Kediler, köpekler, kuşlar yolunu gözlüyor. Hayvanlar, onu arabasının motor sesinden tanıyor. Tam 18 yıldır, hiç ara vermeden, üşenmeden, arabasına yüklediği etleri, mamaları, ekmeklerle Uludağ’a çıkıyor, 20 ayrı noktada yaşayan kedi, köpek ve kuşları elleriyle besliyor. Şahin Gençal, “Hayvan sevmeyen, insan da sevmez” diyerek, ibretlik bir mesaj veriyor.
Hayvansever Gençal, “Maalesef insan, dünyaya sadece kendisinin sahip olduğunu düşünüyor. Hayır, dünya, doğada yaşayan tüm canlılarındır. Tüm canlıların, insanlar kadar, yeme, içme, yaşama ve mutlu olmak hakkı, eşit şekilde vardır” diyor.
——————
Bu hafta, bir doğa aşığı, sözde değil özde bir hayvansever ile söyleşi yaptık.
Yıllardır, binlerce aç hayvanı, yaz-kış demeden kendi imkanlarıyla doyurup, eşine az rastlanır bir özveri gösteren Şahin Gençal konuğumuz oldu.
Uludağ Yolu’nda gerçekleştirdiğimiz söyleşide, kah konuştuk, kah hayvanları besledik.
18 YILDIR HAYVANLARI BESLİYORUM
Şahin Gençal, hayvanlar için ne yapıyor tam olarak?
Hergün olmasa da gün aşırı buralara geliyorum. Kışın hiç aksatmadan geldim. Uludağ Yolu 20. km’ye kadar geliyorum. 20 noktada, koloni halinde yaşayan hayvanları beslemeye çalışıyorum. Yol boyunca, önce kedileri besliyor, sırasıyla köpekleri ve daha sonra diğer canlıları doyuruyorum.
Sadece kedi ve köpek değil, kuşları da besliyorsunuz değil mi?
4 çeşit yiyecekle geliyorum. Başta et… Çünkü çok sayıda köpek yaşıyor. Yaz-kış 120 köpek var Uludağ Yolu‘nda. Eti, köpeklere dağıtıyor, ciğeri kedilere yediriyorum. Kuru mama da veriyorum. Doğada binlerce canlı yaşadığı için, her gelişimde yakalaşık 100 ekmek torbasını yanıma alıyorum. Ekmekleri, kuşlar yiyor. Geldiğimde çam ağaçlarını üzerinde kuzgunların sesini duyuyorum. Ben gittikten sonra, ekmeklerin üzerine çullanıp yiyorlar. Bunun yanında küçük canlılar da var. Kalan etleri onlar yiyorlar. Doğada sinekten başlayıp file kadar uzanan ekolojik sistemde, her türlü hayvanın beslenmeye ihtiyacı var.
“TÜM CANLILARIN YAŞAMAYA HAKI VAR”
Bu fikir nerden aklınıza geldi. Bir de kaç yıldır, hayvanları besliyorsunuz?
Yaklaşık 20 yıl oldu. Aslında bu yanımı yakın dostlarım biliyordu ama ben saklıyordum. Bir gün çok değer verdiğim dostum Ertuğrul Yalçınbayır, ‘Neden saklıyorsun. Lütfen bunu saklama artık ve başkalarına örnek olsun” dedi. Sağolsun, ona da selamlarımı yolluyorum. Daha sonra saklamamaya başladım. Hayvan sevgisi çocuklara doğuştan kazandırılmalı. Ben Ardeşen kasabasında doğup büyüdüm. Evimizde kedi, köpek, inek vardı ve onların yavrularıyla büyüdüm. Doğada yaşayan tüm canlılara aynı ilgiyi duyuyorum. Bazen budanması gereken dalları bile budamakta hassas davranıyorum. Maalesef insan, dünyaya sadece kendisinin sahip olduğunu düşünüyor. Hayır, dünya, doğada yaşayan tüm canlılarındır. Tüm canlıların, insanlar kadar, yeme, içme, yaşama ve mutlu olmak hakkı, eşit şekilde vardır.
Yıllardır, hayvanları nasıl beslediğinizi, detaylarıyla anlatır mısınız? Mesela, kaç kilo et, ne kadar yiyecek veriyorsunuz?
5 ayrı kasapla çalışıyorum. Sağolsun, onlar da yardımcı oluyorlar ve sevaba giriyorlar. Yaklaşık 18 yıldır, buraya gün aşırı geliyorum. Çok nadir, ulaşamadığım bazı hayvanlar yaşamlarını yitirdi. Benim dışımda başka hayvan dostları da var. Ama benim gibi düzenli olarak gelen yok.
HAYVANLAR ONU MOTOR SESİNDEN TANIYORLAR
Aslında hadisenin altı çizilecek noktası da budur bence. Hayvanlar, özellikle köpekler duygu yüklü canlılardır. Yaradılışlarında sadakat ve sevgi var, nankörlük asla yoktur. Bir baba evladına bir tokat atsa, o çocuk hayat boyu unutmaz. Ama siz bir köpeği dövüp, yarım saat sonra çağırırsanız, yanıza gelir ve dostluğunu ifade edercesine kuyruğunu sallar. Köpeklerde vefasızlık ve sevgisizlik yoktur. Arabanın motor sesini duyacak kadar duyguludurlar. Gelirken beni karşılıyorlar, giderken de uğurluyorlar. Bizi doyurdun, güle güle deyip, teşekkür ediyorlar. Dünyanın en güzel coğrafyasına sahibiz ama maalesef bu coğrafyanın insanı, hayvanlara içten davranmıyor. Bu köpekler sahipli olmalarına rağmen, köylüler onları aç bırakıyorlar. Maalesef bu coğrafyanın insanı, hayvanı, çevreyi, doğayı, kıyıları, dereleri sevmiyor. Bu sevgisizlik de bizi kavgaya, çatışmaya itiyor. Doğaya ve hayvana olan sevgisizlik de insana kadar uzanıyor, bu da üzücü olaylara neden oluyor. Hayvan seven bir toplum olmalıyız. Kedi ve köpekler insanlarla yaşarlar. Onlar acıkıyorlar, susuyorlar, daha da önemlisi insanlardan korkuyorlar Bir mahalleye ev sahibi olmak isiyorsanız, hayvanlara su ve yiyecek kabı koyup, koymadıklarına bakmalısanız. Bunlar varsa, o mahalleden zarar gelmez size. Ben Baltık gezisine çıktım ve oradaki otoyollarda 500 metre aralıklarla menfezle gördüm. Bizim otoyollarımızda hayvanlar yok sayıldığı için, karşıdan karşıya geçerlerken ölüyorlar. Çünkü hayvanlar, yılın bir dönemi yolun bir tarafında, diğer dönemi öteki tarafında yaşarlar. Ve sürü halinde karşıdan karşıya geçerler. Onlara güvenli geçiş güzergahları yapmazsanız, araba çarpma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.
Gün aşırı önce kasaba gidip yiyecekleri yüklemek daha sonra Uludağ’a çıkıp, yiyecekleri hayvanlara dağıtmak, hem vakit alan hem de zahmetli bir iş. Siz bir iş adamısınız. Bu özveriyi nasıl izah edersiniz?
Zamanı iyi kullanmak diye bir şey var. Bazı işlerinizden taviz verip, iyi işlere vakit ayırabilirsiniz. Benim önemli bir işim çıkarsa, çalışanlarım hayvanları besliyorlar. Yıllardır, sivil toplum kuruluşlarında görev aldım. Artık doğa ve hayvanlara daha çok vakit ayırıyorum. Hayvanları doyurmak benim için bir terapi. Onları doyurduktan sonra huzur doluyor içim, sanki Bursa‘nın tüm yükünü üzerimden atmışım gibi hissediyorum.
Çok mutlu ediyor bu iş beni. Ancak bu noktada bazı kaygılarımı da paylaşmak istiyorum. Avcı kardeşlerim kusura bakmasınlar ama ben avcılığa sıcak bakamıyorum. Avcılığı bir spor olarak görmüyorum. Avlanan hayvanların da, bir babası, annesi, kardeşi, çocukları ve arkadaşları var. Empati yapıp, onları kendi yerinize koyun. Doğada tüm canlıların yaşam hakkı eşit olması gerekir. Avcı dostlar, başka alanlara versinler kendilerini.
“DOĞA İNSANLIĞIN TEHDİDİ ALTINDA”
Kedileri beslerken, onların yaşam alanlarında cam kırıklarını gördük. İnsanlar, şişeri yerlere atmışlar. Bir doğa ve hayvan dostu olarak bu duruma ne dersiniz?
Gelirken, bir kedinin topalladığını gördünüz. O kedinin ayağına, bir insanın attığı cam kırığı battı. Ben tıbbi müdahaleyi yaptım ama hala topallıyor. İnsanlar, içecek şişelerini doğaya atmakla kalmıyor, onları kırıp çevreye atıyorlar. Maalesef doğa, insanlığının tehdidi altında. İnsanın bastırılmaz hırsı, doğadaki tüm canlıları tehdid edecek noktaya geldi. İnsanlar, hakları olmadığı halde hayvanların yaşam alanlarına taciz ediyorlar. Ormanı ortadan kaldırırsanız, hayvanların yaşam alanlarını yok edersiniz. İnsanların bu hırsı, kendi geleceklerini yok ediyor ama farkında değiller. Arı nesli yok olursa insan da yaşayamaz. Arı çiçek ve meyve yapar. Meyveyi de hayvanlar yer. Hayvan meyveyi yemezse ölür. Hayvanın olmadığı bir dünyada da insan yaşayamaz. Bu nedenle, doğaya karşı duyarılı olup, bir ağacı keserken bile düşünmeliyiz.
Hayvanların daha iyi bir dünyada yaşaması için yerel yönetimlere mesajınız var mı?
Osmangazi Belediyesi Hayvan Barınağı’nı gezen bir Alman bakan, Avrupa’da bile böyle bir barınağın olmadığını söylemişti. Bir hayvansever ve bir Osmangazili olarak, bu beni gururlandırdı. Bunun devamını bekliyor, Osmangazi Belediyesi‘nin kendine yakışır, modern tarzdaki barınağının daha iyi hizmet vermesini bekliyorum. Hayvan barınağına sahip olan belediyelere önerilerim var. Barınakta çalışan personel, hayvansever ve hayvanlar hakkında bilgi sahibi olmalı. Barınaklarda maalesef hayvanlar betonda yaşatılıyor. Oysa hayvan, toprakta yaşar. Ben hayvanlara iyi davranan belediyelere teşekkür ediyor ancak daha iyi hizmet vermelerini bekliyorum.
“HAYVAN SEVMEYEN NESLİN GELECEĞİ YOKTUR”
Son mesajınızı alarak söyleşiyi noktalayalım
Anne ve babaların, çocuklarına mutlaka hayvan sevgilerini aşılamaları gerekiyor. Hayvan sevmeyen, doğayı sevmeyen bir neslin geleceği yoktur. nesln asla bir gelceği yoktur. Çünkü o nesil kavgacı olur. Sevgisiz ve kavgacı ortamın insanlığı getirdiği noktayı da görüyoruz.
FOTOĞRAFLAR : AYKUT GÜNGÖR