Geçen pazar, yolum Mudanya’nın Yaman Köyü’ne düştü.
Halkın geçimini meyvecilikten sağladığı, zeytinlikleriyle şirin bir köy burası.
Köye girişte, son derece ilginç bir görüntü dikkatimi çekti.
Bir minare.
Evet sadece bir minare.
Yani minare var ama camisi yok.
Cami az ilerdeydi.
O caminin de minaresi yoktu.
Minaresiz cami olur mu hiç?
Evet bu köyün camisi minaresiz.
Efendim minaresiz caminin hikayesi şöyleymiş:
Yıllar önce cami köy halkına küçük gelmeye başlıyor.
Ancak imkanlar kısıtlı olduğu için yeni bir cami yapacak kadar para bulunamıyor.
Ne yapıp, edip imkanlarını zorlayan köy halkı eski caminin 100 metre ilerisinde yeni bir cami yapıyor.
Ancak ne eski caminin minaresini yıkacak parayı denkleştirebiliyorlar, ne de yeni camiye minare yapacak parayı bulabiliyorlar.
Neticede yeni bir cami yapılmış yapılmasına ama minaresi yok.
Köyün kahvesine girince, yanımdaki arkadaşlar köylülerle tanıştırdılar beni.
Gazeteci olduğumu öğrenen köylüler etrafımı sardı.
Öncelikle minare sorunlarını yazmamı rica ettiler.
Bir hayırseverin eski minareyi yıkıp, yeni camiye minare inşa etmesini istiyorlar.
İşte buradan yazıyorum, Yaman Köyü’nün eski minaresini yıkıp, yeni camisine minare yapacak bir hayırsever aranıyor.
Köylülerin başka istekleri de vardı.
İkinci yazımda.
Okulsuz, internetsiz ve toplu ulaşım aracı olmayan köy
Köyün sorunları ise dağları aşmış durumda.
Köylüye bir dokundum, bin ah işittim.
Mesela köyde cep telefonu, internet çekmiyor.
Bu yüzden pandemi döneminde köyün öğrencileri mağdur olmuşlar.
Daha doğrusu EBA’dan yararlanamamışlar.
Gerçi köyde yüz yüze öğrenim yapmak için okul da yok.
Öğrenciler, köyün deniz manzaralı okulu bakımsızlıktan yıkıldığı için ya 13 kilometre mesafedeki Trilye’ye, ya da 40 km uzaklıktaki Mudanya’ya gitmek zorundalar.
Bu köyde ulaşım da yok.
Haftanın sadece 2 günü toplu ulaşım varmış.
Arabanız yoksa, ya otostop çekeceksiniz ya da yaya olarak gitmek zorundasınız.
Anlattıklarım Güneydoğu’nun değil, marka kent Bursa’nın bir köyünde yaşananlardır.
O halde, bu köye bir hayırsever de okul yapması için gerekiyor.
Kara incir yüzleri güldürmüş
Bursa’nın meşhur meyvesi kara incir yetiştiriyor köylüler.
Bu yıl hasat çok kötü değilmiş.
Biz oradayken, kasalara konan incirler sevk edilmek için depolanıyordu.
Köydeki zeytinlikler de dikkat çekecek kadar fazlaydı.
Ekilebilir alanların bir kısmı boştu.
Köylü zarar etmektense, ekim yapmamış.
Türkiye’nin en verimli tarım topraklarının atıl kalması, tarımda geldiğimiz noktayı gösteriyor.
Üreticiye destek şart
Şöyle demiş Tazgan:
“Hem dış pazarda, hem iç pazardaki fiyatlar üreticiyi son derece memnun ediyor. İç piyasaya satış 40-45 liradan başladı. Şimdi ürünün bollaşmasıyla 20 ila 25 lira arasında değişiklik gösteriyor. Kanada’ya az miktarda ihracat yapılıyor. Kanada’ya girmek demek, ABD’ye dolaylı ihracatın kapısını açmak demek ve eğer bunu başarırsak bizleri mutlu eden bir noktaya geleceğiz. Çin’e Bursa siyahının satışını başlatırsak çok eminim ki Avrupa’ya arkamızı dönüp Çin’e doğru koşarız. Çünkü nüfus ve ekonomi açısından Avrupa’nın neredeyse 1,5 katı.”
Açıklama ne kadar umut verici değil mi?
Ancak kara incir başta olmak üzere envai çeşit ürün ihraç eden Bursalı çiftçi, son yıllarda artan maliyetler nedeniyle ekip, biçmekte zorlanıyor.