Olay Gazetesi Bursa

Acil demokrasi, acil laiklik, acil çağdaş eğitim

Aksiyonu yüksek bir film izler gibi, hayat akıp gidiyor. Son yıllarda yaşananların yüzde 1’ine bile Avrupa kıtasında mutlu, mesut yaşayan herhangi bir Batılı tanık olmadı. Norveç‘te, İsveç’te yaşayanlar terör eylemlerini televizyonlardan seyrediyorlar. Birleşik Krallık ülkeleri, son yılların en büyük hareketliliğini referandumla yaşadılar. Devlet içinde devlet, derin devlet, paralel devlet kavramlarI, nedir bilmez bir Fransız. Ergenekon, […]

Aksiyonu yüksek bir film izler gibi, hayat akıp gidiyor.

Son yıllarda yaşananların yüzde 1’ine bile Avrupa kıtasında mutlu, mesut yaşayan herhangi bir Batılı tanık olmadı.

Norveç‘te, İsveç’te yaşayanlar terör eylemlerini televizyonlardan seyrediyorlar.

Birleşik Krallık ülkeleri, son yılların en büyük hareketliliğini referandumla yaşadılar.

Devlet içinde devlet, derin devlet, paralel devlet kavramlarI, nedir bilmez bir Fransız.

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi düzmece davalar yüzünden Almanların yargısı itibarsız değildir.

Hiçbir İngiliz, televizyon ekranlarınndan tankların yürüdüğünü izlemedi bugüne kadar.

Avrupa kıtası son askeri darbeyi yarım asır önce gördü.

Ancak Yunanistan, darbecileriyle hesaplaştı ve cuntacılarını ömür boyu hapse mahkum ederek kesintisiz demokrasiye geçti.

Peki biz neden tüm bu olumsuzluklarla boğuşmak zorunda kalıyoruz?

Boğuşuyoruz, çünkü hukukun üstünlüğü, laiklik, demokrasi, çağdaş eğitim gibi kavramları içselleştiremedik.

Toplumun bu değerlere güçlü bir şekilde sahip çıktığı da yok.

40 yıldır, iktidarların sağladığı imtiyazlarından yararlanarak, iğneyle kuyu kazarcasına, devletin tüm kurumlarında örgütlenmiş, nihai amacı rejimi değiştirmek olan yasadışı bir yapılanmayla karşı karşıya kaldık.

Bu yapılanma 15 Temmuz gecesi son barutunu da harcadı.

Gelişmeler gösteriyor ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın en yakınına kadar sokulmayı başarmış bu yapılanma temizlenecek.

Ancak dün de yazdık, bir terör örgütünden bile daha tehlikeli olan Gülen Cemaati’nin tasfiye edilmesi, tüm sorunlarımızı çözmeyecek.

Nitekim, devleti yönetme anlayışı ve eğitim sistemimizde köklü değişiklikler olmadığı sürece Gülen Cemaati gider, başka bir cemaat gelir.

Gülen Cemaati, ılımlı İslam söylemiyle taban bulmuş, sağ hükümetlerin oy kaygısından faydalanıp devletin imkanlarını sonuna kadar kullanmış ve toplumun muhafazakar ve dindar kesiminin maddi-manevi destekleriyle, rejimi bile değiştirebilecek güce ulaşmıştı.

Eğitimi bilimsel ve çağdaş olan, demokrasisi kurumsallaşmış, yargısı bağımsız, medyası özgür olan bir ülkede Gülen Cemaati gibi yasadışı yapılanmalar nefes alabilirler miydi?

Kuşkusuz hayır…

O zaman yapılacak iş belli.

-Çağdaş ve bilimsel eğitim.

-Tüm, cemaatlere, tarikatlara kapılarını kapatan laik bir kamu düzeni.

-İşlevi sadece adalet dağıtmak olan yargı sistemi.

-Özgür medya.

Sonuç: Demokrasisi kurumsallaşmış müreffeh bir ülke.

 

İdam cezası gelmeli mi?

 

İdam cezası kalkalı yıllar oldu.

Şimdi yine gündemde.

Neden?

Meydanlardan idam sesleri güçlü bir şekilde yükseliyor da ondan.

Ancak, idam talebinde bulunan geniş halk kitlelerinin kahir ekseriyetinin bildiğinden emin olmadığım, kanunların tersine işlemeyeceği kuralı, tüm çıplaklığıyla ortadayken, bu talebin hiçbir rasyonelitesi yok, bu bir.

Hukuk sistemini derinden etkileyecek idam cezası gibi son derece kritik kararların, konjonktürel dalgalanmalarla alınması sağlıklı değil.

Bu dönem, idamın geri getirecek bir kararın alınması, tribünlere oynamak demektir.

 

FETÖ ile mücadele cadı avına dönmesin

 

Darbe girişiminden dolayı kamuda olağanüstü bir tasfiye süreci yaşanıyor.

2 gündür 10 binlerce kamu görevlisi ya açığa alındı ya da gözaltında.

Hiç kuşkusuz yasadışı yapılanmalarla etkin bir şekilde mücadele edilmeli.

Ancak siyasi ve toplumsal iklimin de etkisiyle, masum insanların canını yakacak, hayatlarını karartacak, hasılı süreci cadı avına dönüştürecek yaklaşımlardan da uzak durulmalı.

Aksi halde, çok derin sosyolojik sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.