Geçen cumartesi, tam 30 özel eğitim kurumu OHAL kararnamesiyle kapatıldı.
Bu okulların önemli bölümü Nilüfer‘de faaliyet gösteriyordu.
Ve tümü de Fethullahçı Terör Örgütü’yle bağlantılarından dolayı kapatılmıştı.
Şimdi bu eğitim kurumlarının mal varlıkları Hazine‘ye devrediliyor.
Ancak, listede önemli bir detay var.
Kapatılan okullardan 5’inin sahibinin, Cemaatçiliğiyle ilgili soru işaretleri olduğu iddia ediliyor.
Buna rağmen, diğer Cemaatçi okullarla aynı akibete uğradılar.
Peki neden bu 5 okul kapandı?
Lafı uzatmadan, bildiklerimizi yazalım.
Malum, geçen yıl dershaneler tarih olmuştu…
Dershanelerin, hatırı sayılır bölümü de Cemaat‘in eğitim kurumlarından oluşuyordu.
Cemaat, dershanelerden büyük bir maddi kaynak sağlıyordu.
Ayrıca dershaneler, Cemaat için muazzam bir insan kaynağıydı.
Bugüne kadar dershanelerde 100 binlerce öğrencinin beynini yıkadılar.
Çünkü dershaneye giden öğrenciler, takviye ders almaları için ışık evlerine yönlendiriliyordu.
Işık evlerindeki ağabeyler, üniversite adaylarına sadece matematik, fen, coğrafya öğretmiyorlardı.
Din öğrenimi adı altında bir süre sonra Cemaat‘in propagandasını yapmaya başladılar.
Üniversiteyi kazananların Cemaat‘le bağı devam ettirildi ve yüksek öğrenim döneminde de 100 binlercesi ışık evlerinde barındırıldı.
Yeniden asıl konumuza dönersek…
Milli Eğitim Bakanlığı, geçen yıl temel lise ve etüt merkezlerinin tamamına ruhsat vermedi.
Bunların kahir ekseriyeti Cemaat’in eğitim kurumlarıydı.
Hal böyle olunca binlerce Cemaatçi öğretmen işsiz kaldı.
Tek çıkar yol vardı.
Öğretmenlerini, Cemaat dışındaki okullarda çalıştıracaklardı.
Öyle de oldu ve Fethullahçı öğretmenler, çeşitli okullarda istihdam edildi.
İşte geçen cumartesi kapatılan 5 eğitim merkezinin, o okullardan oluştuğu öne sürülüyor.
Peki söz konusu okulların sahipleri neden Cemaatçi öğretmenleri çalıştırarak risk aldılar?
Efendim nedeni çok basit…
Tamamen ‘duygusal.’
Çünkü öğretmenler, tek başlarına gelmediler özel okullara ve kendileriyle birlikte, yüzlerce Cemaatçi öğrenciyi de kaydettirdiler çalıştıkları okullara.
Yani hem iş buldukları için Cemaatçi öğretmenler kazandı, hem de yüzlerce öğrenciyi kaydettiren özel okul sahipleri ihya oldular.
Ancak yanlış hesapları Bağdat‘tan döndü.
Nitekim Milli Eğitim Bakanlığı, Cemaatçi öğretmen çalıştırmalarını affetmedi ve bastı mührü.
AK Parti’de görülmemiş şeyler oluyor!
Muazzam bir ihbar mekanizması çalışıyor şu günlerde.
Hayır Emniyet’in, vatandaşa yaptığı çağrıdan söz etmiyorum.
Nitekim Emniyet, yasal çerçevede, vatandaşla işbirliği yapmak istiyor.
Sözünü ettiğim, AK Partililerin AK Partilileri ihbar etmeleri.
Sosyal medya aracılığıyla yaptıkları ihbarlar gırla gidiyor nitekim.
Filanca partilimiz, fi tarihinde paralelcilerle yemek yemişti.
Falanca partilimiz, şu tarihte haşhaşilerle çay içmişti.
Öteki partilimiz, geçmiş tarihte Fetoculara yardım etmişti.
Beriki partilimiz, bir tarihte vatan hainleriyle iş tutmuştu.
Listeler, çarşaf çarşaf afişe ediliyor, küfür ve hakaretler havada uçuşuyor.
İhbarcıları 3 grupta kategorize edebiliriz.
Birinci gruptakiler, kendini aklamak için ihbar mekanizmasına başvuranlardan oluşuyor.
Bunlar, geçmişte Cemaatin adamlarıyla yiyip, içmişliği olup, bugünlerde sıkı bir Cemaat karşıtı profil çizerek, durumdan sıyrılmaya çalışan AK Partililerdir.
İkinci gruptakiler, yeni durumdan rol çalmak isteyen uyanıklardan müteşekkil.
Bunlarsa, yine dört başı mamur bir paralel karşıtı görüntüsü sergileyip AK Parti’de yeni bir dönem başlarsa, etkin olmaya çalışan stratejik partililerdir.
Ve üçüncü grup…
Üçüncü gruptakileri, tamamen intikam duygusuyla hareket eden partililer olarak tarif edebiliriz.
Bunlar, kan davalı olarak gördükleri AK Partililerin boynuna ‘paralelci‘ yaftası geçirip, yüreklerini soğutmaya çalışanlardan oluşuyor ki, en ateşli olanlar da bunlardır.
Büyük Atatürk, 90 yıl önce görmüştü
Gazi Mustafa Kemal, durup, dururken, tekke ve zaviyeleri kapatmamış.
Ulu Önder, haybeden medrese eğitimine son verip, çağdaş ve bilimsel eğitimin önünü açmamış…
Büyük Atatürk, sebebsiz yere Tevhid-i Tedrisat Kanunu‘nu çıkarıp, eğitimi millileştirmemiş.
Eşsiz lider, laf olsun diye “Türkiye, şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz” dememiş.
Hasılı Atatürk’e, boşuna yüzyılın dahisi dememişler!’