Genelleme yapmak çok doğru değil belki ama birçok velinin aynı mantıkla hareket ettiğini biliyoruz.
Özellikle çalışan anne ve babalar, bütçelerini zorlamalarına rağmen çocuklarını özel okula gönderiyorlar.
Böylece hem çocuklar ‘bin çeşit’ sosyal aktiviteden yararlanıyorlar, hem de gün boyu okulda kalarak, anne ve babaların önemli bir sorununu gidermiş oluyorlar.
Devlet okullarıyla kıyaslandığında eğitim ve öğretim kalitesi tartışmalı bir konu ama çocukların sosyalleşmesi, spor aktivitelerine katılması, müzik becerileri kazanmaları için özel okullar biçilmiş kaftan.
Ancak normal şartlarda…
Çünkü pandemi nedeniyle neredeyse 1 yıldır öğrenciler uzaktan eğitim alıyorlar.
Yani özel okulların sunduğu cazip imkanlardan yararlanamıyorlar.
Bu durum özel okulların öğrenci sayısında ciddi bir azalmayı beraberinde getirdi.
Buyrun Bursa’daki özel eğitim kurumlarının 2019-2020 ile
2020-2021 öğrenci sayıları arasındaki anlamlı farka:
2019-2020 yılında özel ilkokul, özel ortaokul, Anadolu lisesi, fen lisesi, akşam lisesi, mesleki ve teknik Anadolu lisesi ve özel mesleki ve teknik Anadolu liselerinde okuyan öğrencilerin sayısı 56 bin 334.
İçinde bulunduğumuz 2020-2021 eğitim ve öğretim döneminin öğrenci sayıları:
Özel ilkokul, özel ortaokul, Anadolu lisesi, fen lisesi, akşam lisesi, mesleki ve özel mesleki ve teknik Anadolu liselerinde okuyan öğrencilerin sayısı 50 bin 308.
Yani, özel okullardan devlet okullarına yaklaşık yüzde 11’lik bir kayma olmuş.
Çocuklarının kaydını özel okullardan sildiren veliler “Madem çocuğum sosyal aktivitelerden yararlanamıyor, o zaman neden para vereyim?” diyorlar.
Peki bu durum özel okulları nasıl etkiledi?
İkinci yazımda.
Kapanan tek bir özel okul yok
Bursa’daki özel okulların öğrenci kaybı 6 bin 26.
Okulda öğrenci olmadığı için ekstra gelirden de mahrum oldu özel okullar.
Ayrıca velilerin bir kısmı taksitlerini ödemedi/ödeyemedi.
Üstelik beden eğitimi gibi uygulamalı derslerin öğretmenleri hariç diğer eğitim çalışanları büyük oranda kısa çalışma ödeneğinden yararlanamadı.
Yani bir özel okulun başına gelebilecek en kötü şeyler oldu.
Bu durumda Bursa’da çok sayıda özel okulun kapısına kilit vurması gerekir değil mi?
Ancak hayır Bursa’da tek bir özel okul bile kapanmamış.
Yani tümü faaliyetine devam ediyor.
Neden?
Nedeni şu:
2015 yılında değişen Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği, özel okul kurmayı hayli zorlaştırıyordu.
Bu nedenle 2015’ten önce kurulan özel okullar çok değerli.
Evet özel okullar çok zor durumda.
Ancak birçoğu zarar etmesine rağmen, kapanma yoluna gitmiyor.
Önemli bir bölümü de el altından satışta zaten.
Yüz yüze eğitime rağbet var
Dünkü yazımda Bursa’daki okulların 1 Mart’tan sonra izleyecekleri yol haritasını paylaşmıştım.
1 Mart’tan önce köy okulları açılmıştı.
Ancak o okullarda da devam zorunluğu yok.
Yani yüz yüze eğitim isteğe bağlı.
Buna rağmen, ilk, orta ve liselerde yüz yüze eğitimi tercih eden öğrencilerin sayısı yüksekmiş.
Yani üniversite öğrencilerinin aksine, ilk, orta ve lise öğrencileri okullarını çok özlemişler.
Maaşların yarısını işveren yarısını devlet karşılasın
Kısa Çalışma Ödeneği, mart sonu itibariye son buluyor.
Dün gazeteleri okurken Antalya OSB Başkanı Ali Bahar’ın açıklaması dikkatimi çekti.
Ali Bahar, Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasının sonlandırılması tarihini erken buluyor.
Dahası, “Bu çok riskli bir karardır” diyerek, çok sayıda işletmenin işçi çıkaracağını ima ediyor.
Sosyal güvenlik uzmanı Özgür Erdursun da aynı görüşte.
O çok daha net ifadelerle, uygulamanın mart ayında bitmesi halinde işsizlikte patlama olacağını iddia ediyor.
Ancak Erdursun’un önerisi de var:
“Kısa Çalışma Ödeneği sona ererse, işçi çıkarma yasağı da sona ermiş olacak. O zaman işveren tazminat ödemek zorunda kalacak. İşler zaten kötü, işveren hangi parayla tazminat ödeyecek? Ayrıca çok sayıda kişi işinden olacak. Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması bitebilir ama bunun yerine devlet, işverene çalıştığı her işçi için ücret desteği vermeli. İşçilerin maaşının ve sigorta primlerinin yarısını devlet, yarısını da işveren versin. Eğer bu yapılmazsa, çok sayıda kişi işsiz kalacağı için işsizlik ödeneğine başvuracak. Yani devletin kasasından yine para çıkmış olacak. Ancak ücret desteği verilirse, insanlar işlerini kaybetmeyecek.”
Bence son derece makul bir öneri.
Kısa Çalışma Ödeneği’nin devlete maliyeti
Kuşkusuz, Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması ağır pandemi koşullarında işverene can suyu oldu.
Peki Kısa Çalışma Ödeneği’nin devlete maliyeti ne kadar oldu?
İşsizlik fonundan karşılan uygulamanın maliyeti 31 milyar lira.
İşsizlik fonunda biriken para ise toplam 131 milyar lira.
Yani işsizlik fonunun sadece küçük bir bölümü kullanıldı.