O gün, keyifli hem de çok keyifliydi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Otoban açılışından Şehir Hastanesi gezisi ve teşkilat yemeğine kadar her yerde yüzünden tebessüm eksik olmadı.
Teşkilat yemeğinde yaşananlarla devam edelim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, il yöneticilerine salonda geçmiş dönemden kimler olduğunu sormuş.
Geçmiş dönem bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il, ilçe başkanları, il, ilçe yöneticileri, kadın ve gençlik kolları başkanları ve yöneticileri olmak üzere herkesi davet ettik. Eksiksiz buradalar.
Cumhurbaşkanı da gelen bu yanıttan oldukça memnun kaldığını belli ediyor ve aynı politikanın devam etmesini istiyor.
Yani il başkanları toplantısında da ifade ettiği gibi, 2023’e giden yolda ‘vefa’ya çok önem verdiğini tekrarlayıp, küskün olarak adlandırılan partililerin kazanılmasının özellikle altını çiziyor.
Erdoğan sadece teşkilat üyeleriyle buluşmamıştı o akşam.
Sivil toplum örgütü temsilcileri de davet edilmişti yemeğe.
Tabii sınırlı sayıda.
Bir başkan ve en fazla 4 yönetici.
Çünkü Erdoğan korumalarına kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen kim varsa zorluk çıkarmamaları talimatını vermiş.
Erdoğan, gerek açılışlardaki manzaradan gerekse de yemekteki tablodan hayli memnun kalmış.
Öyle ki planlanan saatten daha geç ayrılmış Bursa’dan.
Gece 23.30 sularında…
Hasılı Cumhurbaşkanı, hem hiçbir aksaklığın yaşanmadığı İl Başkanlığı’nın organizasyonlarından, hem de vatandaşın ilgisinden dolayı Bursa’dan mutlu ayrılmış ve mutluluğunu da Bursalı partilileriyle paylaşmış.
İki farklı tablo
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa’da onlarca vatandaşa dokundu, onlarla sohbet etti, fotoğraf çektirdi, dertlerini dinledi, taleplerini aldı.
Tüm bunları yaparken, koruma duvarını bizzat kendisi kaldırdı.
Bundan hem kendisi çok memnun kaldı hem de vatandaş.
Ancak diğer yanda farklı bir tablo vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kadar çok vatandaşla iç içeyken, güvenliğini sağlayanlar, bazen aşırı uygulamalara kaçabiliyor.
İşte otoban açılışında yaşananlar.
Erdoğan, otobandan ayrılmasına rağmen, yaklaşık yarım saat yol kesildi, onlarca araç bekletildi, yüzlerce insan sıcaktan adeta kavruldu.
Vatandaş dakikalarca kornalara basıp tepki göstermesine rağmen yine de yol açılmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmadığı bir yerde, nasıl bir mantıkla böyle bir uygulamaya gidildi hiç kimse anlamadı.
Konuştuğumuz AK Partili yöneticiler de bu durumdan oldukça rahatsız olmalarına rağmen ellerinden hiçbir şey gelmediğini eklediler.
Örgüt toplantısında divan seçimi
Toplantıyla ilgili önemli bir detay da, divan başkanlığı için seçim yapılmasıydı.
Bugüne kadar bir siyasi partinin örgüt toplantısında divan seçimi yaptığını hatırlamıyoruz.
Ve belki de ilk kez bir örgüt toplantısında seçim yapıldı.
Divan başkanlığı için Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal ile İl eski Başkanı Şahin Gençal yarıştı.
Neticede, seçimi açık farkla kazanan Sarıbal, divan başkanı seçildi.
Sarıbal seçimden sonra, “Şahin Abi, sizin aday olduğunuzdan haberim olsaydı aday olmaz, divan başkanlık koltuğunu size bırakırdım” demiş.
Yani Sarıbal, Gençal’ın aday olduğundan haberi olmadığını ve bilseydi böyle bir yarışa girmeyeceğini belirtmiş.
Gençal ise şunları söylüyor:
Partinin geleneğinde örgüt toplantıları daha çok muhalefetin memnun olacağı bir ortam oluşturma çabası olmasına olanak sağlanmıştır. Muhalefetle yönetimleri buluşturan, barıştıran bir yoldur. Bu nedenle Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde divan başkanlığının oluşması, demokratik açıdan pek şık olmamış, siyasi hayatımıza demokrasi getiren bir partiye yakışmamıştır. İnsanımıza, örgütümüze, üyelerimize güven duymalıyız. Örgüt toplantıları, birer demokrasi şöleni niteliğinde olmalıdır. Siyasete gençleri, kadınları çekmenin, bir siyasi cazibe merkezine dönüştürmenin yolu budur. Aksi halde hep kısırdöngü döner gider” diyor.
Yetişkinlerin ibret alacağı çocuk
Ada, evde limonata yapıp sokakta satıyor, gelirini de mama alıp can dostlara harcıyormuş.
Limonatalardan kazandığı gelirle aldığı mamaları Nilüfer Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne bağışlayan Ada için ne söylesek az.
Mesela Ada’yı gördükçe, İsmet İnönü’nün, “Bu dünyada namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözünü anımsayıp, “Bu dünyada Ada gibi vicdanlı çocuklar, hayvanları katleden vicdansız yetişkinler kadar cesur olmadıkça, bu memlekette hayvanların kurtuluşu yoktur” diyesim geliyor.
Sen çok yaşa Ada’cık.