Anket şirketlerinin çok farklı sonuçlar çıkarması yeni değil ancak sonuçlar arasında uçurum olmasına ilk kez tanık oluyoruz galiba.
Hal böyle olunca, seçim sonuçlarına dair farklı senaryolar da konuşulmaya başlandı.
O senaryolardan biri de Meclis çoğunluğunun Millet İttifakı’nın elinde olması, cumhurbaşkanlığı seçimini ise Cumhur İttifakı adayı Erdoğan’ın kazanması.
Sözünü ettiğim senaryo iktidar partisi çevreleri tarafından da dillendirilip, b ve c senaryolarından söz edilmesi, konuyu gündeme taşıdı.
Peki Meclis çoğunluğu ile cumhurbaşkanının farklı ittifakların elinde olması halinde, sistem yürür mü?
Bakın neler söyledi:
“Biz iktidar olmayı, Meclis çoğunluğunu elde etmeyi, Türkiye’yi çok hızlı bir biçimde hedeflerine taşımak için istiyoruz. Hedefimiz G-20’nin dönem başkanlığını yapan Türkiye’yi, en gelişmiş ve kalkınmış ilk 10 ülkesi arasında sokmaktır.
Bunu sağlamak için de siyasi güç gerekir. Bu nedenle hedefimiz, güçlü bir cumhurbaşkanı, güçlü bir Meclis çoğunluğu ve ikisinin birlikte çalışmasıyla güçlü bir Türkiye’dir.
Bu bakımdan seçmenin, hem Meclis’te, hem de hükümette güçlü ve istikrarlı Türkiye hediye edeceğini düşünüyorum. 25 Haziran sabahı Türkiye hedeflerini ve projelerini konuşuyor olacak ve biz de tüm hazırlıklarımızı buna göre yapıyoruz.
Daha şeffaf ve berrak bir devlet ve bu devletin üreteceği daha tatminkar hizmetler gelecek, 130’dan fazla proje hayata geçecek.
Bunları gerçekleştirmenin yolu da siyasi istikrardır, siyasi istikrar da Meclis çoğunluğu ve yüzde 50’yi aşkın oyla seçilmiş cumhurbaşkanından geçer.”
Efkan ala, iddiasını otoban metaforuyla açıkladı:
Bu hadiseyi bir otoban olarak düşünün. Otobon yeni sistemdir. Anayasa değişikliğiyle otobanı millet yaptı. Otobanda süratle gidecek aracı da usta bir şoför kullanması gerekir. Şoför cumhurbaşkanıdır.
O otomobilin gitmesi için gereken benzin de Meclis çoğunluğudur. Yani Meclis çoğunluğunun da cumhurbaşkanının da aynı partiden olması gerekir. Tersi bir durum Türkiye’ye istikrar getirmez.”
Ala’nın sözleri çok net:
Ya Meclis çoğunluğunu elde etmiş ve yüzde 50’den fazla oy almış cumhurbaşkanının aynı ittifaktan olması…
Ya da sistemin yürümemesi ve istikrarsızlık…
HDP’lilerden şaşırtıcı yorum: Oylarımız bıçaksırtı
Seçim sath-ı mailine girdiğimizden bu yana, onlarca adayla konuştum, bir o kadar parti yöneticisiyle sohbet ettim.
Birkaçı dışında tamamı kendilerinin bile inandığına süphe ettiğim oy oranları ve milletvekili sayıları tahmininde bulundular.
Ancak ilk kez, oy oranlarını yüksek gösteren anketleri yanıltıcı bulan siyasetçilerle karşılaştık.
Önceki gün OLAY Medya’yı ziyaret eden HDP’li aday ve yöneticilerden söz ediyorum.
Söylediklerinin özeti şudur:
“Anketler bizi yüzde 12-13’lerde gösteriyor. Ancak biz bunu, seçmeni rehavete düşürüp, partimizi baraj altında bırakmaya dönük bir taktik olarak görüyoruz.
Normal şartlarda oy oranımız yüzde 15 seviyelerinde ama oy oranlarımızın yüksek olduğu Doğu bölgesi sandıkları üzerindeki olası baskıları hesap edersek yüzde 10 seviyelerinde olduğumuzu görüyoruz.
Yani, Batı kentlerinden gelecek oylara ihtiyacımız var. Bu nedenle, oy oranımızı biz yüzde 9,99 gibi görüp, 1 oya ihtiyacımız varmış gibi çalışıyoruz.”
Tam da bu noktada, sosyal demokrat CHP, muhafazakar Saadet Partisi, hatta milliyetçi İyi Parti seçmeninden bile HDP’ye oy istiyorlar
Bunu da şu gerekçeyle açıklıyorlar:
“HDP, baraj altında kalırsa, maç biter. Muhalafet partileri açısından ikinci turun hiçbir anlamı kalmaz. ”
Son olarak HDP Milletvekili Adayı Ahmet Şık’ın bu akşam Üç Fidan Anıtı’nda, partisinin etkinliğine katılacağını söylerek yazıyı noktalayayım.
CHP’liler ne diyor?
CHP’den HDP’ye ciddi bir oy kayması vardı.
Hatta CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik, açık açık HDP’ye oy verilmesi gerektiğini açıklamıştı.
Peki bugün de aynı durum yaşanıyor mu?
Hangi CHP’li yöneticiyle konuşsam, HDP’ye oy kayması yaşanacak olmasından rahatsız olduklarını dile getirdiler.
“Bu kez kendi güçleriyle barajı aşsınlar. Bizi baltalamasınlar” diyorlar.
Tabii bu CHP seçmeninin görüşünü yansıtıyor mu, 24 Haziran’da göreceğiz.