Günlerdir yeni il başkanının kim olacağına odaklandı AK Parti çevreleri.
İl başkanını belirlemek için yapılan temayülle ilgili çeşitli rivayetler olsa da, sandıktan kimlerin çıktığı üç aşağı beş yukarı belli.
Ancak geçmiş uygulamalardan temayül sonucunun ölçü kabul edilmediğini biliyoruz.
Nitekim oy kullananların yönlendirmeleri ve çeşitli grupların ittifak yaparak sandıklar üzerinde etkili olmaları sağlıklı sonuçlar vermiyor.
Dün AK Parti’den kiminle konuştuysam il başkanının belirlendiğini, Ankara’nın süreci uzattığını söylüyordu.
Yani aslında bu kulis bilgisi bile temayülün formaliteden ibaret bir yöntem olduğunu göstermeye yetiyor.
İsim üzerindeki tartışmalar süredursun, daha önemli başka bir konu üzerinde durmak isterim.
Geçen haftaki yazımda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Giresun konuşmasında yaptığı tarifle, aslında yeni il başkanında aradığı özellikleri işaret ettiğini yazmıştım.
Kibirli olmayan, mütevazi olan…
Tembel olmayan, kapı kapı dolaşan…
Makamdan güç almayan, makamı güçlü kılan…
Akçeli işlere bulaşmayan, defosu olmayan…
Kuşkusuz yeni il başkanı da Erdoğan’ın tarif ettiği bu özelliklere uygun bir profilde olmalı.
Ancak yeni il başkanının koltuğa oturması, AK Parti Bursa’da yeni bir dönemi ve değişimi beraberinde getirebilir/getirmeli.
Nitekim değişimin ayak sesleri Kabine revizyonuyla başladı.
Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yeni Kabine’ye girmesi Bursa’da yepyeni bir dönemin de kapısını araladı.
Daha açık ifadeyle ekip anlayışının hakim olacağı yeni sistemin tohumları atıldı.
Bursa, yıllarca karizmatik siyasetçilerin siyasi patronluğunca yönetildi.
Bu durum sadece AK Parti iktidarında değil, geçmiş iktidar dönemlerinde de geçerliydi.
Güçlü siyasetçilerin egemen olduğu dönemlerin avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardı.
Mesela, iktidarın bakanı eğer Bursa’ya hakimse, kent önemli yatırımlardan aslan payını alabiliyordu.
Ancak hükümetin onca önemli işiyle boğuşan Bursalı bakanların yoğunluğundan faydalanan bürokratlar, bu durumu suistimal edip, hegemonya kurabiliyorlardı kent üzerinde.
Öyle anlaşılıyor ki takım çalışması yapacak olan Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, örtülü bürokratik vesayeti de sona erdirecek.
Aynı zamanda teşkilat işlerinde de kurumsallık öne çıkacak.
Yani bakanların bakanlığını, il başkanlarının il başkanlığını, belediye başkanlarının da belediye başkanlığını yapacağı yeni bir sistem kurulabilir.
Eski alışkanlıkları sona erdirecek yeni sistemin Bursa’ya faydalı olacağına inancım tam.
———————
Kerimoğlu İsmail’in Türkmen Müzesi
Yörük Türkmen Birliği Genel Başkan Yardımcısı Uzunoğlu’nun
Çalış’ta bir tesisi, bir müzesi, bir de kıl çadırı var.
Tesis ve kıl çadır bir kenara, müzesinden sitayişle söz etmek isterim.
Türkmen kültürünü tanıtmak, yaşatmak, yeni nesillere taşımak için kurulmuş olan, yöresel giysilerin, topraktan yapılmış mutfak eşyalarının, Türkmenlere has beşiklerin sergilendiği mükemmel bir müzeyi gezdik.
Mesela Osmanlı döneminde kullanılan ilk fotoğraf makinesini görebilirsiniz bu müzede.
Burdur’dan bir arkadaşından satın almış 100 yıllık fotoğraf makinesini.
Bir servet harcamış müzeye gönül insanı Kerimoğlu İsmail.
Üstelik müzeyi gezenlerden de tek kuruş almıyormuş.
“Kazandığımı bu müzeye harcıyorum” dedi Kerimoğlu.
İstese denize sıfır arsasının üzerine müze yapmaz, otel diker, müteahhite verip bina yaptırır, işine bakar.
Helal olsun…
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin tüm desteklerine rağmen Kent Müzesi’ne bir arpa boyu yol aldıramayan Ahmet Erdönmez’e, Kerimoğlu’nun müzesini gezmesini salık veriyorum.
————————-
17 Ağustos!
17 Ağustos depreminin üzerinden tamı tamına 18 yıl geçti.
Ne var ki felaketin üzerinden 18 koca yıl geçmesine rağmen buz gibi gerçeklerle baş başayız:
-Vatandaşta deprem bilinci oluşmuş değil.
-Evimizin sağlam olup olmadığını bile bilmiyoruz.
-Kentsel dönüşüm tavsıyor.
-Yerel yönetimlerin önemli bölümünün gündeminde deprem yok.
-Medya, depreme duyarlı değil.
-Sağlam olmayan zeminlerin üzerinde binalar yükseliyor.
-Kamu binalarının hatırı sayılır bölümü depreme dayanıksız.
-Konutların büyük bölümü tabutluğu andırıyor.