Olay Gazetesi Bursa

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul stratejisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da iftar verdiği partisinin milletvekillerine şunları söylemişti: “Sizlerden, Meclis çalışmalarına ara verene kadar genel kurul günleri Ankara’da, diğer günler İstanbul’da çalışmalarınızı yürütmenizi istiyorum. Burada özellikle İstanbul’daki karargahla irtibat halinde bunu yürütmenizin faydasını ifade etmek istiyorum çünkü tüm milletvekili arkadaşlarımın İstanbul’da karşılıkları var. İstanbul, 81 vilayetimizin temsilcisinin olduğu bir şehir. Hele hele ilk 22 sıra yoğun nüfusları olan […]

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da iftar verdiği partisinin milletvekillerine şunları söylemişti:

“Sizlerden, Meclis çalışmalarına ara verene kadar genel kurul günleri Ankara’da, diğer günler İstanbul’da çalışmalarınızı yürütmenizi istiyorum.

Burada özellikle İstanbul’daki karargahla irtibat halinde bunu yürütmenizin faydasını ifade etmek istiyorum çünkü tüm milletvekili arkadaşlarımın İstanbul’da karşılıkları var. İstanbul, 81 vilayetimizin temsilcisinin olduğu bir şehir. Hele hele ilk 22 sıra yoğun nüfusları olan bir demografik yapıdır. 22 vilayet bayağı yüksek.Bayram tatiliyle birlikte tamamen İstanbul’a yoğunlaşacaksınız. Memleket değil, İstanbul. Memleketine gitmek isteyenlere de hayır, bu seçimde memleket yok. Bayramı burada kutlayacağız.”

Yani Erdoğan, İstanbul’da yaşayan özellikle Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz kökenli seçmenlerle diyalog kurulmasını isteyerek, milletvekillerine çağrı yaptı.

Erdoğan’ın çağrısı milletvekillerinin tamamına kuşkusuz.

Ancak ilk 22 sırada yoğun nüfusları olan demografik yapıya yakın  milletvekillerine büyük iş düşüyor.

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasının Bursa’ya olan yansımalarına bakalım.

Doğu ve Güneydoğu kökenli iki Bursa milletvekili var.

Biri İçişleri eski Bakanı Efkan Ala, diğeri Müfit Aydın…

Ayrıca Batı Trakyalıları temsil eden Başbakan eski Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Balkan kökenli milletvekilleri Ahmet Kılıç, Emine Yavuz Gözgeç ve Refik Özen’i de sayabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftarda milletvekillerine toplu seslendi ancak bire bir temasları da oldu.

O görüşmelerinden birini de Müfit Aydın‘la grup toplantısının ardından yaptı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun da olduğu görüşmede Erdoğan,  Aydın’a, “Müfit Bey, İstanbul’da birlikte çalışacağız, bilginiz olsun. Hasan beyi (Hasan Doğan) arıyorum isminizi veriyorum. SKM Başkanı Ali  İhsan Yavuz’la da irtibatlı olun. 23 Haziran’a kadar İstanbul’dasınız” diyor.

Erdoğan’ın Müfit Aydın’a İstanbul’da çalışmasını istemesi tesadüf değil kuşkusuz.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da nüfusu olan Müfit Aydın ailesi, bölgenin farklı illerinde yaşamış.

Aydın’ın dedesi Muş Güneyik köyünde yaşamış, babası Bitlis’in Ahlatlı, anne tarafı da Ağrılı.

Müfit Aydın’ın kendisi de Siirt, Bitlis ve Muş‘ta yaşamış.

Peki İstanbul’un demografik tablosu nasıl?

İkinci yazıda.

 

İstanbul’un demografik yapısı

 

İstanbul’un nüfusu yaklaşık 15 milyon.

Ve İstanbul’da en fazla İstanbullular yaşıyor 2 milyon 148 bin 421 yurttaşla.

Ancak azınlıktalar.

Nitekim, İstanbul’da İstanbullu olmayan yaklaşık 13 milyon yurttaş yaşıyor.

İkinci sırada Sivaslılar var.

İstanbul’da 763 bin 21 Sivaslı yaşıyor.

Sivas’ın nüfusu kaç dersiniz?

Sadece 650 bin.

Yani Sivaslılar Sivas’ta değil, daha çok İstanbul’da yaşıyor dersek yanlış olmaz.

Sivas’ın ardından sırasıyla Kastamonu, Ordu, Giresun, Tokat, Samsun, Erzurum, Trabzon, Malatya ve Sinop geliyor.

Erzincan, Rize, Kars, Ardahan, Mardin, Siirt, Bitlis, Van, Diyarbakır, Adıyaman ve Ağrı da Cumhurbaşkanı’nın söylediği ilk 22’nin içinde yer alıyor.

Peki İstanbul’da kaç Bursalı yaşıyor?

101 bin 253…

Bu tablo bize İstanbul’da ağırlıklı olarak Doğu, Güneydoğu ve Karadenizlilerin yaşadığını gösteriyor.

Yani Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu kökenli oylar İstanbul seçiminin belirleyicisi olabilir bu tabloya göre.

O halde son siyasi gelişmelere bu demografik tablo üzerinden mi bakmalıyız?

 

Digital devrime ayak uydurmak

 

Malum, devir digital devir.

Yazılı basın da digitalleşen dünyadan payını alıyor.

10, 15 yıl sonra konvansiyonel medyanın tamamen digitale dönüşeceğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil ama ben yazılı basının daha uzun yıllar devam edeceğini düşünenlerdenim.

Televizyonun icadı nasıl sinemayı bitirmediyse, digital devrim de yazılı basını etkiler ancak bitirmez.

Ne var ki dünyada, özellikle ABD ve Avrupa‘daki köklü medyalar, digitalleşen dünyaya ayak uydurarak farklı bir formülü hayata geçiriyor.

Mesela gazeteler iki farklı sayı çıkarıyor.

Biri sıcak haberlerin ağırlıkta olduğu internet sayısı…

Diğeri de yorum ve analizlerin, araştırma haberlerinin öne çıktığı yazılı gazete.

Biri, gün içinde gündemi takip etmek isteyen ve sıcak haber okumak isteyen okuyucular için, diğeri de yazarların ne yazdığını merak edenler, veya akşam eve gittiğinde ayaklarını uzatıp araştırma haberlerini okumak isteyen okuyucular için hazırlanıyor.

Ve iki ürün de ücretli.

Okuyucu aynı medya kuruluşunun çıkardığı yazılı gazeteyi bayiden parayla satın alıyor, digital yayını ise ücretli abonelik yoluyla okuyor.

Hasılı, yeni medya düzeni, geleceğe hazırlık yapan, digitalleşmeye ayak uyduran basın kuruluşlarını öne çıkaracak.