Soma faciası, Torunlar İnşaat asansör kazası, Ermenek su baskını derken, gözler iş kazalarına çevrildi.
Daha doğrusu, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, tartışılmaya başlandı.
Öyle ya, Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve iş kazalarını önleme iddiasıyla çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, yürürlüğe girmesine rağmen, neden işçilerimiz hala patır patır can veriyor?
İşte bu konuyu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik`le konuştuk.
***
Geçen cumartesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik`in davetiyle, meslektaşım Yüksel Baysal`la akşam yemeğine katıldık.
Kudbettin Bingölballı`nın ev sahipliğinde FSM Bulvarı`ndaki BKM Kitap`ta gerçekleştirilen yemekte, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş, eski milletvekillerinden Mehmet Emin Tutan, Zafer Hıdıroğlu, İl Genel Meclisi eski üyelerinden Gıyasettin Bingöl, Yıldırım teşkilatından Ercan Yenice, Mehmet Adanur, Osmangazi teşkilatından Nihat Çubukçu, Nilüfer eski İlçe Başkanı Metin Düvencioğlu ve eski il yönetim kurulu üyesi İsmet Acar vardı.
***
Bakan Çelik`le, maden kazalarından, taşeron sistemine, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılmasından güncel siyasete varıncaya kadar, bir çok şeyi konuştuk.
Yeri geldikçe, bu köşeden söylediklerine yer vereceğim.
Ancak bugün, en güncel konuyla ilgili açıklamalarını paylaşayım.
Bakan Çelik`e iş kazaları nedeniyle Enerji Bakanı Taner Yıldız`ın istifa girişimini ve kendisine yönelik istifa çağrılarını hatırlattım.
Şunları söyledi:
“Çalışma Bakanlığı`nın müfettişleri, maden ocaklarında defalarca denetim yaptılar ve para cezası da dahil, çok sayıda kapatma cezası verdiler. Bizim yetkimiz bundan ibaret. Peki suçlu kim? Asıl sorumlu, madenlerde 50 yıllık teknolojilerini yenilemeyen, asansörün `sivicini` sıkmayanlardır. Bunları cezalandırırsan, sorumluyu da bulmuş olursun. Ancak, hakim ve savcılar, müfettişleri sorumlu tutmaya çalışıyor. Müfettiş ne yapsın? O işyerini denetleyip, ceza kesmiş mi kesmemiş mi? Bakın, ben istifadan kaçan bir siyasetçi değilim. Ancak bu kazalarda, yüzde 1 dahi ihmalim olduğunu görseydim, saçımın teli kadar sorumluluğumun olduğunu hissestseydim, anında istifa ederdim!“
Bakan Çelik, hiçbir Bakan arkadaşını ne açıktan ne de dolaylı yoldan eleştirdi.
Aksine, sözlerini özenle seçmeye dikkat etti.
Ancak, benim kendi düşüncelerimi yazmamda hiçbir sakınca yok.
***
Maden ve diğer sektörlerdeki ölümcül iş kazaları gündeme geldiğinden bu yana, hedefte tek isim var.
Faruk Çelik…
İstanbul medyası, ısrarla Bakan Çelik`in kellesini istiyor.
Oysa, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası`nın çok detaylı olduğunu ve iş kazalarını önlemede Avrupa Birliği normlarının örnek alındığını biliyoruz.
Ve şu da bir gerçek:
Çalışma Bakanlığı`nın müfettişleri, kazaların yaşandığı madenlere kapatma cezası vermekten geri durmuyor.
Dahası bugüne kadar, binlerce kapatma cezası verilmiş.
Ancak bu madenler yeniden ruhsat alıyor.
Peki, bu iş yerleri yeniden ruhsatı nerden alıyor?
Maden İşleri Genel Müdürlüğü`nden (MİGEM).
MİGEM, hangi Bakanlığa bağlı?
Elbette Enerji Bakanlığı`na…
Ancak kamuoyunda, ölümcül kazalarda Enerji Bakanı Taner Yıldız`ın sorumluluğu olmadığı, tüm kabahatin Faruk Çelik`te olduğu algısı, bilinçli bir şekilde yaratılıyor.
Bu apaçık bir algı operasyonu değil de nedir?
***
Bakan Çelik, “Bir madeni kapatmaya çalışıyoruz, 50 kişi devreye giriyor” sözlerine de açıklık getirdi.
Bu haberi yaygın basına servis eden de, sözlerini çarpıtan da CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel`den başkası değilmiş.
Çelik şunları anlattı:
Ben ilgili komisyonda, “Bir madeni kapatmaya kalkıyoruz. İşçisi de, kent dinamikleri de, kaymakamı da devreye giriyor. Çünkü özellikle işçiler, başka geçim kaynakları olmadığını söyleyerek, ekmek kapılarının kapatılmamasını istiyor” dedim. Ancak Özgür Özel, sanki madenlerin kapatılmaması için, araya AK Partili siyasetçiler giriyor şeklinde birşey söylemişim gibi bir haber yaptırdı. Bu tamamen yalandır. Haber çıktıktan sonra komisyonda, Özel`e çok kızdım. Ben konuştukça, Özel`in eli ayağına dolandı. Çünkü, yalan haber servis etmişti gazetelere.
***
Bakan Çelik`in iş kazalarıyla ilgili anlattıklarının özeti buydu.
Çelik bir bakıma içini döktü.
Diğer konularda söylediklerini önümüzdeki günlerde paylaşacağım.
Mustafa Bozbey ve Selma Bozbey yollarını ayırdı
Bu köşeden, kişilerin özel yaşamına girmemeye özen gösteririm.
Adı üstünde, özel…
Ancak Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey`in durumu farklı.
Bozbey, kamuya mal olmuş bir isim.
Sadece Nilüferlilerin değil Bursalıların hatta Türkiye`nin çeşitli kentlerinde 100 binlerce yurttaşın gönlünde taht kurmuş, sevilen ve sayılan bir kent yöneticisidir Bozbey.
Mustafa Bozbey`in eşiyle uzun süredir ayrı oldukları biliniyor
Ancak Mustafa Bozbey ve eski eşi Selma Bozbey, geçen pazartesi Bursa 7`inci Asliye Hukuk Mahkemesi`nde boşandı.
Konuyla ilgili Bozbey`in görüşlerini aldım.
“Bildiğiniz gibi uzun süredir ayrıydık. Kızımın da onayıyla dostça, bir sıkıntı yaşamadan ve evlilik kurumuna bir zarar vermemek adına resmen ayrıldık” dedi.
Bozbey`in yaşamındaki bu gelişmenin elbette ki belediye başkanı kimliğiyle ya da siyasi yaşamıyla doğrudan bir ilgisi yok.
Ancak, üst satırlarda da belirttiğim gibi Bozbey, sevilen ve başarılarıyla göz önünde olan bir isim.
Bu nedenle, bu bilginin paylaşılması gerektiğini Bozbey`e de ilettim.
O da bana hak verdi ve “Özel yaşamda böyle şeyler olabilir. Evlilik ne kadar doğalsa, saygınlığını yitirmeden bu kurumu sonlandırmak da o kadar doğaldır. Herkesin buna saygı göstermesini ve bu konunun toplumda rencide edilmemesini rica ediyorum” dedi.
Biz de Bozbey gibi düşünüyoruz.