Engelli çocuklara eğitimler verip, yürümelerini, koşmalarını, yemek yemelerini sağlıyorlar. Engelli çocukların annelerine kurslar verip, onları hem sosyal yaşama bağlıyorlar, hem ekonomilerine katkı yapıyorlar. Engelli çocukların ve ailelerinin umudu olan Umuda Adım Engelli Çocuk Derneği Başkanı Emel Yurdakoş, “Engeller, çocuk olmaya engel” diyor.
Derneğin fizyoterapistlerinden İrem Çelik, eğitimler sayesinde engelli bir çocuğun yaşama tutunduğunu belirterek, engelli çocukların ailelerine “ Umutsuzluğa kapılmadan, sabırla bu işe emek vermemiz gerekiyor” mesajını veriyor.
Pazar Söyleşisi’nde bu hafta engelli çocukların sorunlarını konuşuyoruz.
5 yıl önce, engelli çocukların ve ailelerinin hayatlarına dokunmak için, 10 gönüllü kadın tarafından kurulan Umuda Adım Engelli Çocuk Derneği, bugün yüzlerce üyesiyle, engelli çocukların ve ailelerinin umudu oldu.
Konuklarımız, Umuda Adım Engelli Çocuk Derneği Başkanı Emel Yurdakoş ve Fizyoterapist İrem Çelik.
Engellilerin yaşadığı sorunlar nelerdir? Günlük yaşantılarında hangi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar? Engellilerin yaşadıkları sorunları fiziksel açıdan ifade etmek gerekirse de neler söylersiniz?
İrem Çelik: Engellilerin bir yerden bir yere gitmek, toplu ulaşım araçlarına binmek ve eğitim gibi sorunları var. Engelli çocukların özel eğitim alması gerekir. Ayrıca evlerinden çıkmaları çok önemli. Aileleri, engelli çocuklarını evden çıkarmaya utanıyorlardı. Ancak eğitim verilirse, dışarı çıkarabiliyorlardı. Engelli çocuklar, devletin de desteğiyle tedavi olabiliyorlar. Bugün gelinen nokta çok iyi. Daha iyi olmak için daha çok çalışmamız lazım.
“10 GÖNÜLLÜ KADINLA YOLA ÇIKTIK”
Umuda Adım Engelli Çocuk Derneği’ni kurma fikri nasıl doğdu?
Emel Yurdakoş: Ben, 11 yıldır fizik tedavi merkezinde yöneticilik yapıyorum. Rehabilitasyon süreci çok uzun. 7 yaşında tanımaya başladığım çocuklar artık 18 yaşında. Çocuklar kadar annelerin de değişimini görüyoruz süreç içinde. Annelerin gözlerindeki ışığın zamanla kaybedildiğini görüyoruz. Ve biz “bu hayatlara nasıl dokunabilir ve nasıl faydalanabiliriz?” diye düşündükten sonra, 10 gönüllü kadınla yola çıktık. Dernek 10 gönüllü kadınla kuruldu ama şu an çok büyük bir aileyiz. İçimizde fizyoterapist, mühendis, diyetisyen, ergoterapist ve engelli çocuk anneleri var. Dolayısıyla dernekçiliğe farklı bir bakış açısıyla yaklaştık. ‘Umuda adım’ dedik, çünkü 10 gönüllü kadının umuduyla başladı her şey. Ve 5 yılda birçok kadının hayatına dokunarak güzel işler yaptığımıza inanıyorum.
İrem Çelik: Ben de Emel Hanım’la birlikte uzun zamandır çalışıyorum ve bazı sorunları beraber yaşadık. Engelli çocuklarla uzun zamanlar geçirdiğimiz için onların hayatından bir kişi gibi oluyorsunuz ve bazı sorunlarını gözlemliyorsunuz. Tedavilerinde olsun, sosyal yaşamlarında olsun hep anneleri ve çocuklarıyla beraber olduğumuz için çok iyi gözlem yapıyorduk. Daha fazla neler yapabiliriz düşüncesiyle yola çıktık.
“ENGELLERİ EĞİTİMLE AŞIYORUZ”
Bir fizyoterapist engelli çocuğa nasıl fayda sağlıyor?
İrem Çelik: Fizyoterapistlerin işi zaten bu. Çocukların engelleriyle yapabileceklerini sağlıyor veya engellerini kaldırmaya çalışıyoruz. Kaşığı eline alıp ağzına götüremiyorsa engelli çocuk, eğitim verip bu sorununu aşmasını sağlıyoruz. Engellilerin gündelik aktivitelerini yerine getirmek için çalışıyoruz.
İrem Çelik: Engelli çocuklar çok küçük yaşta geldikleri için, zihinleri öğrenmeye çok açık oluyor. Sağlıklı bir bebeğin ilk adımını atması ne kadar önemliyse, engelli bir çocuk annesi için çok daha önemli. Bize ilk geldiğinde hiç yürüyemeyen, koşamayan, yatağın içinde sağından soluna dönemeyen çocuklar olabiliyor. Eğitimlerle yürümesini, koşmasını sağlıyoruz. Bu, hem çocuk, hem de annesi için çok önemli.
Engelli bireyin eğitim almasının zorlukları nelerdir? Eğitim maliyetli mi aileler için? Aileler eğitim konusunda bilinçli mi?
İrem Çelik: Geçmişle kıyaslamak gerekirse, aileler çok daha bilinçliler. Yine de bilinçsiz kalan aileler de yok değil. Zaten biz dernek olarak o ailelere de ulaşmak amacındayız. Devletin katkıları var ama bazı noktalarda maliyetler de olabiliyor. Ama bizler de mali yükün aşılması için çaba gösteriyoruz.
“MUTLU ANNE MUTLU ÇOCUK”
Derneğin faaliyetleri nelerdir?
Emel Yurdakoş: Bizim sloganımız, “Mutlu anne, mutlu çocuk.” Engelli bir anne, nasıl mutlu olabilir? Bir kadın üretime katılıyorsa, ekonominin bir parçası oluyorsa, bir meslek ediniyorsa, ayakta daha sağlam durabiliyor. Hayata olan adaptasyonunu artırmış oluyoruz. Kişileri meslek sahibi yapmak için eğitimler veriyor, atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Farklı aktivitelerle, kişilerin topluma uyumunu sağlıyoruz. Mesele bir goblen dokuma çalışması sayesinde, engelli anneler hem sanat ortaya çıkardılar hem de profesyönel yaşamın içinde oldular. Veya bir iş elbisesi dikimi gibi faaliyetlerimiz var. Minik minik çalışmayla başlayan işler, büyüyüp atölye çalışmasına dönüyor.
“BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NE TEŞEKKÜR EDERİZ”
Geçen yıllarda engelli çocukların yaptığı resimler sergilendi. Engelli çocukların sosyal, kültürel ve sanatsal hayata katılmaları için ne yapılması gerekiyor?
Çok özellikli bir çalışmaydı engelli ailelerin sergisi. Her biri sanat eseri değerindeydi. Bu aktivitelerini devam ettirip, yaşamlarını sürdüren aileler var. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Başkanı Recep Altepe’nin destek ve konuk olduğu bir sergiydi. Ailelere umut oldu. Engelli Çocuk Oyun Evi inşa ediyoruz. Çocukların gerçekten çocukluğunu yaşayabileceği, toprakla temas edebileceği, annelerin de sosyal yaşamlarını daha sağlıklı yürütebilecekleri, ekonomiye katılabilecekleri, atölyelerin olduğu bir oyun evi inşaatı sürüyor. Bu tip projeleri, tek başınıza yürütemezsiniz. Bu projede, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çok büyük desteği oluyor. Bursa bir sanayi şehri. Yaptığınız işi doğru anlatabilirseniz, siz talep etmeseniz de insanlar adım atabiliyor. Bursa, sosyal sorumluluk projeleri için çok doğru ve farkındalığı yüksek bir şehir.
“UMUTSUZLUĞA KAPILMADAN SABREDİLMELİ”
Sayın Çelik, az önce eğitimin önemine vurgu yaptınız. Bu anlamda, engelli bireylerin ailelerine vereceğiniz mesaj var mı?
En önemli mesaj sabretmek. O çocuklara sabırla emek vererek, uzun yıllar sonra belli bir noktaya getiriyor aileler. Bir şeyleri kazanmak için gerçekten emek vermek gerekiyor. Ama bazen aileler umutsuzluğa kapılabiliyorlar. Umutsuzluğa kapılmadan, sabırla bu işe emek vermektir önemli olan.
Biraz da gönüllülerinizden söz edelim. Derneğin üyelerinin ne kadarı gönüllülerden, ne kadarı engelli ailelerden oluşuyor. Derneğin yapısıyla ilgili bilgi verir misiniz?
Emel Yurdakoş: Derneğimizin üyelerinin çok büyük bölümü engelli çocukların ailelerinden oluşuyor. Tabii bunun yanında çok güçlü bir ekip de var arkamızda. Gönüllü aileleri. Bir proje ürettiğimizde hemen organize olabilen gönüllü ailelerimizdir onlar.
“ENGELLİ ÇOCUK ENGELİ OLMAYANLA ARKADAŞ OLMALI”
Engellilerin, genellikle birbirleriyle arkadaş olduklarını gözlemliyoruz. Oysa, engellilerin topluma entegre olmaları için engeli olmayanlarla iletişim kurması gerekiyor. Bu noktada toplumun önyargıları nasıl kırılabilir?
İrem Çelik: Maalesef bu konuda bir önyargı var. Bu çocukları aynı eğitim ortamına sokmamaya çalışıyoruz. Ayrıştırıyoruz. Ama onları kaynaştırmak, onlar için de çok motive edici bir durum. Ortak ilköğretim okulları oluşturulabilir. Ama ilk önce aile olarak kendi çocuklarımıza bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Çocuklar bilmeden, kalp kırıcı sözler kullanabiliyorlar. Çocukların engelleriyle aley etme noktasına gelebiliyorlar. Her engelli zihinsel engelli değildir. O çocuklar eğitim görebilir. Sadece doğru altyapıyı oluşturmak gerekir. Onların okul içinde gezebilecekleri ortamları oluşturmak lazım. Bizim oluşturmak istediğimiz oyun evinde, engelli çocukların bağımsız bir şekilde hareket edebilecekleri alanlar olacak.
Maalesef çok sayıda engelli çocuk var. Her engelli çocuğun ailesi ulaşabilir mi size, onlara yardım elinizi uzatabilir misiniz? Derneğinizin imkânlarının sınırı nedir?
Emel Yurdakoş: Her çocuğa ulaşmaya çalışıyoruz ama her çocuğa dokunamıyoruz. Ne var ki yardım talep eden herkese bir şekilde elimizi uzatmaya çalışıyoruz. İmkânlara gelince. Burada ihtiyacı olan kişiyi, doğru kişilerle buluşturabilmek çok önemli. Bunun dışında, üstesinden gelemeyeceğiz sorun olmadığını düşünüyorum. Sadece doğru insanlara ulaşmak ve kendinizi iyi anlatabilmek çok önemli. Biz her etkinlikte mutlaka okullardan sağlıklı çocuklara eğitimlerimizde destek olmasını istiyoruz. Bu neyi sağlıyor? Engeli olmayan insanların, engelliler için çaba sarf etmesini sağlıyor. Sadece onları davet etmek gerekir.
Engellilerin sorunlarının çözülmesinde, yerel yönetimlerin üzerine düşen görevler nelerdir?
Emel Yurdakoş: Yerel yönetimler, fırsat bulduklarında destek oluyorlar. Ama engellilerin ne istediğini, neye ihtiyaç duyduklarını bilmeliler. Doğru anlatılırsa, sonuna kadar desteklerler. Biz 5 yıldır Engelli Çocuk Şenliği yapıyoruz. Bu tek başınıza yapabileceğimiz bir organizasyon değil. Bu konuda yerel yönetimlerin desteğini almak, bize gerçekten güç veriyor.
“DÜNYADAN ENGELLİ ÇOCUKLAR BURSA’DA BULUŞUYOR”
Geleneksel hale getirdiğiniz 24 Nisan Engelli Çocuk Şenliği’ni konuşarak, söyleşiyi noktalayalım.
Bizim için çok özel ve önemli bir proje. Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan’dan bir gün sonra düzenliyoruz bu şenliği. 3 yıldır, yurtdışından da engelli misafirlerimiz geliyor. Hiç uçağa binmemiş, hiç yurtdışını görmemiş çocukları talep ediyoruz. Onların hayatlarında o kadar önemli bir yer ediniyoruz ki. Rusya’nın hiç bilinmedik bir kasabasından, Cezayir’in bir köyünden gelen çocukların kafasında Türkiye olgusu oluşuyor ve “Türkiye’de bir Bursa varmış ve engellilere sahip çıkıyormuş” dedirtiyor. Çocukları sağlık personeliyle karşılıyoruz ve otellerine yerleştiriyoruz. Hekimlerimiz ve fizyoterapistlerimiz, ailelere neler yapmaları gerektiğini söyleyip, ev programlarını veriyorlar. Bursa’yı geziyorlar, yerel lezzetleri tadıyorlar. Ayn kültürde yetişmemişler, aynı dili konuşmamışlar ama aynı çocukluğu yaşıyorlar. Çok anlamlı bir etkinlik. Hem Bursa, hem Türkiye için. Engelliler anlamında bir farkındalık oluşması bakımından çok önemli. Şenliğin sonunda, 400 uçan balonu gökyüzüne salıyoruz. Burada, ‘engeller çocuk olmaya engel değildir’ diyoruz. Yetişkinlere de diyoruz ki, kim olursanız olun, aynı dili konuşmasanız da aynı kültürle yetişseniz de sevgi ve çocukluk çok farklı. Keşke dünyaya onların gözünden bakabilsek.
FOTOĞRAFLAR: AYKUT GÜNGÖR