Odun kırdı, köylülere yardım etti, şekerden uzak durdu, ekmeği kesti, öğünlerini kaçırmadı ve bol, bol su içti. 2 ayda 22 kilo veren Dr. Mete Ekşioğlu, doğru beslenip, spor yaparak her insanın rahatlıkla kilo verebileceğini söylüyor. Ekşioğlu’nun mide küçültme ameliyatı yapmayı düşünenlere de uyarısı var: “O ameliyatı yaparsanız, mutlaka zararlarını görürsünüz. Doğal yollardan kilo vermek varken, bir organınızı feda etmeyin.”
Yaşam kitle indeksine takılmamak gerektiğini söyleyen Ekşioğlu, önemli olanın vücuttaki yağ oranı olduğunu belirtiyor.
Uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını da anlatan Ekşioğlu, “Uzun yaşayanların ortak özelliği, iyi bir çevreye ve iyi bir insülün düzeyine sahip olmaları ve güçlü kasları olmalıdır” diyor.
Bu hafta ‘nasıl sağlıklı yaşarız?’ sorusuna yanıt aradık. Beslenme Uzmanı Mete Ekşioğlu’nun Orhaneli Yolu’ndaki bağ evine konuk olduk.
Doğal ürünlerle donatılmış kahvaltı masasında yaptığımız söyleşide, A’den Z’ye sağlıklı yaşamın sırlarını konuştuk.
“5 MİLYON YILLIK BESLENME ALIŞKANLIĞIMIZ DEĞİŞTİ SAĞLIĞIMIZ BOZULDU”
Son yıllarda sağlıklı yaşam kavramı hayatımıza daha çok girdi. Teknoloji gelişiyor, tıp ilerliyor, tarım sektöründe verimlilik artıyor ancak sağlığımız bozuluyor. Bu çelişkiyi nasıl izah edebiliriz?
O kadar çok neden var ki. Toprak fakirleşti. Modern tarıma geçildi ve ilaçlama yapıldığı için toprağın verimi düştü. Unutmayalım ki toprakta da çok sayıda canlı yaşıyor. Bunları yaptığınız zaman toprakta yaşayan bitkiyi de kaybediyorsunuz. Yıllarca Omega-3 ağırlıklı beslenmişken artık Omega-6 ile beslenmeye başladık. Rafine gıdaları, mineral ve vitamin değerleri daha düşük besinleri tüketmeye başladık. Dolayısıyla bizim genetik yapımız bu besinleri tanımamaya başladı. 5 milyon yıldır alışkın olduğumuz beslenmeden çok farklı bir beslenme alışkanlığına geçtik. Bu da obeziteye, romatolojik, alerjik ve astım gibi hastalıklara yol açarak, sağlığımızı bozdu.
Sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı, beslenme. İlkokul çağlarından itibaren her besinden almamız gerektiği öğretilir bize. Ancak bugün meyvenin bile yararlı olmadığını söyleyen beslenme uzmanları var. Ne yemeliyiz, ne yememeliyiz?
Bugün 1 armudu 17 kez ilaçlıyoruz. Ama Orhaneli dağında yetişmiş bir armut doğaldır. Şeker hastalığı olanlar kavun, karpuz, yaş incir ve üzümden kesinlikle uzak durmalı. Bunun dışında, doğal ortamda yetişmiş, çilek, vişne, erik, muz, ahududu, böğürtlen, ham kayısı çok faydalı meyvelerdir. Çünkü bunların lif oranları yüksektir. Özellikle lif yönünden zengin olan elma, şeker hastaları için çok faydalı. Şeker hastalarının meyve yememesi çok abartılıyor. Şeker hastaları da belli miktarda, ölçüyü kaçırmayacak şekilde meyve yiyebilirler.
Şeker konusuna ayrı bir parantez açalım. Evet hiç kimse şeker faydalıdır demiyor. Ama hiç mi şeker tüketmemeliyiz?
İngiltere Sağlık Bakanlığı her yıl bu konuda bazı tebliğler yayınlıyor. Bildiğimiz rafine edilmiş şekeri 30 grama (8 adet) kadar tüketebiliriz. Ama sabah kalktığmızda balımızı yedik diyelim, akşam meyve yemememiz gerekir. Veya öğlen meyve yedik, yine o gün başka bir tatlı yememeliyiz. Veya sadece akşam tatlı yersek yine sorun yok.
“RAF ÖMRÜNÜ UZATAN KATKI MADDELERİ SAĞLIĞI BOZUYOR”
Endüstriyel ürünlerden, yani pakete girmiş ürünlerden tamamen mi uzak durmamız gerekir?
Kesinlikle uzak durmamız gerekir. Gıda mühendislerinin ders kitaplarında, gıdaların raf ömürlerini uzatmak, ürünlere tat vermek için çeşitli katkı maddeleri öğretiliyor. Ama bu ürünlerin karaciğerde birikip, tahribat yarattığı da bir gerçek. Bunların en tipik örneği Çin tozu olarak bilinen katkı maddesidir. Bu madde, lösemiden, cilt bozukluklarına kadar çok sayıda hastalığa yol açıyor. Özellikle cipslerde kullanılan bu maddeler gıdaya tat veriyor ancak sağlığa çok zararlı.
Doğal ürünleri nerede bulacağız? Doğal beslenmek için köy köy gezelim mi?
Organik gıda pahalı ama devletimizin verdiği organik sertifikaya güvenmek gerekir. Zaten bu sertifikayı almak kolay değil. Bu bir talep meselesidir. Artısını, eksisini düşünmek gerekir. Bugün burada yaptığımız kahvaltı, 2 saat sonra tırnağımıza, saçımıza, midemize, gözümüzün retinasına gidecek. Kullandığınız malzemenin kalitesine göre, o bölgelerde hücre yapımını sağlayacak. İnşaat yaparken kalitesi düşük malzemeyi kullanırsanız, nasıl kötü bir yapı ortaya çıkarsa, insan vücuduna giren kaliteli besinler de sağlığımıza etki yapıyor. Maalesef günümüzde, hepimizin bir yakını, ya kanser, ya erken yaşta tansiyon hastası ya da görme gibi bozukluklara sahip oldu.
“OBEZİTE ASGARİ ÜCRETLİLERDE DAHA YÜKSEK”
Toplum sağlıklı yaşam konusunda bir bilince ulaştı mı?
Asgari ücret düzeyinde maaş alanlarda obezite oranı çok yüksek. Ancak kültürel ve ekonomik düzey arttıkça, obezite oranı düşüyor. İnsanların sağlıklı yaşam konusundaki bilinç düzeyi ekonomik şartlarla ilgili. Bugün market reyonlarındaki tüm ürünlerin sağlıksız olduğunu söyleyemeyiz. Marketlerden yoğurt, zeytin gibi sağlıklı yiyecekler de satın alabiliyorsunuz.
Kışın yediğiniz domates veya salatalığın hangi şartlarda yetiştiği çok önemli. Eğer ilaçlamadan geçmemişse ve hormonlu değilse yenilebilir.
Yani serada ve doğal ortamlarda yetişmişse sorun yok. Ben biliyorsunuz hekimim ve tarlamda yetişen domatesten dünya kadar salça yapıyorum, suyunu kullanıp, kışın da tüketiyorum. Yazın yediğimden hiçbir farkı yok. Vitaminini, likopenini koruyor çünkü.
“TAVUK 1 AYDA YETİŞİR Mİ?”
Temel tüketim gıdalarımızdan biri de tavuk. Çok tavuk eti tüketiyoruz. Ancak endüstriyel tavuklarla ilgili tartışma da var. Bir hekim ve beslenme uzmanı olarak, tavuk yenilmesini öneriyor musunuz?
Benim çiftliğimde de tavuklarım var. 6 ayda yetişiyorlar, 6,5 ayda yumurtluyorlar. Ama 1 ayda büyüyen tavukları da incelemek lazım. Hangi yemle besleniyorlar bakmak lazım. Bu tavukların genetik yapımıza uymaması halinde vücudumuza zararları var. Ama diğer yandan organik tavuklar da yetiştiriliyor ve marketlerde satılıyor. Ayrıca Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi de doğal tavuk yetiştiriyor.
“BEYAZ EKMEKTEN UZAK DURUN”
Ekmek konusunda iki farklı görüş var. Birinci görüş, ekmeğin kesinlikle zararlı olmadığı hatta faydalı olduğunu söylüyor. Sizin de içinde bulunduğunuz beslenme uzmanları, ‘beyaz ekmek zehirdir, uzak durun’ diyorlar. Dünyada en fazla ekmek tüketen ülkelerin başında geliyoruz. Ekmeğin zehirle eşdeğer olduğunu söyleyenlere göre, dünyanın en sağlıksız toplumlarının başında biz mi geliyoruz?
Buğdayın genetik yapısı çok değişti. En son cüce buğday denilen buğday türü bulundu. Dünyanın yüzde 99’u bu buğdayı kullanıyor. Ama bu değişim insan sağlığını etkiledi. Besin değerini düşürdü, glutan alerjisi yaptı. Evet açlığa bir çare bulundu ama insan sağlığına etkileri üzerinde tartışmalar var. Dünyada ekmeğe bağımlılık konusunda birinciyiz. Ama yulaf, çavdar ekmeklerinin lif oranlar yüksek, bunları tüketebiliriz. Hatta bulabiliyorsak, geleneksel buğdaydan yapılmış ekmeği de ölçüyü kaçırmadığımız sürece yememizde sorun yok.
“MİDESİNİ KÜÇÜLTENLER MUTLAKA ZARARLARINI GÖRECEK”
Zayıf olmak bir hastalık değil ama şişmanlık hastalıktır. Doğal yolllardan zayıflayamayanlar, soluğu hastanelerde alıyorlar ve bıçak altına yatarak, mide küçültme ameliyatı oluyorlar. Mide küçültme ameliyatlarının insan sağlığına olan etkileri nelerdir?
Kişinin çok ciddi hayati tehlikesi varsa veya ilk defa anne olacaksa, zayıflayamıyorsa böyle bir endikasyon yapabilir. Ama günümüzde bu endikasyonun sınırları aşıldı. Dünyaca ünlü bilim adamı David Kays der ki, “Vücudunuza istemediği bir şeyi uygularsanız, önünde sonunda, bir tepki alırsınız”. Gerçekten de öyle. Midenin, asit salgılama, vitamin emilimi sağlama, vücuda ağızdan giren mikropları öldürmek gibi fonksiyonları var. Mideyi küçülttüğünüzde bu fonksiyonları da düşürüyorsunuz. Ayrıca mide küçülten insanların depresyona girdiği görülüyor. Yine mide küçültme ameliyatı yapanların kalın bağırsak ve pankreas tümörlerinde artış olduğu, tedaviye direnç gösterdikleri görülmüş. Alışkanlığınızı değiştirmek yerine, bir organınızı feda ediyorsunuz. Burada bir çelişki var. Mide küçültme ameliyatı yapanlar, zararlarını mutlaka göreceklerdir. Günümüzde bu görüşleri destekleyen çok sayıda bilim insanı var. Bu ameliyatın gerekliliği üzerine gerçekten durmak lazım.
“2 AYDA 22 KİLO VERDİM”
Geçmişte siz de kilolu bir insandınız. Ancak zayıfladınız. Yani zayıflamak isteyenler için çok başarılı bir örneksiniz. Zayıflamak isteyenlere ne önerirsiniz?
Uzun dönem idarecilik yaptım. İdarecilik yıllarım çok stresliydi ve tükettiğim gıdalara pek dikkat etmiyordum. Ama zararları ortaya çıktı zamanla. Tansiyon, kolesterol ve nefes darlığı gibi. Daha sonra zayıflamaya karar verdim ve iki ayda 22 kilo verdim. Tamamını da yağlardan verdim. Kilo veremiyorum diyen insan, hatayı kendinde aramalı ve kendine çekidüzen vermeli.
Siz nasıl başardınız?
Günde 8 saat spor yaptım. Köylülere yardım ettim, meşe odunlarını taşıdım, odun kırdım. Şekere dikkat ettim, ekmek yemedim, öğünlerimi kaçırmadım, ara öğünüm olmadı, suyumu bol bol içtim.
Bunları yaparken de hiç aç kalmadım. Aç kalarak zayıflamayı kesinlikle önermiyorum. Beslenme çok önemli. Kalori kısıtlayan diyetlere karşıyım.
Karnınız doyacak, neleri yiyeceğinizi, neleri yemeyeceğinizi bileceksiniz. Tabii spor yapmak da çok önemli.
“SPOR ŞART”
Ben de tam buna gelecektim. Evet yediğinize dikkat edeceksiniz, beslenme önemli, unlu mamüllerden uzak durmak gerekir. Şeker tüketmemek lazım. Ama tüm bunları yapmak sizi belli bir kiloda tutsa da spor yapmadığınız zaman kalıcı olmuyor. Ayrıca spor, sadece kilonuzu değil vücudunuzun şeklini de değiştiriyor. Hareketli yaşam, sağlıklı bir vücudun olmazsa olmazı. Bir insan, doğru beslenip spor yapmazsa sağlıklı bir bünyeye sahip olabilir mi?
Fizyoloji kitaplarında kaslar, hem hareket hem de yağ yakan organ olarak tanımlanır. Fizikte enerjinin tanımı, kuvvet x yoldur. Kaslarınız kuvvet organlarınız yolsa, enerjiyi de yağ olarak düşünürsek, sporun ne kadar önemli olduğunu anlarız. Kesinlikle kasları çalıştırmamız gerek. Dünyada uzun yaşayan ırklara bakın. Kafkas ırklarının, Bulgaristan’ın kuzeyindekilerin, Alaska Kızılderililerinin, Eskimoların yaşantılarına bakın. Kendilerini mutlu edecek bir çevreye sahiptirler, iyi bir insülin düzeyleri vardır ve kasları kuvvetlidirler. Dedem çok sağlıklı yaşadıktan sonra 96 yaşında öldü. Çok kuvvetli kasları vardı ve hiçbir hastalık yaşamadan 1 günde öldü. Etrafınıza bakın, köylerde uzun yaşayan insanların ortak özellikleri taş gibi kaslara sahip olmaları ve ne zaman neyi yiyeceklerini bilmeleridir.
Hangi tür sporu öneriyorsunuz?
5 milyonluk insanlık tarihinde hangi sporlar yapılmışsa o sporlar yapılmalı. En az yağ oranına ve en güçlü kas oranına sahip olanlar basketbolculardır. Basketbolun yanında, yüzülebilir, yürüyüş yapılabilir.
Ağırlık çalışmak?
Kilo vermek isteyenlerin ilk etapta ağırlık kaldırmasından yana değilim. Önce yürüyüş yapmalılar yağlarını eritmek istiyorlarsa. Bacak kaslarını geliştirmeliler. Daha sonra vücutlarını şekle sokmak için ağırlık çalışabilirler.
“KİLO DEĞİL YAĞ ORANI ÖNEMLİ”
Bir insanda vücut kitle indeksi kaç olmalı?
Vücut kitle indeksinden çok, yağ oranı çok önemli. Son yıllarda TOFİ sendromu (Thin on the outside fat inside) diye bir şey çıktı. Kişi ince görünebiliyor ama yağ oranı yüksektir. İnce görünümlü kişilerde tansiyon ve şeker gibi hastalıklar ortaya çıkabiliyor. İncelerde yağ oranı fazla olanlar var. Onun dışında kişi iri görünebilir ama kasları kuvvetlidir ve yağı azdır. Şişmanlığın tanımı da vücuttaki yağ oranının artmasıdır.
İnsan vücudundaki yağ oranı kaç olmalı?
Erkeklerde yüzde 12 ile 18 arası, kadınlarda 14 ile 22 arası. Bundan fazlası obezite başlangıcı veya obezitedir.
Söyleşi yaptığımız çiftlik evi muhteşem bir yer. Yemyeşil bir doğanın içinde, tavukların ve köpeklerin yaşadığı bir yer yapmışsınız. Bu ev psikolojinizi nasıl etkiliyor?
Bir dönem keçi de baktım burada. Burayı gerçekten çok seviyorum. İnsan vücudu, toprakla bire bir aynıdır. 84 element toprakta da var insan vücudunda da. İnsan topraktan ne kadar uzaklaşıp betona hapsolursa o kadar mutsuz olur. Ben burada çok mutluyum.
FOTOĞRAFLAR: AYKUT GÜNGÖR