Ben görmedim ama eskiden benzin, tüpgaz yakıt, şeker, yağ kuyrukları varmış memlekette.
Bu kuyruklar, siyasete malzeme bile oldu/oluyor.
Nitekim siyasi iktidarlar, rakip partileri, yağ, gaz, şeker kuyrukları üzerinden vuruyorlar zaman zaman.
Ancak kuyruklarda, dünyayı kasıp kavuran petrol krizi ve Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Türkiye’ye uygulanan ambargoların etkisi olduğu, nedense dile getirilmez.
Bugün ise yağ kuyruğu gitti, sıfır kilometre araç kuyruğu geldi.
Cebinizde paranız olsa bile sıfır kilometre bir araç satın almak için sıraya girmeniz gerekir.
Dün Bursa’daki bir otomobil ana bayisinde, bin kişinin araç satın almak için ismini listeye yazdırdığını duydum.
Bin kişi sadece bir bayide sıra bekliyor.
Bursa ve Türkiye genelinde araç sırası bekleyenlerin sayısı çok daha fazla.
İkinci el araçlarda az da olsa fiyatların yükseldiğini ve hareketlenmenin başladığını söyledi.
Bir bayide bin kişinin sıra beklediğini hatırlattığımda ise, “Ben bunu inandırıcı bulmuyorum. Evet çip krizinden dolayı otomotiv fabrikaları üretimlerini durdurdu ama kriz sadece Türkiye’ye mi vurdu? Patateste sıra bekleyen biz, pirinçte sıra bekleyen biz, arabada da sıra bekleyen biz” dedi.
Yanık’ın söyledikleri bana mantıklı geldi.
Çip tedariğinden kaynaklı araç arzı sorunu ciddi boyutlara ulaşmış olsaydı bu durum diğer ülkelere de yansımaz mıydı?
Ancak mesela “İngiltere’de araç satın almak için binlerce kişi sıra bekliyor” diye bir haber okudunuz mu?
Veya “Fransızlar, parasıyla araç alamıyor” şeklinde bir habere rastladınız mı?
Hakan Yanık, geçen yıl pandemi bahane edilerek araçlara fahiş zamlar yapıldığını, bu yıl da çip krizi öne sürülerek hem sıfır kilometre hem de ikinci el araçlara zam hazırlığının olduğunu söyledi._
Yani araç piyasasını elinde tutan kartellerin yeni bir manipülasyonuyla karşı karşıya olabiliriz.
Ve maalesef bu işten de yine vatandaş zararlı çıkacak.
Pandeminin vurduğu Görükle esnafı
Canlı, cıvıl cıvıl eski Görükle gitmiş, mekanları sinek avlayan, caddelerinde insan yoğunluğundan eser kalmamış Görükle gelmiş.
İnsanlar daha çok parklarda vakit geçiriyor, güzel havanın tadınını yeşil alanlarda çıkarıyorlardı.
Esnafı dolaşarak durumlarını sordum.
Çünkü pandemi en çok bir öğrenci mahallesi olan Görükle’nin esnafını vurdu.
Çoğu dükkan kapalıydı.
Mekanları açık olan esnafın ise tadı, tuzu yoktu.
Esnafa bir dokundum, bin ah işittim.
Bir büfe sahibi esnaf, Görükle’de pandemi öncesi Yemek Sepeti’ne 300 esnafın üye olduğunu, bugün ise en fazla 100 esnafın kaldığını söyledi.
Yani destek paketleri esnafı memnun etmemiş görünüyor.
Dahası, 1 yılı aşkın zamandır can çekişen esnafı, diriltecek gibi görünmüyor.
Kiralar nasıl ödenecek?
Esnafın bir bölümü bir kereye mahsus 3 bin ile 5 bin liralık destekten faydalanacak.
Bir de istihdam koşuluyla kredi imkanından yararlanacaklar.
Ancak esnafın bir başka sorunu daha var.
Biriken kiralar.
Daha önce de yazdım, mekanların çoğu kapalı olduğu için sorun gün yüzüne çıkmış değil ama 10 binlerce esnaf kirasını ödeyemediği için mülk sahipleriyle mahkemelik olacak, yargı sistemi binlerce dosyayı kaldıramayacak duruma gelecek.
Dahası olağanüstü şartlarda kiraları düzenleyecek bir yasa çıkmazsa alışveriş yaptığımız bakkal, kahve içtiğimiz kafe, et aldığımız kasap iflas bayrağını çekebilir.
Aşı aşı aşı
Vücudunun tüm kemikleri ağrıyan Aktaş, dayanılmaz acıları nedeniyle günlerce uyumak istemiş.
Sesini bile etkileyen virüsün yarattığı tahribat günlerce geçmemiş.
Virüs, Aktaş’ın kapısını 2. doz aşıyı olduktan 28 gün sonra çalmış.
Dikkatinizi çekerim, 2. doz aşıyı oluyor ve üzerinden de 28 gün geçiyor ama hastalığa yakalanmaktan kurtulamıyor.
Aktaş, hastalığa yakalanmaktan kurtulamadı ama belki de hayatını aşı kurtardı.
Zaten hastalığı süresince sağlığıyla yakından ilgilenen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da benzer şeyler söylemiş.
Şimdi bu ibretlik hadiseden şu 2 sonuç çıkıyor.
Aşı işe yaramıyor, yan etkisi vardır türünden savsatalara sakın inanmayın. Sıranız geldiği gibi aşınızı olun.
Aşı olduktan sonra bile tedbiri elden bırakmayın.