Estonya’nın başkenti Talin’den Stockholm’a bir yolcu feribotu hareket eder.
Feribot, su almaya başlar.
Batmaya başlayan feribota yanaşan kurtarma ekipleri yolculardan 137’sini tahliye eder.
Feribot kaptanı da, “Panik yapmayın dünyanın en güçlü gemisindesiniz” diyerek yolcuları sakinleştirir.
Ne var ki yaklaşık 1 saat sonra feribot alabora olur ve 852 yolcu ve mürettebat yaşamını yitirir.
Ve bu trajik deniz faciası tarihe Estonya sendromu olarak geçer.
Pazar günü partisinin il kongresine katılmak için Bursa’da olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ekonomiye dair değerlendirmesinde Estonya sendromunu hatırlattı ve ekledi:
“Umarım sonumuz Estonya gibi olmaz.”
Karamollaoğlu, pazar günü Estonya örneğini verdiğinde dolar 16,40 seviyelerindeyken, yazımı kaleme aldığım dakikalarda 17,86’yı gösteriyordu.
Saadet Partisi safını belli ediyor
Gündem ekonomi olunca, sorular da ekonomiye dairdi.
Karamollaoğlu ekonomide hemen iki tedbirin alınması gerektiğini söyledi.
Birincisi, devlet harcamalarında israfın durdurulması.
İkincisi, yine israf olarak görülen yatırımların rafa kalkması.
Bu iki hamleden sonra üretim ekonomisine geçilmesini önerdi Karamollaoğlu.
Ancak tüm bunların istişareyle hayata geçebileceğini düşünüyor Saadet Partisi lideri.
İşte bu yüzden, ekonominin düzeleceğine inanmıyor.
Zayıf da olsa 3. ittifakı ihtimal dahilinde gördüğünü söyledi Karamollaoğlu.
Ancak iktidar bloğuna yarayacağını bildiği için 3. ittifaktan yana olmadığını da ima etti.
Peki Kılıçdaroğlu’nun adaylığı?
“Hayır Kılıçdaroğlu aday olmasın” demedi ancak adaylığın konuşulmasını da çok erken bulduğunu belirtti.
Temel Karamollaoğlu’nun açıklamalarından, Saadet Partisi’nin Cumhur İttifakı’na uzak, Millet İttifakı’na çok yakın olduğu izlenimi edindik.
Olağanüstü bir durum olmazsa da Saadet Partisi, muhalefet bloğundaki yerini koruyacak.
Ve galiba, partisinin oy oranı düşük olsa da, Millet İttifakı içinde sağduyulu bir ses, yapıcı bir muhalefet olduğu için tüm açıklamaları ses getirmeye devam edecek.
Dövize dönen dönene
Eşiyle birlikte pazara giden emekli amca, biraz telaşlıymış.
Telaşının nedeni, bir an önce pazar alışverişi yapıp, döviz bürosu kapanmadan maaşından arta kalan 3 kuruşuyla dolar alma isteğiymiş.
Maalesef toplumun tüm kesimlerinde aynı eğilim var.
Yani sokaktaki simitçiden, emekliye, memurundan, fabrika sahibine kadar, Türk lirası olan herkes parasını dövize çeviriyor.
Dövizin yükselmesi veya Türk lirasının erimesinin nedeni işte bu kadar basit.
İkinci el lastikte talep patlaması
Dün CHP’nin eski il başkanlarından, esnaf Metin Çelik ile sohbet ediyoruz.
İşler nasıl diye sordum.
Bir dokundum, bin ah işittim.
Kış lastiklerinin fiyatı bin liraya dayanmış.
Yani kış mevsiminin yüzünü gösterdiği şu günlerde lastiklerinizi değiştirmeye kalksanız, 4 bin lirayı gözden çıkarmanız gerekiyormuş.
Hal böyle olunca, vatandaş ikinci el lastiklere yönelmiş.
Metin Çelik, “Dükkana giren 10 müşteriden 5’i ikinci el lastik soruyor” dedi.
Lastik fiyatlarının arşa çıkması, satışları da fena vurmuş.
Yine Çelik’in söylediğine göre geçen yıla göre lastik satışları yüzde 50 düşmüş.
Tabii sadece lastiğin fiyatı artmamış.
Mesela 13 inç jantın fiyatı birkaç ayda bin 800 liradan 3 bin 700 liraya çıkmış.
Bu durumda, arabası olan mecbur kalmadıkça ne lastiğini değiştiriyor ne de arabasına aksesuar veya parça takıyor.