Bu ülkenin ana muhalefet liderine yumruk sallamakla, tekme savurmakla barışa dinamit koymak arasında zerre fark yok.
Bu ülkenin ana muhalefet liderine saldırmakla, üzerine yürümekle, toplumu ayrıştırmak, siyasi kamplara bölmek arasında gram fark yok.
Bu ülkenin ana muhalefet liderini linç etmeye yeltenmekle, toplumsal kutuplaşmayı körüklemek arasında hiçbir fark yok.
Bu ülkenin ana muhalefet liderine yapılan saldırıyı sahiplenmekle, iç çatışmaya zemin hazırlamak arasında tek bir fark yok.
O halde gün, olası provokasyonlara karşı yekvücut olma günüdür.
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ne kadar provokasyon kokuyorsa, saldırganları koruyucu bir dil kullanmak da o derece provokatörlüktür.
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ne kadar iç çatışmaya zemin hazırlamaksa, saldırı üzerinden rövanş seslerini yükseltmek, intikam sloganları atmak da o kadar iç çatışmayı körükler.
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ne kadar ayrıştırıcı bir eylemse, saldırıyı iktidar partisine fatura etmek de o denli ayrıştırıcı bir tutumdur.
Teselli
-Saldıradan hemen sonra AK Parti‘den ve MHP‘den gelen kınama açıklamaları ve olayın üzerine kararlılıkla gidileceği vurgusu.
–Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın‘dan, ‘ama’sız, ‘fakat’sız kınama açıklaması.
-Genel başkanları fiziki saldırıya maruz kalmasına rağmen CHP’lilerin sağduyularını koruması.
-Marjinal grupların azınlıkta kalıp, toplumun kahir ekseriyetinin saldırıya tepki göstermesi.
Tüm bunlar, sağduyunun egemen olduğunu bir kez daha gösterdi ve yüreğimize su serpti.
Kılıçdaroğlu ne yapmalı?
Kılıçdaroğlu, şehit cenazelerine katılıyor, protestolara ve fiziki saldırılara maruz kalıyor.
Kılıçdaroğlu, şehit cenazelerine katılmasaydı, ‘Biz demiyor muyduk bunlar terör örgütleriyle işbirliği yapıyorlar. Bakın gördünüz mü, liderleri şehit cenazelerine gelmiyor‘ ithamlarına maruz kalacaktı.
Sınıflardan yemek kokuları geliyor
Malum, ekonomik tablo iç açıcı değil.
Ekonomi, her alanda olduğu gibi eğitimi de etkiledi.
Mesela, öğrencilerin evden yemek getirip, sınıflarında yediklerini duyuyoruz.
Evden envai çeşit yemek taşıyorlamış.
Kuru fasülye, pilav bile getiriyorlarmış, o derece.
Veya birkaç öğrenci birleşip, marketten satın aldıkları yiyecekleri tenefüslerde tüketiyorlarmış.
Misal 7-8 öğrenci aralarında para toplayıp, bir kg salam alıyor, tenefüslerde bölüşüp yiyorlamış.
Tabii bu durum, hijyen sorununu da beraberinde getiriyormuş.
Nitekim artık yemek kokularının sindiği sınıflarda yiyecek artıkları veya ekmek kırıntıları nedeniyle ciddi bir temizlik sorunu oluşmaya başlamış.
Peki öğrenciler neden kantinleri tercih etmemeye başladı?
Gıda zamları nedeniyle kantinlerde satılan yiyecekler pahalılaştı.
Bir de üstüne kantin kiralarına gelen yüksek zam eklenince, yiyecek fiyatları daha da artmış.
Öğrenciler de çareyi evden yiyecek getirmekte bulmuşlar.
Ancak bu kez de hijyen sorunu peyda olmuş.
Kutlu olsun
23 Nisan…
Bu yıl daha çok sarılmalı bu anlamlı güne, daha yürekten hissetmeliyiz 23 Nisan’ı.
Nitekim, siyasi görüşleri, dünyaya bakışları, yaşam tarzları, etnik kökenleri farklı olan vekillerin biraraya gelmesiyle kurulmuş ilk Meclis.
Ancak vatanın kurtuluşu, milletin bağımsızlığı için tüm farklıklarını bir kenara koyarak, ‘söz konusu vatansa gerisi teferruat’ anlayışıyla aynı çatıda omuz omuza mücadele etmişler.
Kutlu olsun!