Olay Gazetesi Bursa

Et ve ekmek krizi kapıda

Yem fiyatı, son zamlarla birlikte ortalama 3 liraya yükseldi. Büyükbaş besisinde, 1 kilogram canlı ağırlık için günde 10 kilogram yem verilmesi gerekiyor. 10 kilogram yem, 30 lira maliyet demek. 1 kilogram canlı baskül fiyatı ise 20 lira! Yani, yem fiyatları, maliyeti epey aşmış durumda.   ***   Sorun, sadece artan maliyetler değil. Türkiye’de yeterli miktarda […]

Yem fiyatı, son zamlarla birlikte ortalama 3 liraya yükseldi.

Büyükbaş besisinde, 1 kilogram canlı ağırlık için günde 10 kilogram yem verilmesi gerekiyor.

10 kilogram yem, 30 lira maliyet demek.

1 kilogram canlı baskül fiyatı ise 20 lira!

Yani, yem fiyatları, maliyeti epey aşmış durumda.

 

***

 

Sorun, sadece artan maliyetler değil.

Türkiye’de yeterli miktarda yem de yok.

İşin kötü tarafı pandemi ve küresel ısınma nedeniyle tüm dünyada gıda kıtlığının sinyalleri başladı.

Yani, gıda açığını ithalatla kapatmak da çare olmayabilir.

O halde kriz, hem gıda ürünlerinde büyük zamları, hem de kıtlığı  beraberinde getirebilir.

 

***

 

Peki bu noktaya nasıl geldik?

Türkiye; soya, mısır, buğday gibi yemin hammadesini ithal ediyor.

Mesela soyanın yüzde 90’ını ABD’den ithal ediyoruz.

Mısır, buğday, arpa gibi ürünleri de Arjantin, Ukrayna ve Fransa gibi ülkelerden satın alıyoruz.

Ancak bu ülkeler, pandemi nedeniyle kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için stok yaptılar.

Bir de Çin,  büyük miktarda gıda ithal edip, stokladı.

Mesela geçen yıllarda ortalama  3 milyon ton mısır ithal eden Çin, bu yıl 16 milyon ton mısır ithalatı yaptı!

Kırmızı ette durum bu.

 

 

***

 

Buğdayda da tablo farklı değil.

Türkiye her yıl yaklaşık 20 milyon ton buğday tüketiyor.

20 milyon tonun 18 milyonunu üretiyor, 2 milyon tonunu ithal ediyor.

Ancak bu yıl hem kuraklıktan hem de pandemiden dolayı en az 5 milyon ton dolayında buğday açığımızın olacağı öngörülüyor.

Tek çare, ithalat yapıp, açığımızı kapatmak.

Ne var ki  üst satırlarda da yazdığım gibi, dünyanın  en büyük ekonomilerine sahip ülkeler, kendi vatandaşlarını doyurmak için gıdada stokçuluk yapıyor.

Yani, açığı ithalatla kapatmak da çözüm olmayabilir.

 

***

 

Bu bilgiler ışığında 2  senaryo bizi bekliyor:

Arzdaki azalma ve döviz kurunun artışından dolayı başta ekmek olmak üzere gıda ve kırmızı et  fiyatlarının yükselmesi kaçınılmaz olabilir.

En kötü senaryo da kırmızı et ve ekmek arzının talebi karşılayamayacak olması.

 

***

 

Tüm bunları Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nuri Karaca ile konuştum.

Karaca, “50 yıllık üreticiyim, ilk kez bu yıl buğdayı sulayacağım. Çünkü mevsiminde düşmesi gereken yağışlar olmadığı için sulama yapacağız. Bu da ek maliyet ve ürün kaybı anlamına geliyor. Ancak Güneydoğu’da durum daha da kötü. O bölgede yağışsızlıktan dolayı buğday kıtlığı  yaşanabilir” dedi ve şöyle devam etti:

Dünyada emtia fiyatlarında yüksek artışlar kaydedilmektedir. Bunun nedeni, iklim değişikliklerine bağlı olarak rekolte düşüklükleri ve salgın dolayısı ile tüm ülkelerin (başta Çin) aşırı derecede stok yapmalarıdır. Bu nedenle, önümüzdeki sene döviz fiyatlarının da artması nedeni ile ithalat çare olmayacaktır. Şu anda yem sanayicilerinin hammadde tedarik fiyatları un sanayicilerini geçmiştir. Yani sanayi yem maliyeti, un maliyetinden yüksektir. Bunun yanında Toprak Mahsülleri Ofisi, un sanayicisine sübvansiyonlu, zararına buğday verirken, yem sanayicisi bu destekten yoksundur.

 

***

 

Peki çözüm?

Karaca, “Yem ve gübreye geçmiş yıllarda olduğu gibi sübvansiyon uygulanmalıdır. Besi destekleri derhal arttırılmalı, makul bir seviyeye getirilmeli ve uygulama basitleştirmelidir. Yem bitkileri destekleri arttırılmalı ve bu bitkilerin sulama imkanı olan havzalarda ekimi sağlanmalıdır” diyerek, reçeteyi yazdı.

 

***

 

Dünya, Çin ve Uzak Doğu ülkelerinin stokçuluğu nedeniyle çip krizini konuştu bugüne kadar.

Çip krizi, en çok otomotiv sektörünü vurdu.

Varsın piyasada otomobil kıtlığı yaşansın.

Otomobil karın doyurmaz ancak gıda olmazsa, insan yaşayamaz.

 

Sosyal belediyecilik budur

Kestel Belediyesi, ilçede dar gelirli yurttaşlar ile esnafın elektrik ve su faturalarını ödedi, veresiye borçlarını kapattı.

Böylece ilçede, son 1 yılda üst üste iki kez su faturası ödeyemeyen yurttaşlarla, küçük esnafın borçları kapandı.

Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, pandemi boyunca borcundan dolayı hiçbir abonenin suyunu kesmeyeceklerini açıklamıştı.

Elektrik faturalarında ise durum farklı.

Borcunuz 250 lirayı aşmışsa, elektriğiniz kesiliyor.

Kestel Belediyesi, elektrik faturalarını ödeyemeyen yurttaşların ve esnafın  faturalarını ödeyip, elektriği kesik olan hanelerin ve iş yerlerinin elektriğini açtırdı.

Kestel’de borcundan dolayı 103 yurttaşın, 26 esnafın elektrikleri kesikti.

Veresiye borçlarında da şöyle bir yol izlendi:

60 metrekarenin altındaki tüm mahalle bakkalları tek tek dolaşıldı, pandemi nedeniyle ödeme güçlüğü yaşayanlar tespit edildi ve borçlarının  tamamı ödendi.

Veresiyesi birikmiş olanların sayısı da 400.

Tüm bu desteklerle birlikte, belediyenin kasasından toplamda 1 milyon 500 bin lira çıktı.

Kestel gibi bütçesi çok yüksek olmayan bir ilçe belediyesi için anlamlı bir destek, dar gelirli yurttaşlar ve esnaf için ise büyük bir dokunuş.

Ben, sosyal belediyecilik diye buna derim.”


Bayram kartı

MHP Bursa Milletvekili Dr. Hidayet Vahapoğlu, sağolsun bayramımızı bir tebrik kartıyla kutlamış:

“Son 2 yıldır Türkiye’mizin dışında gelişen salgın hastalık nedeniyle sizlerle gönlümüzden geçtiği kadar bir araya gelemedik, alışageldiğimiz ramazanları ve bayramları yaşayamadık. Yüce Allah, insanlığı salgın musibetinden bir an önce kurtarsın, gönlümüzden geçtiği gibi ramazan ve bayram yaşamayacağımız günleri yeniden nasip etsin duaları ile bayramınızı tebrik eder, sağlıklı günler dilerim.”

Vahapoğlu’na bu nazik kutlaması için teşekkür eder, biz de kendisinin bayramını kutlarız.

Ancak, ‘salgın nedeniyle bir araya gelemedik’ ifadesine küçük bir itirazım var.

Nitekim Vahapoğlu’nu salgından önce de Bursa’da pek göremiyorduk.

Vahapoğlu’nu seçildiği kentte daha sık görmek ister, en kısa zamanda kahve içmeye bekleriz.