Olay Gazetesi Bursa

Binlerce hükümlü nakil olacak!

Bir süre önce, Adalet Bakanlığı‘ndan 81 ilin Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilen yazıda, cezası 4 yıldan az süre kalan tutuklu ve hükümlülerin listesi istendi. Söz konusu kapsamda olan tutuklu ve hükümlülerin dosyaları incelenerek, en geç 25 Temmuz‘a kadar Adalet Bakanlığı’na gönderilmesinin istendiği yazının anlamı ne? Kulislerde, Adalet Bakanlığı‘nın bir af hazırlığı içinde olduğu iddia ediliyor. Nitekim, Fetullahçı Terör […]

Bir süre önce, Adalet Bakanlığı‘ndan 81 ilin Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilen yazıda, cezası 4 yıldan az süre kalan tutuklu ve hükümlülerin listesi istendi.

Söz konusu kapsamda olan tutuklu ve hükümlülerin dosyaları incelenerek, en geç 25 Temmuz‘a kadar Adalet Bakanlığı’na gönderilmesinin istendiği yazının anlamı ne?

Kulislerde, Adalet Bakanlığı‘nın bir af hazırlığı içinde olduğu iddia ediliyor.

Nitekim, Fetullahçı Terör Örgütü-Paralel Devlet Yapılanması soruşturması kapsamında binlerce kişinin cezaevlerine girmesi söz konusu olacak.

Böyle bir durumda, mevcut cezaevlerinin kapasitesinin yeterli olmayacağı konuşuluyor.

İşte bu nedenle, cezası 4 yıldan az olan hükümlülerin affedilmesi için Adalet Bakanlığı’nın bir ön hazırlık içinde olduğu ve üst satırlarda paylaştığım yazının da bu hazırlığın bir parçası olduğu ifade ediliyor.

Binlerce tutuklu ve hükümlüyü ilgilendiren gelişme için, dün bir araştırma yaptık.

Ankara, af iddialarını kesin bir dille yalanladı.

Ancak, “Af yok, nakil var” dediler…

Yani, binlerce hükümlünün, başka cezaevlerine nakledilmesi gündemde.

Gerekçe olarak da FETÖ soruşturması gösteriliyor.

FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimi kapsamındaki süphelilerin, güvenli bir cezaevi ortamında tutulmaları planlanıyor.

Tabii tek nedenin de bu olmadığı ifade ediliyor.

Nitekim binlerce yeni tutuklunun gelmesiyle birlikte, cezaevlerinde bir düzenleme yapılacak.

İşte bu düzenlemenin yapılması için de Adalet Bakanlığı bir ön hazırlık içinde.

 

İşadamları neden gözaltında?

 

Kaotik bir dönemden geçiyoruz.

Bir gecede binlerce kamu görevlisi açığa alındı, on binlerce öğretmenin lisansı iptal edildi, yüzlerce okul kapatıldı, çok sayıda üniversite mühürlendi, gazete ve televizyonların yayın hayatına son verildi.

Devlet, darbe girişiminin sıcaklığıyla, savunma refleksi gösteriyor en katı şekilde, kabul.

Ancak bu tablo, derin bir toplumsal kırılmaya yol açıp, büyük bir sosyolojik sorunla karşı karşıya bırakabilir bizi.

Bu konuya virgül koyup, işadamları meselesine gelelim.

Süreçten iş dünyasının etkilenmemesi söz konusu değildi.

Nitekim Cemaat’in finans ayağı da mercek altına alındı ve bu yapıya maddi yardım yapmış olan işadamları gözaltına alındı.

Ancak gözaltına alınanlar arasında Cemaat ile anılmayan isimlerin de olması soru işareti yarattı.

Peki bunlar neden gözaltında?

Kuşkusuz soruşturma dosyalarının içeriğini bilmiyoruz.

Ayrıca söz konusu işadamlarının faaliyetleri hakkında yeterli bilgiye de sahip değiliz.

Ve yine, gözaltındaki işadamlarının boynuna Cemaatçi yaftasını geçirmek, ne etiğe ne de vicdana sığar.

Ancak, şu değerlendirmeler yanlış olmaz:

17 ve 25 Aralık‘tan sonra Cemaat‘in gerçek yüzü ortaya çıktı.

Yani o güne kadar, hayır işleriyle anılan, yurtdışındaki okullarında Türk bayrağını 4 kıtada dalgalandıran bir hizmet hareketi olarak bilinen Cemaat’in, devlet içine sızmaya çalışan paralel bir yapı olduğu anlaşıldı.

AK Parti hükümeti 17 ve 25 Aralık‘a kadar Cemaat‘e, ama gönüllü ama zorla yardım eden işadamlarından da bir tercih yapmalarını bekledi.

Bir diğer ifadeyle, paralel yapıyla mücadelede devletten yana olmaları beklenildi.

İşadamlarının bir bölümü, bu yapıyla ilişkilerini kesmekle kalmadılar, devletten yana saf tuttular.

Ancak bazıları, 17 ve 25 Aralık‘tan sonra ortada durmayı tercih etti.

Acaba gözaltında olan işadamları, devlet-Cemaat mücadelesinde, ortada kalmayı tercih edenlerden mi oluşuyor?

Bu konuda bir bilgi sahibi değilim ve sadece sesli düşünüp tahminlerimi paylaştım.

 

Darbe girişimiyle güme giden gündemler

 

-Çok değil 15 Temmuz‘dan sadece bir gün önce birinci gündemimiz Suriyelilere vatandaşlık hakkı tanınmasıydı. Hükümet yetkilileri dahil, tek bir siyasetçinin ağzından Suriyelilere vatandaşlık konusunda tek bir kelam çıkmadı.

Canlı bombalar, terörist eylemler, sokağa çıkma, hendek ve barikatlar, televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından kaybolup gitti.

-Bizim bir AB meselemiz vardı hatırlarsanız. Haziran ayında vize serbestisi gelecek biz de Geri Kabul Anlaşması‘nı hayata geçirecektik. Ne oldu o konu, fikri olan var mı?

Başkanlık sistemi de 15 Temmuz’un en güncel konusuydu. Şu 15 günde tek satır gündeme geldi mi?

Hasılı, 15 Temmuz tüm gündemleri sildi, süpürdü.