Günde bin 200 ton kömür yakacak olan termik santralı, kentin göbeğine dikmek isteyen DOSAB yönetimi, derin bir sessizlik içinde.
Bugüne kadar, bilim insanlarının sorularına, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve halkın verdiği tepkilere sessiz kalmak zorunda kalan DOSAB yönetimi, öyle anlaşılıyor ki ÇED raporunun çıkmasını bekliyor.
Ancak, başvurularının üzerinden günler geçmesine rağmen ÇED raporu hala çıkmadı.
***
Termikçilerin cephesinde bunlar olurken, temiz bir çevre isteyenlerin tarafında tepkiler dinmiyor.
Yoğun gündemden dolayı bir türlü değinemedim ama Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, geçen haftalarda, termik santral ve alternatif enerji konulu son derece bilgilendirici bir panel düzenlemişti.
Uludağ Üniversitesi‘nden Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Marmara Üniversitesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar konuşmacıydı, panelde.
***
Kayıhan Pala’nın aktardığı bilgiler ve istatistikler dikkat çekiciydi:
–Dünya Sağlık Örgütü, 2013 yılında kansere yol açan unsurların başında termik santralları gösteriyor.
–ABD‘de termik santralların etkilerinden dolayı her yıl 24 bin kişi, AB ülkelerinde ise 18 bin kişi can veriyor.
-Termik santrallar yüzünden 2010 yılında Türkiye‘de 8 bin kişi hayatını kaybetmiş. (2010 yılında trafikte ölenlerin sayısı 4 bin).
***
Bir de hadisenin ekonomik boyutu var…
Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 7‘si, termik santralların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek için harcanıyor!
***
Termikçiler, yerli kömür üretimi kullanacakları için, ülke ekonomisinin kazanacağını savunuyorlar.
Ancak TKİ‘nin verilerine göre 80 termik santralın 50’si Afrika’dan ithal kömürle çalıştırılıyor.
Kuvvetle muhtemel, yeni kurulacak santrallarda da ithal kömür kullanılacak.
***
Çok çarpıcı bir istatistik daha:
Bursa’da yıllık kömür kullanımı 60 bin ton…
Eğer, DOSAB Kömürlü Termik Santralı kurulursa, yıllık 560 bin ton kömür yakılacak bu kentte!
Bu da resmen zehir soluyacağımız anlamına geliyor.
Pala, bu durumu, ‘cinayet’ olarak nitelendirdi.
***
Gelelim Prof. Dr. Uyar‘ın söylediklerine…
Uyar, daha çok alternatif enerji kaynaklarından söz etti.
“Türkiye’de güneş de var, rüzgar da var, jeotermal kaynak da var” dedi ve şunu hatırlattı:
İngiltere’de 1880’li yıllarda, kömür kullanılıyordu. Ancak bugün yenilenebilir enerjiye geçiyorlar. Orada yenilebilir enerji kullanımı arttığı için, kömür ucuzladı.
Şu cümlesi de kayda değerdi:
Böyle giderse, dünyanın en iyi kanser hastanelerini yapmak zorunda kalacağız!
***
Termik santral konusunda bir diğer gelişme de Nilüfer’den geldi.
Nilüfer Belediye Başkan Danışmanı Arca Atay’ın, Nilüfer Meclisi‘ne sunduğu raporda, termik santralın etkilerine yer verilmiş ve Nilüferlilerin de olumsuz etkileneceği belirtilmiş.
Yani Nilüferlilerin de santrala karşı olmaları için çok haklı gerekçeleri var.
***
Son olarak, medya ziyaretleri yapan CHP İl Başkanı Zafer Yıldız’ın da termik santrala karşı, net bir duruş sergilediklerini hatırlatayım.
CHP‘deki kan değişimi, termik santral politikasında da değişime yol açmış.
Nitekim eski yönetim, yasak savma kabilinde bir raporla, meseleyi geçiştirmeye çalışmıştı.
Ancak Yıldız ve yönetimi, santral yapımı girişimine seyirci kalmayacaklarını açıkça ilan etti.
Yani CHP’ye yakışanı yaptı…
3 aday adayı
Aday adaylık mevsimi başladı ve medyamız da, yoğun bir ziyaretçi trafiğine sahne oluyor.
3 aday adayından kısaca söz edeyim.
Biri, Şener Öztürk…
Vergi denetmeni ve bürokrasiden gelen bir isim…
Geçen dönem de aday adayıydı ancak listede yer bulamamıştı…
Bir kez daha adaylık yolunda Şener…
Tabii ki AKP’den…
Ziyaretçilerimizden biri de CHP’nin potansiyel kadın adaylarınden Prof. Dr. Lale Karabıyık…
Karabıyık, geçen seçimde listenin 6’ıncı sırasındaydı.
Bin 200 civarı oyla, miletvekili olmayı kaçırmıştı.
Öne çıkan özelliği, akademik bilgi birikimi.
CHP’nin Harmancık adayı Ali Arıkan, bu kez de milletvekili aday adayı…
Dağın sorunlarını iyi biliyor…
Ancak, kentin ve ülkenin sorunlarına da duyarsız değil.
Davetsiz misafirlerin bilgisine
Yol, yordam bilmez bazı siyasetçiler, “Geçiyordum, uğradım” kıvamında, kapımızı çalmaya başladı.
Her işin bir usulu olduğu gibi, ziyaretlerin de kendine göre kuralları var.
Ne odalarımız yol geçen hanı, ne de vakitsiz misafirlere ayıracak kadar boş vaktimiz var.
Kendi adıma konuşayım, önceden telefon edip, görüşmek isteyen herkesin başımın üstünde yeri olmakla beraber, görgü kurallarından yoksun olanlara da kapım kapalı.