Ekonomi çok iç açıcı değil, siyaset yine gergin ama memlekette güzel şeyler de oluyor.
Fotoğraf karesi Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi‘nin önünden.
Ne banka, ne ekmek kuyruğudur gördüğünüz.
Yüzlerce insan oyunun başlamasından dakikalar önce sıraya girerek, heyecanlı bir bekleyiş içinde.
Belki de benim gibi oyunu 2. kez izleyenler de var aralarında.
Üstelik bilet fiyatları da ucuz değil.
Ancak bin 600 kapasiteli Osmangazi Salonu’nda balkonlar da dahil tek bir koltuk boş kalmadığı gibi ek sandalyeler bile konulmuştu.
Bursalılar kaliteli bir tiyatro oyununa biletleri pahalı da olsa koşa koşa gidiyor, bir kez daha gördük bunu.
***
Alfred Hitchcock’un 1935 yapımı filminin mizahi bir dille tiyatroya uyarlandığı 39 Basamak‘tan söz ediyorum.
Klasik tiyatro metinleri o kadar çok oynandı ki, son yıllarda sinemadan uyarlanan oyunların sayısında ciddi artış var.
Misal daha önce sinemadan tiyatroya uyarlanan Guguk Kuşu, Yağmur Adam, Bird gibi eserlere en son Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu‘nda Esaretin Bedeli adlı eser katıldı.
Pazar akşamı izlediğimiz Kenterler Tiyatrosu’nun yine tiyatroya sinemadan uyarladığı Alfred Hitchcock‘un 39 Basamak’ı, kervana katılan eserlerden biri.
***
Yaklaşık 3 saatlik oyunun tek bir dakikasında tempoyu düşürmediler.
4 oyuncunun performansına da şapka çıkarılır.
Binbir kılığa girdiler…
Bir oyuncu hem suç işleyen bir profesörü, hem asık suratlı müfettişi, hem gösteri sunucusunu, hem de rüzgârda uçuşan bir çalıyı oynayabilir mi?
4 oyuncu da, takip etmekte zorlandığımız sayıda farklı roller oynadılar, bazen saniyeler içinde!
Demet Evgar, Bülent Şakrak, Engin Hepileri ve Okan Yalabık yine seyirciyi mest etti.
Ancak bir izleyici gözüyle ben en çok Okan Yalabık’ı beğendim.
***
Oyunda, olağanüstü bir prodüksiyon vardı.
Ses, efekt, dekor, ışık, kostüm göz doldurdu.
Oyuncuların sahne kullanımı da muazzamdı.
***
Bu kadar güzelliğin içinde bir olumsuzluktan söz etmeden geçemeyeceğim.
Oyun başlamadan 30 saniye önce ekipten biri sahneye çıkarak, seyirciden cep telefonlarını kullanmamalarını, özellikle fotoğraf ve video çekmemelerini önemle rica etti.
Ancak ne fayda!
Yanımda oturan tanımadığım hanımefendi, oyun başladıktan kısa süre sonra çantasından çıkardı telefonunu, önce fotoğraf çekti, ardından başladı çekim yapmaya.
Üstelik en ön sıradayız, iyi mi!
Yani oyuncuların fark etmemesi mümkün değil.
Kız, tiyatro izlemeye değil sosyal medyasından yayın yapmaya gelmiş resmen.
Demet Evgar dayanamadı tabii ve oyun sırasında telefonuyla sürekli çekim yapan seyirciye, biraz da ses tonunu yükselterek bastı fırçasını:
“Size o kadar çekim yapmayın dedik değil mi!”
Evgar, dik bakışlarıyla seyirciye yönelik tepkisi sürdürdü ardından oyuna kaldığı yerden devam etti.
Salonda buz gibi bir hava kesildi o an.
Evgar yerden göğe kadar haklı.
İzleyici olarak ben bile rahatsız oldum yanımdakinin sürekli çekim yapmasına.
Bursa Devlet Tiyatrosu eski Müdürü Ömer Naci Topçu anlatmıştı.
Oyun sırasında, en arkada oturan seyircinin ceketinin cebinden çıkardığı cep telefonunun ekran ışığını bile fark ediyor ve konsantrasyonları bozuluyormuş.
***
Şu kahrolasıca sosyal medya çılgınlığından ne zaman vazgeçeceğiz?
Sen sosyal medyandan takipçilerine ‘tiyatrodayım’ diye hava atacaksın diye, yüzlerce kişinin izlediği oyunu gasp etmeye, oyuncuların motivasyonunu bozmaya ne hakkın var?
Oyun sırasında cep telefonu kullananların Kabahatlar Kanunu‘na göre işlem görmesi gerekir.
Belki de en iyisi uzun zaman tiyatro izlememe cezası almaları.
Çünkü oyunu alenen sabote ediyorlar.
Birileri buna dur demeyecek mi?
Romeo ve Jilet
Akşam evde dizi izleyip, beyinlerini uyuşturmak yerine yılın belirli dönemlerinde oynadıkları oyuna hazırlanıyorlar.
Ufak sponsorluklarla masraflarının bir kısmını karşılıyorlar ama binbir emekle sahneledikleri oyunlar büyük bir özveri ürünü.
Cumartesi akşamı oyunlarını izleyene kadar Can Tiyatrosu’ndan haberim yoktu.
Can Tiyatrosu’nda Bursa siyasetinin tanıdığı genç isimler de oynuyor.
CHP’nin eski il yönetiminden Uğur Korkmaz ve Eda Bayraktar…
Arzu Öztan, Süleyman Alan, Sadettin Özen, Begüm Korkmaz, Aysun Akın, Mürüvvet Orman, Elif Şener, Filiz Durmaz ve Deniz Tahiroğlu diğer oyuncular.
Görükle’deki Sanat Mahal’de Romeo ve Jilet isimli oyunla izleyicinin karşısına çıktılar.
Shakespeare’in meşhur oyunuyla ilgisi yok ama tamamen isim benzerliği.
Romeo ve Jilet’in konusu çok farklı.
Yüksek katlı binalarda yalnızlaşan insan hikâyeleri üzerinden son yılların modası olan kentsel dönüşümü eleştirel bir bakışla işleyen, nicedir unuttuğumuz mahalle kültürünün dostluk, dayanışma ve sıcak komşuluk ilişkilerini anımsatan, kah güldüren kah düşündüren keyifli bir oyun Romeo ve Jilet.
Oyunun arasında CHP Nilüfer Belediye Başkan adayı Turgay Erdem ve Belediye Meclis Üyesi Atakan Çorbacı da geldiler.
Yoğun propagandanın ardından hem soluklandılar hem de tiyatronun ikinci perdesini izledikten sonra oyuncuları tebrik ettiler.
Görükle Sanat Mahal’de neler oluyor?
Görükle’deki bar, kafe ve benzeri mekânların arasında 10 binlerce öğrencinin faydalanacağı kültür sanat merkezi çok iyi bir fikirdi.
Projenin mimarları da biçilmiş kaftandı sanki.
Ünlü sanatçı Merf Fırat ve arkadaşları.
İyi de oyunlar geldi ilk zamanlar.
Ancak son durum hiç de iç açıcı değil.
2 yıldır sinema salonunda tek bir film izlettirilmiyor, bazı mekânlar atıl durumda.
Salonlar bakımsız, kışın soğuk, yazın sıcak.
Cumartesi akşamı tanıştık Sanat Mahal’in kafe kısmının işletmecisi olan Kürşad Özlü’yle.
Bir dokunduk bin ah işittik.
Öğrenciler yüksek bilet fiyatları nedeniyle tiyatro oyunlarına ilgi göstermiyormuş.
Mert Fırat da 2 yıldır Görükle’deki Sanat Mahal’e uğramıyormuş.
Hatta yeni açılan Podyum Sanat Mahal’e gelmesine rağmen.
Öğrenciler boş salonları kiralayıp, tiyatro atölyesi kurmak için başvuruyorlarmış ancak İstanbul’dan yanıt bile gelmiyormuş.
Kürşad Özlü Mert Fırat’a, salonları da kendisinin işletmesi teklifinde bulunmuş.
Ancak talebi kabul edilmemiş.
Bir kez de bizim aracılığımızla seslendi Fırat’a:
“Sanat Mahal böyle gitmez. Buranın yaşaması için bir şeyler yapılması gerekir.”