Olay Gazetesi Bursa

Hastaneler Allah’a emanet

Gündem o kadar yoğun ki, bazı olayları ıskalıyoruz. Oysa, bir sağlık çalışanının, herkesin gözü önünde güpegündüz kurşunlanması ve ağır yaralanması, üzerinde günlerce tartışılması gereken bir haberdir. Haberin iki boyutu var. -Saldırgan, belinde silahıyla, o hastaneye ellerini kollarını sallaya sallaya nasıl girdi, bu bir. –Saldırgan ile adamın tanıştıkları sanal alemin, ne kadar tekinsiz bir hale geldiği […]

Gündem o kadar yoğun ki, bazı olayları ıskalıyoruz.

Oysa, bir sağlık çalışanının, herkesin gözü önünde güpegündüz kurşunlanması ve ağır yaralanması, üzerinde günlerce tartışılması gereken bir haberdir.

Haberin iki boyutu var.

-Saldırgan, belinde silahıyla, o hastaneye ellerini kollarını sallaya sallaya nasıl girdi, bu bir.

Saldırgan ile adamın tanıştıkları sanal alemin, ne kadar tekinsiz bir hale geldiği ve insanların bu kontrolsüz mecranın içine nasıl sürüklendiği, bu da iki.

Hadisenin, sanal alem boyutunu bir kenara koyup, güvenlikle ilgili kısmına kapı aralayalım.

Saldırgan, sanal alemde tanıştığı tıbbi sekretere bilenmiş, kadını öldürmeyi kafasına koymuş ve silah kuşanıp hastaneye girerek saldırıyı gerçekleştirmiş.

Yine belli ki, saldırgan hastaneye girerken hiçbir kontrolden geçmemiş.

Ne özel güvenlik görevlisinin aramasından, ne de elektronik cihazdan.

Eğer bu kontroller yapılmış olsaydı, saldırgan ya özel güvenlik görevlisi tarafından enselenir, ya da elektronik cihazın, ‘bip, bip’ şeklinde ötmesi suretiyle yakayı ele verirdi.

Adam saldırıyı gerçekleştirdiğine göre, o hastanede hiçbir kontrol yok.

Dikkatinizi çekerim, söz konusu saldırı bir devlet hastanesinde oluyor.

Kamu hastanelerinin güvenliği, taşeron firmalar eliyle, özel güvenlik personeli tarafından sağlanıyor.

Ancak, o özel güvenlikçilerin de güvenlik sorunu var ki, gözlerimle şahit oldum.

Dün sabah, “Belki sadece bir hastanede ihmal vardır” düşüncesiyle, Bursa’nın en eski, en büyük kamu hastanelerinden birine girdim.

İsmi bende saklı hastaneye, tıpkı o saldırgan gibi, hiçbir kontrolden geçmeden elimi kolumu sallaya sallaya rahatlıkla girdim.

Hastaneye giriş yaptıktan sonra, bir de klinik bölümüne girmeye kalktım.

Ne bir kontrol noktası, ne de tek bir özel güvenlik görevlisi vardı.

“Hop hemşerim ne işin var?” diyen tek bir görevli de çıkmadı.

Sonra gözlerim bir güvenlik görevlisi aradı.

Kısa bir taramadan sonra, özel güvenlik görevlisini fark ettim.

Bir masada, bilgisayarın başında, ekrana kilitlenmiş vaziyette bir şeyler yapıyordu.

O otururken de, hastaneye girip çıkanların haddi hesabı yoktu.

Aslında diğer hastanelerde de durum çok farklı değilmiş.

Nitekim hastanelerin özel güvenlik görevlileri, hastaların ve sağlık çalışanlarının güvenliğini sağlamak yerine, özellikle acil servislerin önüne vatandaş arabasını park etmesin diye otoparkçılık yapıyorlar.

Şimdi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Rüstem Aşkın’a soruyorum:

-Hastanelerde güvenliği nasıl sağlıyorsunuz?

-Özel güvenlik görevlisi istihdam eden taşeron firmaların işlerini denetliyor musunuz?

-Sağlık çalışanlarının çok sayıda dilekçeyle, güvenliğin sağlanması için başvuru yaptığı iddiası doğru mudur? Doğruysa, ne yaptınız?

Aşkın, sorularıma yanıt verirse, yine bu köşeden paylaşacağım.

 

Kraldan çok kralcı olma

 

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Ümraniye’deki bir camide görev yapan Hüseyin Güleç isimli imam, cami cemaatine ‘evet’ propagandası yaptı.

Başbakan Binali Yıldırım: “Sen zaten evet diyeceksen bu görüşü bu şekilde açıklayarak magazinleştirmenin ne anlamı var? Magazin yapmayacağız, Anayasa değişikliğini halka anlatacağız. Sporcu, sanatçı tamam ama ‘ben de evet diyorum’ diyen partililer, kaymakamlar, rektörler işi magazine döküyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: Din hizmeti, herkesi kucaklayan bir hizmettir ve hiçbir siyasi ideolojinin parçası olamaz. Camiye siyaset sokmayın.

Sonuç: Demek ki neymiş, kraldan çok kralcı olmamak gerekirmiş.