2013’ten önce cemaat, 17 ve 25 Aralık’tan sonra paralel yapı, 15 Temmuz sonrası FETÖ olarak tanımlanan yapının, önünde sonunda devleti ele geçirmek istediği ortaya çıktı.
ABD’nin Türkiye’ye canı her istediğinde ayar veremeyeceğini gösterdi.
Bir askeri darbenin pek ala bir işgal girişimine dönüşeceğini gözler önüne serdi.
Demokrat görünümlü Avrupa ülkelerinin, söz konusu Tayyip Erdoğan düşmanlığı olduğunda, cunta hareketlerine bile sarılabileceği anlaşıldı.
Karanlık güçlerin Türk Silahlı Kuvvetleri‘ne bile sızabileceğini öğretti.
Yan yana duramayacak liderlerin darbe karşısında yek vücut olabileceğini anlattı.
Milletin demokrasi adına, tankların önüne yatabileceğini, teröristlerin karşısına dikilebileceğini, kurşunların üzerine canını siper edebileceğini ilan etti.
———————-
O gecenin dönüm noktası neydi?
O kabus gecesinin dönüm noktası nedir diye düşündünüz mü?
Kimine göre Cumhurbaşkanı‘nın halka çağrısı.
Kimine göre muhalefet liderlerinin darbeciler karşısındaki kararlı mesajları.
Kimine göre, bazı ordu komutanlarının televizyon kanallarına çıkıp, darbe girişimin emir-komuta zinciri altında gerçekleşmediğini söylemesi.
Bana göreyse, Başbakan Yıldırım‘ın canlı yayında“Bu bir darbe değil bir kalkışmadır” demesiydi.
O ana kadar ne olup bittiğini tam olarak anlayamasak da, tanklardan ve savaş uçaklarından darbenin ayak seslerini duyuyorduk.
Ancak hükümetten henüz açıklama gelmemişti.
Yani darbecilerin psikolojik üstünlük sağladıkları dakikalardı.
Taa ki Başbakan‘ın ağzından o sözler çıkana kadar.
Sadece açıklamanın içeriğinden söz etmiyorum.
Başbakan‘ın ses tonundaki rahatlık, ekran başındaki milyonlar gibi benim içime de güven duygusu doldurdu.
——————
Afiş meselesi
Dün Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz afişlerine sahip çıktı:
“Bu afişlerden rahatsız olunacak bir şey yok. Biz ilk günden asker kılığına girmiş teröristler olarak değerlendirdik. Bunlar TSK’nın topunu, silahını çalan katillerdir. Bizim askerimizi temsil edemez”.
Kuşkusuz, afişlerde Güneydoğu’da terörle mücadele eden, sınırlarımızın dışında DAEŞ‘li teröristleri temizleyen kahraman askerimiz işaret edilmiyor.
Ancak birkaç günden bu yana sosyal medyadan yükselen tepkiler çığ gibi büyüdü.
Ve afişlerin askeri rencide ettiği algısı yerleşti.
Bazen algılar, gerçeklerin önüne geçebiliyor.
———————
1 yılda neler oldu?
15 Temmuz’dan sonra Yeni Kapı ruhu yaratıldı.
Bugün esamesi okunmuyor.
15 Temmuz’dan sonra AK Parti ve MHP yakınlaştı.
Bugün gayriresmi ittifaka dönüştü.
15 Temmuz’dan sonra ABD ve AB ile ilişkiler iyice gerildi.
Bugün AB ile kopma noktasındayız, ABD ile de aramız düzelmiş değil.
15 Temmuz’dan sonra başkanlık sistemi ağza alınmıyordu.
Bugün, parlamenter sistem tasfiye ediliyor.
———————-
ATM’ye koşanlar sokağa çıkanlar
O geceyi bir kez daha hatırlayın.
Önce ne olduğunu anlayamadığımız için kısa süreli şaşkınlık yaşadık.
Sonra, bir darbe yapılmak istendiğini öğrendik ve vücudumuzu baştan aşağı esir alan tedirginlik duygusuyla, derin bir belirsizliği beraber yaşadık.
İşte tam o dakikalarda neler geçti içinizden?
ATM’lerin önünde kuyruk oluşturanlar, savaş arifesindeymişiz gibi marketlere hücum edenler, benzin istasyonlarına koşup deposunu dolduranlar vardı.
Bu insanları nasıl bir duygu tetikledi ki, en fazla kendilerini bir hafta idare edebilecek şeyleri depolama isteği, ülkenin gelecek kaygısının önüne geçti?
İzahı zor.
O gece sokaklara koşanlar ise kurşunların üzerine yürüdü.
Ayrışmanın hep karşısında oldum.
Ancak ATM, market ve istasyonlara koşanlarla meydanlara koşanların arasında hiç mi fark yok?