Bursa’da önceki gün komşusunun kızına cinsel istismarla suçlanan sanığının ilk duruşması yapıldı.
Basına düşen haberlerde, sanıktan çok karısının savunma yaptığı anlaşılıyor.
Ne demiş Z. A. isimli kadın:
“Zaten hareketleri bir tuhaftı, mesela çok rahat oturan bir çocuktu.”
Bak sen…
Hanım, hanım, ne yapmış da çok rahat oturmuş bu çocuk?
Henüz 9 yaşında olan körpecik, sevgili kocanın karşısında nasıl bir pozisyonda oturmalıydı?
Ne yani, çocuğun oturuşu senin tabirinle ‘düzgün‘ olsa, hiç bunlar yaşanmayacak mıydı?
Şimdi Z.A‘nın söylediklerine ne demeli?
‘Özrü kabahatinden beter’, diye bir laf var.
Veya, ‘konuştukça batmak’, diye bir deyim…
‘Şahtı şahpaz oldu’ ifadesine ne dersiniz?
‘Rezalete tüy dikmek’ sözüyle de listeyi uzatmak mümkün.
Hanfendinin söylediklerinin, bunların hangisiyle izah edileceğine varın siz karar verin.
İstanbul’a uzanalım şimdi de.
Haberin kahramanı cengaver bir öğretmen.
Yok bu kez WhatsApp skandalı gibi bir şey değil.
İstanbul’daki hain saldırıda onlarca şehit verdik ya.
Bu kahredici durumu fırsat bilen öğretmenimiz, sınıfındaki yavruların eline yağlı urganı tutuşturup, bir de bu anı fotoğraflamak suretiyle sosyal medyada paylaşıyor, altına da şu notu ekleyerek:
“İdam!”
Tam da, ‘çocuklar kimlere emanet” dedirtecek cinsten bir fotoğraf karesi
Öğretmenin zihin dünyasının kapkara oluşuna mı yanarsın, genç dimağların insanlık dışı mizansane alet edilişine mi?
İdamsever öğretmen açığa alınmış ama hadise o değil.
Geçmiş yıllarda böyle adamlardan öğretmen çıkmazdı, çıksa da bu tür rezaletlere yeltenemezlerdi, yeltenmek isteseler de cesaret edemezlerdi.
Tanrım, ne günlere kaldık…
HDP’lilere iki çift sözüm var
Son yıllarda, her terör saldısırısının ardından HDP‘ye salllama kolaycılığına kaçmaktan sakındım…
Kürt sorununda da Perinçek-Bahçeli ikilisinin durduğu çizgide değilim.
HDP‘ye resmi ideolojinin dayattığı perspektiften bakmamaya da çaba sarf ettim hep.
Çünkü PKK, Doğu ve Güneydoğu’da hiçbir demokratik siyasete nefes aldırmıyor.
Bir başka ifadeyle, Doğu ve Güneydoğu’yu tapulu arazileri olarak gördükleri için, buraya gecekondu diktirmemek için, her türlü zorbalığa başvuruyorlar.
Bugüne kadar kendi kontrolleri dışında, Kürt siyasal hareketlerini ya şiddet yoluyla ya da tehdit ederek yok ettiler.
PKK‘nın kuruluşu da, diğer Kürt hareketlerinin kanlı biçimde tasfiyesine dayanıyor zaten.
Bu nedenle, HDP’lilerin işi elbette kolay değil.
Ancak eğer demokratik siyasete soyunmuşsanız, biraz daha cesur olmanız gerekiyor.
Mesela şu son saldırıdaki tutumları…
TAK isimli katilller sürüsünün saldırısını, yasak savmak kabilinde bir açıklamayla geçiştirmeyi tercih ettiler.
‘Büyük üzüntü duyuyoruz‘, ‘en sert biçimde kınıyoruz’ gibi ifadeler kullanılarak, PKK ve taşeronu olan TAK hedef alınmıyor.
Eyy HDP’liler bu alçak saldıyı kim yaptı, neden adres vermiyorsunuz?
Bir soru daha…
Saldırıyı terör örgütü IŞİD düzenlenemiş olsaydı, tepkiniz bu kadar yumuşak olur muydu?
Veya güvenlik güçlerinin operasyonunda Kürt siviller yanlışlıkla öldürülseydi yine, “Kimden gelirse gelsin, şiddeti kabul etmiyoruz” türünden laflarla mı meseleyi geçiştirecektiniz?
Allah aşkına samimi olun.
Teröre karşı miting
2006’daki muhteşem Şehreküstü mitingini hatırlayor musunuz?
Hepimiz Mehmediz Güçbirliği Platformu‘nın düzenlendiği mitinge, 10 binler katılmıştı…
Son yılların en muhteşem, en barışçıl mitinglerinden biriydi.
Türk bayraklarıyla gelincik tarlasını andıran meydanda, her siyasi görüşten, her meslek grubundan, her toplumsal kesimden insan vardı.
Aynı duygu, aynı amaç, aynı öfke biraraya getirmişti insanları.
Yani Yenikapı dedikleri birlik ve beraberlik ruhu, 10 yıl önce bugün adı Demokrasi Meydanı diye değiştirilen meydanda yapılmıştı.
Ne acı ki aradan 10 yıl geçmesine rağmen terör eylemleri bitmedi, üstelik teröristler kanlı saldırılarını şehirlere taşıdılar.
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan birlik ve beraberlikten söz etti, liderler Çankaya‘da uzlaşma fotoğrafı verdi.
Yeni bir mitingin zamanı gelmedi mi?
Hepimiz Mehmediz Güçbirliği bileşenlerine yine tarihi bir görev düşüyor…