Dün bu köşede Şanlıurfa Milletvekili Faruk Çelik’in yeni Kabine ile ilgili yorumlarını okumuştunuz.
Çelik‘in sözlerinden bir bölümünü hatırlatayım önce:
“Hep Şanlıurfa’da siyaset yapacak, 2019’da oradan belediye başkanı olacak değiliz. Şanlıurfa’dan bir arkadaşımızın Bakan olması doğru bir karar bence de. Çünkü 2 milyon nüfusa sahip çok önemli bir kent. Yüzde 70 oranında evet’e destek vermiş, çevresinde Mersin ve Gaziantep gibi önemli kentler olan çok hareketli bir şehrimiz. Bu kentin kendi yağıyla kavrulması gerekiyordu. Bu kentten bir arkadaşımızın bakan olması ve Tarım Bakanlığı’nın da Şanlıurfa’da kalması benim için sevindirici”.
Çelik, çok açık bir şekilde 2019’dan sonra Şanlıurfa‘da siyaset yapmayacağını belirtiyor.
Aslında Çelik, geçen dönem de Şanlıurfa‘dan milletvekili olmak istememiş ancak bu önemli kenti toparlayacak tek isim kendisi olduğu için, partisinin yoğun baskısına direnememişti.
Ne var ki Çelik‘in Şanlıurfa‘da siyaset yapmama isteğinin arkasında, başka hadiseler de var.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanında Faruk Çelik ile birlikte Şanlıurfa‘ya teşekkür ziyareti gerçekleştirir.
Çelik, 3 yerde protesto eylemlerine maruz kalır.
Protestocu grup, küçük bir gruptur ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın yanında gerçekleştirilen bu eylem, birileri tarafından organize edilmiştir ve Çelik‘i de üzmüştür.
Çelik, parti içinden bazı küçük yapılanmaların el altından gerçekleşirdiği bu organizasyona sert çıkar ve şu açıklamayı yapar:
“Şimdi herkese sesleniyorum, adam olan çıkıp der ki, evet ben bu işteydim, özür dilerin yanlış yaptım. Ya da adam olan çıkıp der ki ben yaptım gerekçem de şudur. Üçüncü yolu yok. Eğer bunu demiyorsanız, etek giyin gezin, niye pantolon giyiyorsunuz ki”.
Bu sözler Çelik’in kendisine yönelik tertipten ne kadar rahatsız olduğunu gösteriyor.
Nitekim Çelik, son yıllarda Şanlıurfa’ya milyarlarca liralık yatırımın yapılmasını sağlamış, onlarca projeyi hayata geçirerek, kentin adeta çehresini değiştirmişti.
Bu nedenle Çelik, yapılanı vefasızlık olarak görüyordu.
İşte bu hadisenin kırılma noktası olduğu belirtiliyor.
Yani Çelik, Şanlıurfa’daki siyasi yapılanmadan rahatsız ve artık siyaset yapacaksa kuşkusuz bu evi gibi gördüğü Bursa olacak.
Çelik, Şanlıurfa’da siyaset yapmayacağına göre Ahmet Eşref Fakıbaba’nın Tarım Bakanı seçilmesini de son derece isabetli buluyor.
Hem Şanlıurfa bakansız kalmadı hem de Faruk Çelik‘e en yakın isim olan Fakıbaba (Fakıbaba’nın AK Parti’ye geçmesini sağlayan kişi Faruk Çelik’ti) Tarım Bakanı oldu.
Ayrıca Fakıbaba‘yı, Tarım Bakanı olarak öneren kişinin de Faruk Çelik olduğu kulislerde konuşuluyor.
—————–
Fakıbaba meselesi
Trenden indikten sonra yola devam eden tek siyasetçi
Bilmem hatırlar mısınız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk siyasi tarihine geçen şu meşhur sözlerini:
“Bu trenden inen bir daha binemez”.
Erdoğan bu sözleri, AK Parti‘den istifa edip Saadet Partisi‘nden Şanlıurfa Belediye Başkanı seçilen Ahmet Eşref Fakıbaba için söylemişti.
Aradan yıllar geçti.
Fakıbaba önce AK Parti’den milletvekili seçildi, önceki gün de bakan oldu.
Nice siyasetçiler biliriz, AK Parti treninden inip gerçekten de bir daha binemeyen.
Bu prensip sadece Fakıbaba için bozulmuş görünüyor.
Zaten bu prensip bir kereye mahsus bozulacaksa, Fakıbaba gibi sevilen, sayılan bir siyasetçi için bozulması gerekirdi.
——————–
Bursa bir tenis kenti olabilir mi?
Önce şu soruyu sormak gerekir:
Bir tenis kenti olmak istiyor muyuz?
Kuşkusuz kökleri 140 yıl öncesine dayanan Wimbledon olmamız kısa vadede mümkün değil ancak Bursa’nın belli başlı tenis kentlerinden biri olması için şartları zorlamakkent dinamiklerinin elinde.
Bursa’nın ev sahipliğini yaptığı Uluslarası Bayanlar Bursa Cup Tenis Turnuvası’yla ilgili yazımdan sonra AK Parti İl eski Başkanı Sedat Yalçın aradı.
Yalçın bir süre önce İngiltere’deymiş ve Wimbledon’ı gezmiş.
İzlenimlerini anlattı ve oradan çekilmiş fotoğrafları yolladı:
“Ormanlık bir alanda 20 kortun olduğu tam bir tenis bölgesi Wimbledon. Tenis oynayanlar dışında çok sayıda ziyaretçi de ağırlıyor bu bölge. Turistler Wimbedon Tenis Müzesi‘ni geziyor. Ayrıca, raketlerden, tenis toplarına, bilekliklerden tenis giysilerine varıncaya kadar çok sayıda ürünün satıldığı mağazalar var. Turistlerin hem bu müzeye, hem de mağazalara ilgisi büyüktü. İngilizler, dünyaca ünlü markalarını büyük bir ekonomiye çevirmişler”.
Yalçın, gözlemlerini aktardıktan sonra önerisini de paylaştı:
Bursa da bir tenis kenti olabilir. Yunuseli Havaala‘nın çevresi, içinde Wimbledon gibi tenis kortlarıyla donatılmış bir alan yaratmaya çok müsait. O bölge, etrafı yeşillik olan çok büyük bir alanı kapsıyor çünkü. Geniş parklar, tenis kortları ve salonlarıyla bir spor vadisine dönüştürülebilir. Bu büyük proje özel sektör işbirliğiyle de hayata geçirilebilir. Böylece Bursa‘ya muazzam bir katkı olur”.
Yalçın‘ın önerisi, Yunuseli gibi gelişen bir bölgeyi tenis ağırlıklı bir spor vadisine dönüştürmek.
Son yıllarda sayısı artmasına rağmen ciddi bir kort açığımız var.
Ayrıca nüfusu 3 milyona dayanan Türkiye’nin 4. büyük kentinde böyle bir ihtiyaç var.
Neden olmasın?