Uzun yıllar siyasetin içinde olan, yani siyasette çekirdekten yetişmiş Ankara’da yaşayan bir dostumla sohbet ediyoruz.
Söz dönüp dolaşıp, kaçınılmaz olarak salgına geldi.
Birkaç günlüğüne Bursa’ya gelen dostum karşılaştığı manzarayla ilgili şaşkınlığını dile getirdi:
“Hayret, sanki bu virüs Bursa’ya hiç gelmemiş.Ankara’da sokakta maskesiz dolaşmak istisnayken, Bursa’da maske kullanımı istisna. Ankara’da maskesiz dolaşanlar garipsenir, hatta o kişilerden kaçınılır ve tepkisel bir bakış atılır. Bursa’da tam tersi bir manzara var. Marketlerde de aynı manzara var. Ankara’da marketlere sırayla giriliyor, burada marketlerin içi ana baba günü. Sosyal mesafe ise hak getire. Yasak kapsamına giren 18 yaş altı gençler Bursa’da dışarıda dolaşıyor. Anneler çocuklarını almış dışarıda gezdiriyorlar.”
Trafikle ilgili de şunları söyledi dostum:
“Normal şartlarda Ankara trafiği çok yoğun ve sıkışıktır. Birkaç kilometrelik yolu dakikalarca katedemezsiniz. Ancak bu salgın günlerinde trafik çok rahat. Araç yok denecek kadar az caddelerde. Bursa’da ise maşallah trafik normal günleri aratmıyor. Herkes aracıyla dışarıda. ”
Sözü şurayı getirdi dostum:
Ankara’da yaşayan dostumun gözlemleri böyle.
Bürokrasi ve düzen kenti Ankara’nın, diğer kentlere kıyasla tedbirlere uyması bana şaşırtıcı gelmedi.
Ancak Sağlık Bakanı’nın sürekli Bursa’nın kalabalık meydanlarını gösteren fotoğraflar paylaşması, yaygın basında Bursa’daki kalabalıkları gösteren haberlerin yapılması tesadüf olmasa gerek.
Ancak…
İki kent arasındaki fark, vaka ve vefat sayılarına yansımış mı, bu konuda çok emin değilim.
Nitekim Sağlık Bakanlığı, verilerin il, il açıklanmaması politikası izliyor.
Ancak Bakan Koca, en riskli 4 il arasında Ankara’yı telaffuz etmişti.
Bursa’da ise son rakamları Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş açıklamış, iktidar partisi temsilcileri de Bursa’nın Türkiye ortalamasının altında olduğunu söylemişlerdi.
Dün Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Güzide Elitez, Uludağ Üniversitesi’nde vaka sayısının sıfıra düştüğünü, Şehir Hastanesi’nde ise sadece 30 vaka kaldığını belirtmişti.
Yine de tedbirlere uymakta fayda var.
Ne demişler:
İşini kış tut, yaz çıkarsa bahtına.
Kivinin yükselişi
Yakın geçmişe kadar tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biriydi Türkiye.
Tüm istatistikler, diğer iş kollarındaki büyümeyle tarımsal üretimdeki büyüme arasında dağlar kadar fark olduğunu gösteriyor.
Tarım sektöründe faaliyet gösteren yaş grubunun yükselmesi, kırsal ile kent nüfusu arasındaki farkın açıklaması ve tarım alanlarının hızla küçülmesi de istatisiklikerle örtüşüyor.
Ancak pandemi süreci, bu gidişe dur diyecek koşulları yaratacak hiç kuşkusuz.
Değerli meslektaşım Uğur Yılmaz’ın “Bursa kiviyi sevdi” başlıklı yazısı dikkatimi çekti.
Armuduyla meşhur Bursa’nın son yıllarda kivi üretiminde öne çıktığını yazmış Yılmaz.
Öyle ki Bursalı üretici geçen yıl 8 bin 163 ton kivi üretmiş.
Türkiye genelinde 63 bin 789 ton kivi üretiliyor.
Yani Bursa, toplam üretimin yaklaşık yüzde 13’lük kısmını karşılıyor.
Kivi üretiminin artmasının temel nedeni, talebin fazla olması.
Bir de üretimin daha kolay olması.
Ve elbette kivi karlı bir meyve.
Yılmaz, köyleri dolaşırken hayli ilginç hadiserle de karşılaşmış.
Mesela köylüler, 3 milyon liralık soğuk hava depoları kurmuşlar.
20, hatta 30 milyonluk soğuk hava depoları kuranlar bile varmış.
Yani, yandık, bittik kül olduk derken, hala toprağa yatırım yapan çiftçilerimiz var.
Çiftçi belgesinde talep patlaması
Malum, tarlasını ekip, biçenler sokağa çıkma yasağından muaf.
Yani, 100 metrekare bir araziniz varsa Tarım İl Müdürlüğü’ne başvurup, çiftçi belgesi alabilir böylece yasaktan muaf olabilirsiniz.
Bugüne kadar yatırım yapmak için toprak alanlar bile Çiftçi Kayıt Sistemi’ne girmişler.
Hal böyle olunca, çiftçi belgesi başvurularında patlama olmuş!
Yükselip düşen ateş
Dün markete girerken, görevli ateş ölçerle ateşimi ölçtü.
35 derece çıktı.
Ancak bu ateş ölçümlerine çok güvenmemek lazım.
Cezaevine girmeden, özel elbiselerimizi giydirip, eldiven ve maskelerimizi taktılar.
Tedbirler bunlarla da sınırlı değildi.
Bir de ateşimizi ölçtüler.
Benim 37 küsur çıktı.
Hassas dönemden geçtiğiniz için telaşlanmadım desem yalan olur.
Zaten görevli de sınırda olduğumu söyledi.
Öyle söyleyince biraz daha ateş bastı beni.
Birinci kısımdan, ikinci kısma geçtik.
Orada da ateşimi ölçtüler.
36,5 çıktı.
Birkaç dakika içinde şak diye 1 derece düşmüş ateşim.
Nasıl olmuştu bu?
O gün hava sıcak olduğu için yolda güneşin etkisiyle vücut ısımın yükselmesi dışında başka bir açıklama getiremedik bu duruma.
Yani ateşiniz yüksek çıkarsa panik yapmayın, bir kez daha ölçmenizde fayda var.