Ortabağlar’da 35 yıldır bakkal işleten Zeki Tavşan, veresiye defteri tutuyor, post makinesi kullanmıyor, kredi kartıyla alışveriş yaptırmıyor. Sayısı her geçen gün artan süpermarketlere rağmen, mahallenin bakkalı olmayı sürdüren Tavşan, “Süpermarketler kredi kartı kullandırıp veresiye yaptırıyor. Ben de deftere yazıyorum. Ama ben de faiz yok” diyerek, bakkalları faizsiz kredi kullandıran bankalara benzetiyor.
Bastondan merdaneye, gıda ürünlerinden kişisel bakım malzemelerine varıncaya kadar, her türlü malı dükkânında bulunduran Tavşan, bakkalcılığın ölmediğini, işini takip eden bakkalın para kazanabileceğini söylüyor. Mahalle sakinlerinin evde konuşamadığı sorunlarını kendisiyle paylaştığını belirten Tavşan, “Mahalle sakinleriyle aile gibiyiz. Onların isteğiyle imkânım olmasına rağmen süpermarket açmadım, mahallenin bakkalı olarak kaldım” diyor.
Pazar Söyleşi’nde bu hafta bir mahalle bakkalına konuk olduk ve Yıldırım Ortabağlar’da 35 yıldır bakkal işleten Zeki Tavşan’la keyifli bir söyleşi yaptık.
Zeki Tavşan, 1980’de babasının yanında çırak olarak başladığı bakkallık macerasında, kısa zamanda işi öğrenmiş ve bir sürü sonra da dükkânının başına geçmiş.
Ve aradan geçen 35 yıla rağmen vazgeçmemiş bakkal işletmeciliğinden.
ZAFER BAKKALLARIN OLACAK…
“1980’li yıllarda nüfus, bugünün yarısı olmasına rağmen, işlerin o günkü kadar tadı, tuzu yok. İşadamlarının marketçiliğe sıcak para gözüyle bakması nedeniyle pasta bölündü.”
Ancak Tavşan, büyük marketlerin çoğalması ve pastanın bölünmesine rağmen, “Zafer bakkalların olacak” diyor:
“İşini bilen, işini takip eden, raflarında bolca çeşit bulunduran ve fiyat politikasını iyi yürütebilen bakkallar ayakta kalmayı başardı, başaracak da. Ben her zaman zaferin bakkalların olacağını iddia ediyorum.”
Peki, Zeki Tavşan’ın işleri nasıl?
“İşlerim çok iyi” diyor Tavşan.
Marketleri kendisine rakip görmediğini de ekliyor.
Büyük marketlerin çok sayıda personel çalıştırdığını, başta kira olmak üzere giderlerinin bakkallardan çok daha fazla olduğunu hatırlatıyor ve “Marketler, bazı kalemlerde yüzde 10 daha ucuz mal satıyor ancak onlarda çeşit çok. Bazı malları bakkallardan bile pahalıya satıyorlar. Büyük yatırımlar yaptıkları için büyük kârlar elde etmeleri gerekiyor. Yani, marketlerin bakkallardan daha ucuz mal sattıkları, sadece algıdan ibaret” şeklinde konuşuyor.
BASTONDAN MERDANEYE YOK YOK…
Tavşan’la söyleşirken, bazı mallar dikkatimizi çekiyor.
Baston, merdane, oklava gibi ürünleri satan Tavşan, vatandaşın talebini mi karşılıyor?
Tavşan, bunları önce deneme amaçlı satıyormuş.
Alıcısını bulunca da satmaya devam ediyormuş.
“Tüm malların alıcısı vardır” diyen Tavşan, içindeki girişimci ruhunu deşifre ediyor gibiydi.
KREDİ KARTI YERİNE FAİZSİZ VERESİYE DEFTERİ…
Kimi günlük, kimi haftalık bazısı da aylık veresiye defteri bunlar.
Veresiye defterlerini şöyle açıklıyor Tavşan:
“Veresiye ülkenin gerçeği. Hâlâ veresiye defteri var mı diyenlere ben de, ‘kredi kartı kullanıyor musunuz?’ diye soruyorum. Kredi kartı veresiye değil mi peki?”
Soruyorum Tavşan’a, “Veresiye alanlardan faiz alıyor musunuz?”
Cevap: “Asla. Ürünün raftaki fiyatı neyse, veresiye defterindeki fiyatı da aynıdır. Vade farkı asla almayız. Biz bakkallar, faizsiz kredi veren bankayız. Veresiye veririz ancak faiz almayız.”
Peki veresiye defterleri kabarık mı?
Yaklaşık 50 kişinin ismi varmış defterlerde.
Bazı borçlular ödemiyormuş.
Ancak hiç dert etmiyor bunu Tavşan ve borcun üzerine çiziği çekiyormuş.
Tavşan, post makinesi de kullanmıyor.
“Kredi kartına ne gerek var ?” diyor ve ekliyor:
“Mahalle sakinleriyle aile gibiyiz. Alışveriş yapmaları için paraya gerek yok.”
“MAHALLELİ NEDENİYLE SÜPERMARKETE DÖNÜŞMEDİK…”
Tavşan’ın şu sözleriyse, mahalle halkıyla kurduğu dostluk ilişkisini ve işini ne kadar çok sevdiğini anlatıyor:
“Sabah 8’de dükkânı açıyor, gece 11’e kadar çalışıyorum. Günde 15 saat çalışıyorum ama işimi severek yaptığım için zor gelmiyor. Mahallemi ve komşularımı da çok seviyorum. Belki ben de rahatlıkla süpermarket olabilirdim ama mahallenin bakkalı kalmayı tercih ettim. Çünkü süpermarket olsaydım, mahalleliyle aramda mesafe olurdu.”
Tavşan’a 35 yılın sonunda neler elde ettiğini de soruyorum ve şu yanıtı alıyorum:
“Maddi ve manevi çok şey kazandım. Manevi olarak mahalle halkının sevgisini kazandım. Maddi olarak da çocuklarımı büyüttüm, eşim emekli oldu, ailemin geçimini sağladım.”
BAKKAL İŞLETMECİLİĞİNİN SIRRI…
Orta ölçekli bir bakkalın maliyetinin 100 bin lira olduğunu söylüyor.
Çünkü artık eskisi gibi az çeşitle hiçbir bakkalın ayakta duramayacağını belirtiyor Tavşan.
Tavşan, bakkal işletmeciliğinin sırrını biraz çekinerek de olsa söylüyor.
“İşin sırrını söylersem herkes bakkal olur” diyerek şaka yollu bir yanıt veren Tavşan, 4 koşuldan söz ediyor:
Ürün çeşitliliği yaratmak…
Fiyat politikasını yüksek tutmamak…
İyi hizmet…
Müşteriye güven vermek…
“Güven vermek önemli” diyor Tavşan.
Çünkü, bazı müşterileri evdeki geçim sıkıntısından ödenmeyen faturalara kadar derdini açıyormuş Tavşan’a.
Peki pazarlık yapan müşterisi var mı?
Az da olsa varmış…
Ancak pazarlık yapanlara tebessüm edip yardımcı oluyormuş.
“50 kuruşun, 1 liranın pazarlığını yapan varsa, mutlaka ihtiyacı vardır” diye düşünüyormuş.
‘İŞİNİ SEVEN HERKES BAKKAL OLABİLİR’
Tavşan, 35 yıl sonra bakkal işletmeciliğini bırakmayı düşünmüş.
Ancak, komşusu olarak gördüğü mahalle halkının isteği üzerine, bu düşüncesinden vazgeçmiş. Çünkü mahalleli Tavşan’a, “Biz sana çok alıştık, evimiz gibi görüyoruz
bakkalını” diyormuş.
Son olarak Tavşan’ın, bakkal dükkânı açmak isteyenlere mesajını paylaşarak, söyleşiye noktayı koyalım:
“İşini iyi yapan, çalışkan ve özverili herkese bu işi tavsiye ederim. Bu işi sevmesi halinde, herkes yapabilir.”
PAZAR GÜNÜ AÇMAYALIM
Mahallenin bakkalı Zeki Tavşan’la, bakkalların sorunlarını da konuşuyoruz.
Tavşan, haftada bir gün dinlenmek istediklerini söylüyor. Bunun için yetkililere, “Bir gün dinlenmek istiyoruz, pazar günü bizi kapatın” diye sesleniyor. Bir de her köşe başına bakkal açılmamasını, bakkallar arasında mesafenin 200 değil 500 metre olmasını talep ediyor. Ayrıca, bakkalların ruhsatını belediyelerin değil BESOB’un vermesini istiyor. Ve tabii en önemli sorun olarak da süpermarketleri görüyor. Tavşan, süpermarketlere karşı yasal bir düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyor: “Yasal bir düzenleme olur ve çok uluslu şirketlerle evlilik yapıp, şube sayısı 7-8 bini bulan yabancı menşeli süpermarketlere sınırlama getirilirse, bakkallar sonsuza kadar ayakta kalabilir. Ama bizi onlara yem ederseler, sadece bakkallar değil, yerli süpermarketler de batar gider.”