Antalya‘da toplanan Milli Eğitim Şurası’nda çok sayıda tavsiye kararı alınmasına rağmen, Osmanlıca ders kararı öne çıktı.
Tabii bunda, iktidar ve muhalefet cephesinden gelen keskin açıklamaların da etkisi büyük.
Hal böyle olunca, mesele siyasal bir zeminde tartışıldı ve galiba konu özünden kopartıldı.
Konu eğitim ve bilim meselesi olduğu için, bir siyaset bilimciye kulak verelim.
Galatasaray Üniversitesi’nden Dr. Can Ulusoy’la, Osmanlıca ders üzerine bir söyleşi yaptık.
Ulusoy, önce yanlış bir algıdan söz etti:
“Osmanlıca diye bir dil yoktur. Osmanlı‘da, Türkçe, Ermenice, Rumca gibi diller konuşulmasına rağmen, Osmanlıca diye bir dil konuşulmamıştır. Osmanlıca, Türkçe’nin Arap harfleriyle yazımından başka birşey değildir“.
Ulusoy, daha sonra bu tartışmanın siyasallaştığını ifade etti:
“Türkiye‘de hiçbir kültürel mesele, siyasete aktarılmadan kendi küresi içinde tartışılamıyor. Kültürel meseleler siyasete aktarıldığında, çok keskinleşir. Şimdi yine bilim ve eğitim meselesi olan bu konuyu, iktidarın ‘Yeni Osmanlıcılık‘ siyasetiyle eş güdümlü okumak zorunda kaldığımız için siyasallaşıyor. İktidar, Türkiye‘ye yeni bir tarih ve gelenek icat etmeye çalışıyor. Ancak bu icat etmeye çalıştıklarının tarihle ve gelenekle ilgisi yok. Bunun karşısında da modern, Kemalist ve sol kesimler de, tarihte ne olduğunu bilmeden ve konudan habersizce Osmanlıca derse büyük tepki veriyorlar. Bu nedenle, konuyu doğru bir zeminde tartışamıyoruz. Osmanlıcayı bilim ve eğitim meselesi olarak ele alırsak elbette öğrenilmesi gerekir. Herhangi bir şeyi öğrenmeyelim demek, taassuptur“.
Ulusoy‘a göre, Osmanlıca ders, CHP iktidarında okutulsaydı hiçbir tartışma yaşanmazdı:
“Cumhuriyet Devrimi, Türkiye‘ye yeni bir tercih sundu ve Batı medeniyet dairesi içinde olmak istedi. Bu yüzden de Osmanlı ve İslam‘a dayalı olan şeyleri kendisinden koparmak istedi. Ancak devrimin, dinginleşmeye başladığı dönemlerde, laik bürokrasi, tarihle olan bağlarını yeniden kurabilmeliydi. Mesela, bir CHP iktidarında Osmanlıca okutulsaydı bugün biz bu sorunu konuşmazdık”.
Peki Osmanlıca, liselerde okutularak öğrenilebilir mi?
“Liselerdeki Osmanlıca öğrenimiyle, ne mezar taşlarında yazılanları ne de babaannenizin mektuplarını ne de herhangi bir kitabeyi okuyabilirsiniz. Hatta üniversitelerdeki öğrenim bile yetersizdir” diyor Ulusoy.
“Harf Devrimi’ne yönelik eleştiriler siyasaldır”
Can Ulusoy‘la söyleşimizde, Harf Devrimi‘ne yönelik eleştirileri de konuşuyoruz.
Nitekim, ne zaman dil tartışmaları çıksa, Harf Devrimi’ne yönelik eleştiriler de gündeme geliyor.
Ve, 1 gecede, halkın cahil bırakıldığı iddia ediliyor.
Oysa o dönemler, zaten okuma yazma oranı yüzde 3 ile 5 arasında.
Ayrıca Ulusoy, okuma yazma bilenlerin de zaten, Latin alfabesine aşina olduğunu hatırlatıyor.
Bu tartışmayı da siyasal buluyor Ulusoy:
“Harf ve Kılık Kıyafet Devrimi‘nin diğer devrimlerden farkı, toplumun tüm kesimini etkilemesidir. Düşünün, yarın sabah kalktığımızda tüm tabelaların Arap harfleriyle değiştirildiğini görsek, Ortadoğu ülkesinde olduğumuzu hissetmez miyiz? O tarihte de bir gecede tabelalar değişti ve toplumun tüm kesimleri etkilendi bu durumdan. Ancak, Latin alfabesine geçiş, bir medeniyet projesiydi. Amaç, okuma yazma oranını arttırmak değildi. Gelecek kuşaklara yönelik bir girişimdi”.
Ulusoy’un son saptamasını da paylaşarak, yazının bu bölümüne noktayı koyalım:
“Cumhuriyet, bir medeniyet projesiydi. Ancak, alt yapıyı dönüştürmeden, üst yapıya (kültür ve siyaset) müdahale edilerek toplum değiştirilmeye çalışıldı. Bundan da tam olarak başarı sağlanamadı. Mesela, laiklik ve bölücülük gibi iki sorun çözülemedi. Çünkü Cumhuriyet, seküler toplum ve laik toplumla, ulus devlet inşa etmeye çalıştı. Bunda da tam olarak başarılı olamadığı için, laiklik ve milli devlet sorunu bugüne kadar uzandı.”
Metin Çelik odasını topladı, genelge kafa karıştırıyor
CHP Bursa örgütlerinde onlarca isim istifaya hazırlanıyor.
İl başkanı, il ve ilçe başkanları, il ve ilçe yöneticileri…
Nitekim 25 Aralık 2014 son gün.
İstifa etmeye hazırlananlar arasında odasını toplayanlar da var.
İl Başkanı Metin Çelik, dün sessiz, sedasız odasını topladı ve bir bakıma vedasını yaptı.
30 kişilik il yönetiminden 6 ismin istifa etmesi bekleniyor.
Ancak tam da bu noktada Genel Merkez’in genelgesi kafa karıştırıcı cinsten.
Nitekim genelgede, istifa eden il başkanı için atama yapılmaması, görevinden ayrılan yöneticilerin yerine yedeklerin görev almaması gibi maddeler var.
Eğer genelgede bir yanlışlık yapılmamışsa veya yeni bir genelge gelmeyecekse, bu durum örgütlerin boşalmasına neden olacak.
CHP‘de soru işareti olan bir diğer konuysa aday adayı sayısı…
Bu seçimde, aday adayı sayısında ciddi bir artış olacağı öngörülüyor.
Ancak, adayların Genel Merkez yoklamasıyla mı yoksa ön seçimle belirleneceği sorusu, sayıyı etkileyecektir kuşkusuz.