Önceki gün Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali ile Kentsel Tasarım Müdürlüğü’nde buluşacağız.
Başkan Edebali’nin odasına yaklaştığımda kimi gördüm dersiniz?
CHP’de yıllarca ilçe başkanlığı yapmış olan Av. Güner Aklan.
***
Aklan’a Edebali’yle ne konuşacaklarını sormadım.
Ancak Başkan Edebali’ye Güner Aklan’ın dışarıda beklediğini hatırlatınca
“Valla ben de bilmiyorum ne konuşacağımızı, birazdan görüşeceğiz” dedi.
Ardından Güner Aklan’dan sitayişle söz etti:
“Güner Aklan’ın ilçe başkanlığında çok memnun kalmıştık. Çok yapıcı bir muhalefet yaptı, hiç kırıcı olmadı. Yanlış bir iş yapacağımızı düşündüğünde gelip bizimle diyalog kurardı.”
***
Edebali’nin, Aklan için söylediği yapıcı muhalefetin ete kemiğe bürünmüş hali, şu hadisede saklı:
Malum Yıldırım Belediyesi’nin hizmet binasının önünde yer alan meydanın ismi Ahmet Taner Kışlalı Meydanı‘dır.
Ahmet Taner Kışlalı kim?
1999 yılında uğradığı kalleş saldırıyla yaşamını yitiren ve tarihe demokrasi şehidi olarak geçen bilim insanı, gazeteci.
Yaklaşık 2 yıl önce Yıldırım Belediyesi’nin AK Parti Grubu, Ahmet Taner Kışlalı Meydanı’nın, “15 Temmuz Milli İrade Meydanı” olarak değiştirecek önergeyi Meclis’ten geçiriyorlar.
Hatta meydana, yeni tabelayı bile çakıyorlar.
Ancak CHP’liler bu karara asla razı değildir.
İşte o günlerde CHP Yıldırım İlçe Başkanı Güner Aklan, Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’yi sessiz, sedasız ziyaret eder ve şunları söyler:
“Sayın Başkan, biz de 15 Temmuz hain darbe girişimine sizin kadar tepki veriyoruz. Ancak, o meydanda Ahmet Taner Kışlalı gibi bir aydının ismini silmek yeni ayrışmalara yol açar. Lütfen kararınızı gözden geçirin.”
Başkan Edebali, Aklan’ı haklı bulur ve bu konuyu arkadaşlarıyla değerlendireceğini söyleyip misafirini uğurlar.
***
Bu arada İçişleri eski Bakanı Efkan Ala da meydanın eski ismine dönmesi için devreye girer.
***
Sonra ne mi olur?
İlk Meclis toplantısında AK Partililer, isim değişikliği kararını iptal ederler!
***
Şimdi Aklan’ın Edebali’yle görüşmediğini ve Efkan Ala ile Edebali’nin de uzlaşmacı davranmadığını düşünelim.
CHP’liler meydanın önünde basın açıklaması yapacaklar, belki bir nokta mitingi düzenleyecekler, örgütler de meydanın önünde nöbet tutacaklar.
AK Partililer ise bu tepkilere kayıtsız kalmayacak ve hadise kutuplaşmaya evrildiği için asla kararlarından dönmeyecekler.
Sonuçta, herkesin ortak paydası olan 15 Temmuz ismi, birden bire ayrışma nedeni olacak, siyaset cepheleşecek, siyasetçinin dili keskinleşecek, Yıldırımlılar bölünecek.
Hasılı, herkes kaybedecek.
Çünkü kavganın kazananı olmaz.
***
Bugün maalesef siyasette, toplumu ayrıştırmak yerine birleştirecek adımlara pek tanık olmuyoruz.
Oysa ne demiş atalarımız:
Tatlı söz düşmanın kılıcından bile etkilidir.
————————-
Yener Acar’dan örnek davranış
Bizde, ne belediye başkanlarının, ne de milletvekillerinin kendi isteğiyle görevi bırakmaları ender rastlanacak bir gelişmedir.
Aslında bir hizmet aracı olarak gördüğünüz siyaseti gönüllük esasına göre yapıyorsanız, koltuğu bırakmak o kadar da zor olmaz.
Sadece siyasette değil, sivil toplum örgütlerinde ve meslek odalarında da uzun yıllar başkanlık veya yöneticilik yapan, yapmaya devam eden ve görevi ne zaman bırakacağı belirsiz olan kişiler de yok değil mi?
Belki sayıları az ama görevi kendi isteğiyle bırakacak olanlardan biri de Kestel Belediye Başkanı Yener Acar.
Yaklaşık 15 yıldır Kestel’i yönetiyor Acar.
Son görüşmemizde, “Aday olmayacağım. Benden sonra gelecek arkadaşların önünü açmak istiyorum” dedi.
Aday olsa belki partisi yeniden O’nu tercih edecekti ama kendi isteğiyle başkanlığa veda etmesi örnek bir davranış.
——————-
İki bacağınız kaybetseniz…
Dün gazeteleri okurken son derece sarsıcı bir haber dikkatimi çekti.
İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır’da DEAŞ’ın bombalı saldırısında iki bacağını kaybeden dansçı Lisa’ya 1 milyon 365 bin lira tazminat ödemeye mahkum edilmiş.
Haberde Lisa Çalan’ın, iki protez bacağının görüldüğü fotoğraf yer alıyor.
Protez bacaklarına rağmen Lisa kahkaha atıyordu.
Fotoğrafı görünce şunlar geçti aklımdan:
Düşünün geçiminizi bacaklarınızı kullanarak sağlıyorsunuz.
Bir gün yanı başınızda patlayan bombayla iki bacağınızı da kaybediyorsunuz.
İki bacağınızı bir daha kullanamayacağınıza mı üzülürsünüz, yoksa bir kez daha gönlünüzce koşamayacağınıza, yürüyemeyeceğinize mi kahrolursunuz?
Galiba ikisi de.
O halde Lisa’ninki gibi başınıza korkunç bir hadise gelmemişse, hayatta karşılaştığınız ufak tefek zorluklara aldırmayın ve sağlıklı bir ömür bahşettiği için Tanrı’ya şükredin.
İyi pazarlar…