği için Saadet Partisi’ni CHP’lileşmekle suçlayanları haklı çıkarmak değil, farklı ideolojide olanların ekonomik tablo konusunda aynı noktada olduğunu anlatmaktır.
“Asiltürk yanlış anlaşıldı”
Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Atmaca’ya şunu da sordum:
“AK Parti ile yakınlaşma süreci Oğuzhan Asiltürk’ün ölümünden sonra bitti mi?”
Atmaca, AK Parti ile hiçbir zaman yakınlaşmadıklarını, Oğuzhan Asiltürk’ün da yanlış anlaşıldığını öne sürdü.
Asıltürk’ün asıl amacını şöyle anlattı Atmaca:
“Oğuzhan Asiltürk, AK Parti’nin dağılma sürecine girdiğini düşünüyordu. AK Parti seçmeninin en yakın olduğu parti de biz olduğumuz için, Asiltürk stratejik olarak iktidar partisiyle diyalog kurdu.”
Hatta Atmaca, Asiltrük’ün ölmeden 1 ay önce Bursa’ya geldiğinde bu düşüncesini kendileriyle paylaştığını anlattı.
Yani Atmaca, Asiltürk’ün de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi devam ettiği sürece AK Parti ile ittifaka razı gelmediğini ileri sürüyor.
Saadet Partisi’nde kongre zamanı
Saadet Partisi’nin il kongresi pazar günü Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun katılımıyla Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak.
Mehmet Atmaca, kongrenin tek adayı.
Yani Atmaca, kongreden güven tazeleyerek çıkacak.