Önceki sabah (pazartesi), stadyumun açılışına spor servisindeki arkadaşlarla yol aldık.
Ve belki de son yılların en rahat, en hızlı, en keyifli şehir içi yolculuğunu yaptık.
Ana yolun bir şeridini kapatan araçlardan eser yoktu, minibüsler zapturapt altına alınmıştı, ağır tonajlı araçlar şehir içi trafiğinde arz-ı endam edemiyordu.
Kısacası, trafik sıkışıklığına neden olan tek bir unsur yoktu o gün.
Deyim yerindeyse, trafik su gibi akıyordu.
Olay gazetesi spor yazarı Erkan Sağlık, “Keşke hergün trafik böyle olsa” diyerek, özlemini dile getirdi.
Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan Bursa‘da olduğu için trafik sıkışıklığına neden olan tüm unsurlar temizlenmişti.
İyi de olmuştu.
Demek ki polis istese, trafik kurallarını işletebiliyormuş.
Demek ki polis istese, ihlal yapanlara göz açtırmayabilir, yola park edilmesine izin vermeyebilir ve minibüs şoförlerinin durak harici bekleme yapmalarını önleyebilirmiş.
Demek ki polis istese yasak olmasına rağmen şehir içi trafiğine dalan TIR ve kamyonlara aman vermeyebilirmiş.
Demek ki polis, denetim yapınca Bursa trafiği rahatlayabilirmiş.
Demek ki tek sorun, yolların yetersiz olması değilmiş.
Demek ki polisin, denetim yapmak için yeterli personeli de varmış.
Geçen gün, Tophane civarında aracımı park ederken, bir Burbak çalışanıyla ayak üstü sohbet ettim.
“Ağabey, ben 2 haftadır burada görev yapıyorum ve trafiğin çok sıkışık olduğuna tanık oluyorum. Özellikle hafta sonu” diyen Burbak çalışanına, “Trafik polisi ne yapıyor?” diye sordum.
Cevap:
“Abi polis yok ki. Gece 11’den sonra alkol kontrolü yapıyorlar sadece.“
Son günlerde trafik sıkışıklığıyla ilgili sayısız telefon alıyoruz.
Arayanların içinde çok sayıda AK Partili de var.
Hatta AK Partili yöneticiler bile trafik sıkışıklığından bir hayli şikayetçi olduklarını söylüyorlar.
Ancak herkes şikayetçi olmasına rağmen, trafik sorunu çözülmüyor aksine daha da büyüyor ve korkarız ki radikal kararlar alınmazsa, Bursa trafiği İstanbul’u bile aratır hale gelecek.
Sarıbal’dan şaşırtan tarafsızlık mesajı
Makine Mühendisleri Odası, 61’inci yılını kutluyor.
Geçmişte olduğu gibi bu yıl da Bursa Şubesi, yıl dönümlerini düzenledikleri geceyle kutladı. Gece, mesleki sorunlara ve ülke meselelerine değinilen konuşmalarla başladı, plaket töreniyle devam etti, eğlenceyle son buldu.
Milletvekili ve belediye başkanı düzeyinde AK Partililerin ilgi göstermediği gecede CHP’liler vardı.
Milletvekillerinden Orhan Sarıbal ve Prof. Dr. Lale Karabıyık ile Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey…
Ayaküstü sohbet ettiğim Orhan Sarıbal, yaklaşan il kongresiyle ilgili son derece ilginç şeyler söyledi.
Bugüne kadar adaylardan Şadi Özdemir‘e yakın bir görüntü sergileyen, hatta Özdemir’in aday olarak çıkarıldığı Mudanya toplantısının aktörlerinden olan Sarıbal, il başkanlığı yarışında adaylara eşit mesafede olduğunu söyledi.
Bir başka ifadeyle tarafsızlık mesajı verdi.
Ancak Sarıbal, partisinin grup toplantısına bile katılmayarak, adaylığını açıklayan Şadi Özdemir‘in yanındaydı.
Akdoğan’ın verdiği fotoğraf
CHP’li Gürhan Akdoğan’ın aday olmayacağını açıklamasından çok, basın toplantısında verdiği görüntü daha önemliydi kanımca.
Toplantıda çekilen fotoğrafa baktım…
Yanında ilçe başkanları yoktu, ekip arkadaşları da orada değildi ve en önemlisi yıllardır siyaset yaptığı isimler Akdoğan’ı yalnız bırakmıştı.
Nerden nereye…
Peki Akdoğan neden aday olmadı?
Daha doğrusu neden aday olamadı?
Önceki gün de yazdık, örgütten yeterli desteği bulamadı.
Hatta adaylardan Zafer Yıldız’ın pazarlığa bile yanaşmadığı söyleniyor.
Merak edilen bir diğer gelişme de, genç partili Devrim Ercan‘ın adaylığı.
Nitekim genç delegelerin desteğini arkasına alan Ercan‘ın kongre dengelerini değiştirebileceği belirtiliyor.
Yani Zafer Yıldız’ın aleyhine, Şadi Özdemir‘in lehine bir durum doğurabilir.
Ercan, dün akşam saatlerine kadar kararını vermiş değildi.