Bazı ilçe belediyelerinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, katı atık bedellerini nasıl toplayacaklarına dair yazılı başvuru yaptıklarını bu köşeden okumuştunuz.
Aynı yazıda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilçe belediyelerine yanıtını da paylaşmıştım.
Bakanlık, ilçe belediyelerinin kasasına giren katı atık bedellerinin, su faturaları üzerinden toplanması gerektiğini bildirmişti.
Peki şimdi ne olacak?
“Katı atık bedellerini su faturaları üzerinden tahsil etmeyeceğiz. Bursalılara bir yük getirmememiz gerekir. Büyükşehir Meclisi’nde aldığımız kararla, esnek uygulamayı kaldırdık. Katı atık bedellerini toplamak zorunda değiliz.”
Aktaş, gerekçesini şöyle açıkladı:
“Türkiye’de 23 büyükşehir belediyesi, katı atık bedeli toplamıyor. Sorun bakalım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi adına katı atık bedeli toplamış mı? Onlarda katı atık bedeli diye bir şey yok. Tüm Türkiye’de uygulansın, biz de uygulayalım.”
Evet, Aktaş’ın yanıtı böyle.
Büyükşehir Meclisi’nin son kararına muhalif bazı ilçe belediyelerinden, farklı bir hamle gelir mi bilmiyoruz ancak Aktaş, su faturalarını yükselten katı atık tahsilatını yapmamakta çok kararlı.
Yasal düzenleme gelir mi?
Bursa’da katı atık bedelleri, su faturaları üzerinden tahsil edilmeye devam edilecek mi?
Bunu bilmiyoruz.
Çünkü büyükşehirler arasında iki farklı uygulama var.
Kimi büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi adına tahsilat yaparken, kimi de bu bedeli almıyor.
Yani ciddi bir kafa karışıklığı izlenimi veriyor bu konu.
Diğer yandan bazı ilçe belediyeleri, konuyu yargıya taşıyabilir.
Öyle anlaşılıyor ki konunun netliğe kavuşması için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Öğretmenler Günü’nde düşündürücü anket
Efendim bir 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü daha geride bıraktık.
24 Kasım bir kutlama günü mü yoksa atanamayan, kadro bulamadığı için özel eğitim kurumlarında çalışmak zorunda kalan veya atandığı halde maddi imkansızlıklarla boğuşan öğretmenlerin sorunlarının masaya yatırıldığı bir gün mü olmalı?
Bu sorunun yanıtını Eğitim-İş Bursa Şubesi’nin anket çalışmasında arayalım.
Maaşı düşük olduğu için toplumdaki saygınlıklarının azaldığını düşünen öğretmenlerin oranı, yüzde 83.
“Maaşım düşük olmasına rağmen ‘saygınım’ diyenlerin” oranı ise sadece yüzde 10.
Diğerleri kararsız olduklarını söylemişler.
Kazandığı para ile çocuklarının ihtiyacını karşılayamıyorum diyen öğretmenler yine çoğunlukta.
Her 100 öğretmenden 63’ü…
Anketin bu bölümü hayli sarsıcı.
Daha çok para kazanacağı bir iş imkanı olması halinde mesleğini bırakacağını söyleyen öğretmenlerin oranı yüzde 43.
Yani neredeyse iki öğretmenden biri, daha fazla para kazanacağı bir iş olursa, yarından tezi yok istifa etmeye hazır.
Bu ankete göre, öğretmenlerin psikolojisi de iyi değil.
100 öğretmenden 63’ü, maddi imkansızlıklardan dolayı psikolojik sorunlar yaşadığını ifade ediyor.
Görevden alınma korkusu yaşayan, okulda yönetici olmak için torpil gerektiğini düşünen ve siyasi baskıya uğradıklarını söyleyen öğretmenlerin oranı da düşündürücü.
Öğretmenlerin neredeyse yarısı görevden alınma korkusu yaşayıp, siyasi baskı altında olduklarını söylerken, yüzde 83’ü, yönetici olmak için mutlaka torpile ihtiyaç olduğunu düşünüyor.
Ve öğretmenlerin gelecekleriyle ilgili düşüncesi…
Öğretmenlerin yüzde 59’u gelecekten ümidini kesmiş bu araştırmaya göre.
Özetle…
Saygın bir meslek olması gereken öğretmenliği temsil edenler, kendilerini saygın hissetmiyorlar.
Düne kadar en idealist meslek gözüyle bakılan öğretmenliği temsil edenler, daha fazla para kazanacak bir işe hayır demeyecekler.
Yeri geldiğinde öğrencilerinin psikolojileriyle ilgilemesi gereken öğretmenlerin, kendi psikolojileri bozuk.
Öğretmenler, siyasi baskı altında olduklarını düşünüyorlar, yönetici olmak için mutlaka torpil gerektiğine inanıyorlar.
Ve bence en önemlisi, bu ülkenin geleceği olan çocukları eğitmekle görevli olan öğretmenler, kendi geleceklerinden ümitsiz.
Çocuklarının öğretmen olmasını istemeyen öğretmenler
Eğitim-İş’in öğretmenlerin durumunu ortaya koyan araştırması taraflı mı?
Yani farklı dünya görüşlerine sahip öğretmenler de bu ankete katılmış.
Bir de araştırmaya katılanların tamamı, ebeveynlerden oluşuyor.
Yani sadece kendileri için değil, çocukları için de kaygılananlar var bu ankette.
Ve ankete katılan öğretmenlerin büyük çoğunluğu, çocuklarının öğretmen olmasını istemiyor.