Olay Gazetesi Bursa

Cemaat üniversitesinin ibretlik hikayesi

Fetullahçı Terör Örgütü‘nün Bursa soruşturmasında, Orhangazi Üniversitesi kilit konumda. Bursa’da hiçbir gruba tanınmayan imtiyazlar, Orhangazi Üniversitesi arazisi eliyle Cemaat‘e verilmişti. Üniversitenin temeli atılmadan yıllar önce sorumluları uyarmış, böylesine bir tahsisin adil olmadığını vurgulamıştık. Ancak nafile çabalar olarak kaldı. Cemaat, kimi zaman iktidar erkini de tanımıyordu. Metro duraklarına bile isimlerini yazdıracak kadar, tehditkarlardı. Devletin yapması gereken […]

Fetullahçı Terör Örgütü‘nün Bursa soruşturmasında, Orhangazi Üniversitesi kilit konumda.

Bursa’da hiçbir gruba tanınmayan imtiyazlar, Orhangazi Üniversitesi arazisi eliyle Cemaat‘e verilmişti.

Üniversitenin temeli atılmadan yıllar önce sorumluları uyarmış, böylesine bir tahsisin adil olmadığını vurgulamıştık.

Ancak nafile çabalar olarak kaldı.

Cemaat, kimi zaman iktidar erkini de tanımıyordu.

Metro duraklarına bile isimlerini yazdıracak kadar, tehditkarlardı.

Devletin yapması gereken sınavı üstlenmişler, ortak sınav adı altında 10 binlerce öğrencinin iletişim bilgilerini edinmişlerdi.

Çünkü fişleme, gözetleme, şantaj, tehdit ve kumpas, bu grubun başvurduğu en yaygın yöntemdi.

Bursa eski Valisi Şahabettin Harput‘un gözaltına alınmasının temel gerekçelerinden biri de Orhangazi Üniversitesi‘ydi.

Onlarca dönümlük arazinin Cemaat’e verilmesini sağlayan isimlerin başında geliyor Harput.

Kuşkusuz tek sorumlu Harput değil.

Gelin bugün Orhangazi Üniversitesi‘nin ibretlik kuruluş öyküsüne göz atalım.

2002 ile 2006 arasında Bursa Tabip Odası’nda yönetim kurulu üyeliği yapan, sonraki yıllarda da Yüksek İhtisas Hastanesi‘nde yöneticilik yapan (başhekim yardımcısı) Balgöç Genel Başkanı Doç. Dr. Yüksek Özkan bir rapor hazırlar.

Raporda, Yüksek İhtisas Hastanesi‘nin çürük olduğu, hastanenin vakit kaybedilmeden taşınması gerektiği, en uygun yerin de Ankara Yolu’na cepheli Tarım ve Köy İşleri arazisinin olduğu belirtilir.

Yani Özkan, hem teşhis yapmış hem de reçete yazmıştır.

Özkan ayrıca, yeni hastanenin kapanan Polis Koleji ve Şevket Yılmaz Hastanesi‘yle tünel yöntemiyle birleştirilmesini, böylece 300 dönümlük dev bir hastanenin ortaya çıkarılmasını önerir.

Bu hastane, sadece Bursa‘nın değil Güney Marmara‘nın da ihtiyacını karşılayacaktır. 

Özkan önce siyasetçilerin kapısını çalar.

Net bir yanıt alamasa da, “Orada başka bir tasarruf düşünülüyor” sözünü işitmiştir siyasetçilerden.

Ancak Özkan, durumun çok acil olduğunu, Yüksek İhtisas Hastanesi‘nin mevcut durumda hizmet vermesinin riskli olduğunu anlatmak için çalmadık kapı bırakmaz.

Taa ki dönemin Deftardarı‘nın, “Geçmiş olsun, o araziyi Uludağ Eğitim Vakfı’na veriyoruz” sözlerini işitinceye kadar.

O dakikada pes eder Yüksel Özkan.

Alın size Cemaat’in o yıllarda, siyaseti nasıl esir aldığını gösteren bir örnek daha.

Bu öyle bir güçmüş ki, çürük bir hastanenin sağlam bir binaya dönüştürülmesine bile tercih edilecek kadar tehlikeliymiş.

 

 

—————–

 

 

AK Parti’de kılıçlar çekildi!

 

AK Parti’de inanılması güç şeyler oluyor.

İl yönetimindeki kavga malumunuz.

Kavganın cephesi genişliyor ve yeni isimler ekleniyor.

Dahası, kavga sosyal medya üzerinden söz düellosuna dönüşmüş durumda.

AK Parti İl Başkanı Cemalettin Torun, facebook hesabından isim vermeden bir il yönetim kurulu üyesi için ‘ahlaktan yoksun’, ‘kifayetsiz muhteris‘ gibi ifadeler kullandı.

Söz konusu il yönetim kurulu üyesi de Torun‘a jet yanıt vererek “Sosyal medya üzerimden parti içi meseleleri tartışmaya siyasi terbiyem müsade etmiyor ama bildiklerimi genel merkezle paylaşacağım” diyerek, Torun‘u Ankara’ya şikayet edeceğini ilan etti.

Bu arada, il yönetim kurulu toplantısında ses kaydı alındığı ve konuşulanların dışarıya sızdırıldığı şeklinde iddialar dillendiriliyor.

Ayrıca Torun, iki il yönetim kurulu üyesini istemediğini net bir şekilde ifade etmiş.

Geçmişte CHP’de sıkça yaşanan parti içi kavganın AK Parti‘de yaşandığına ilk kez tanık oluyoruz.

Daha doğrusu ilk kez kamuoyu önünde çok ciddi bir polemik yürütülüyor.

Baştan beri, 15 Temmuz’un en çok AK Parti‘de kırılmalara yol açtığını savunduk.

Öyle anlaşılıyor ki, 15 Temmuz depreminin artçıları sürecek.