AK Parti İl Başkanvekili Abdullah Duman, önceki akşam il yönetim kurulu toplantısında istifasını verdi.
Hükümete yakın bir İstanbul gazetesi geçen yıllarda Duman‘ın paralelci olduğunu iddia etmişti.
O günden bu yana, Duman‘la ilgili benzer iddialar ortaya atılmıştı.
Duman, sosyal paylaşım sitesinden yaptığı açıklamada, paralelci olmadığını belirtmiş ve paralelci bir dernekten istifa ettiğini gösteren belgeyi paylaşmış.
Ancak Duman, kendisiyle ilgili yürütülen algı operasyonuna dur demek için istifa ettiğini belirtmiş.
Ayrıca İl Başkanı Torun, Ahenk Hukuk Derneği‘ne üye olduğunu öne sürdüğü
yönetim kurulu üyelerinden Mehmet Karamanlı‘dan istifasını istemiş.
Ancak Karamanlı, bu derneğe üye olmadığını belirterek istifa talebini reddetmiş.
Kuşkusuz, yaşananlar önemli…
Hele Duman‘ın istifası.
Nitekim istifa eden isim, il başkanının vekili.
Yani 2 numaralı yönetim kurulu üyesi istifa ediyor.
Ancak daha da önemlisi, önceki akşam yapılan il yönetim kurulu toplantısında yaşananlar.
Hakaretlerin havada uçuştuğu, suçlamaların gırla gittiği, son yılların en hararetli toplantısı olmuş.
Geçen hafta da yazdım, AK Parti‘de görülmemiş şeyler oluyor.
Müthiş bir ihbar mekanizması yaşanıyor, partililer, birbirlerini paralelcilikle yaftalıyorlar.
Bu süreç, en fazla AK Parti‘de kırılmalara yol açtı.
Nitekim, geçmiş yıllarda da bazı yönetim kurulu toplantılarının gergin geçtiğini duymuştuk ancak bu kez çok farklı.
Nitekim bu defa il yönetimindeki kavganın şiddeti epey büyük olmuş.
Tüm bunların nedeni galiba şu:
17 Aralık öncesi AK Parti‘de Cemaat‘le yolları kesişmeyenlerin, Cemaat‘e bulaşmayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu.
Hal böyle olunca, AK Parti’de gün yüzüne çıkmayan ayrışma, 15 Temmuz’dan sonra Cemaat üzerinden bir hesaplaşamaya dönüştü.
Bir diğer ifadeyle, iktidar mücadelesi yürüten ekipler, yerel yönetimlere de sıçrayan bu süreçte birbirlerini Cemaat’le olan bağlarından yıpratmaya çalışıyorlar.
Ancak, bu son derece tehlikeli bir gidişat.
Kavga ve hesaplaşma devam ederse, AK Parti kan kaybetmeye başlar Bursa’da ve diğer kentlerde…
———————-
Şu HDP’nin dışlanma meselesi
15 Temmuz gecesinden bu yana, siyasette bahar havası esiyor.
Siyasi iklimin yumaşaması, toplumdaki kutuplaşmaları da törpüledi.
Ancak unutmayalım, bahar havası tamamen konjonktürel.
Gündem başka konulara evrilmeye başlamadan, demokrasimizi kurumsallaştıracak, medyayı özgürleştirecek, hukukun üstünlüğünü yeniden tesis edecek, her türlü cemaat ve tarikatın kamuya sızmasını engelleyecek, bilimsel eğitimi yaygınlaştıracak yasal düzenlemeler yapılmalı.
Ancak sembolik de olsa, siyasi parti genel başkanlarının Yenikapı’dan el ele görüntü vermesinde hiçbir sakınca yok.
Hatta, o tarihi platforma sadece 3 siyasi partinin genel başkanı çıkmamalı.
DSP‘sinden Vatan Partisi’ne, Saadet Partisi‘nden Büyük Birlik Partisi’ne varıncaya kadar, ülkenin birliğinden yana olan tüm siyasi partilerin genel başkanları da davet edilmeli.
Bir tek HDP’liler olmamalı orada.
25 yıl önce neler yaşanmıştı bu ülkede hatırlayalım.
Merhum Erdal İnönü, zamanında çok eleştirilmişti Halkın Demokrasi Partisi (HEP) ile ittifak yaptığı için.
Oysa İnönü liderliğindeki SHP‘nin HEP ile ittifakı son derece isabetliydi.
Çünkü Kürt siyasal hareketi sisteme entegre edilmeliydi, aksi halde terör örgütünün kucağına itilebilirlerdi.
SHP’liler de tarihi bir hamle yaparak, HEP‘i Parlamento’ya soktu ve bir bakıma, “İşte Meclis, işte millet iradesi. Ne sorununuz varsa, milletin iradesinin tecelli ettiği TBMM’ye taşıyın” demişti.
Ancak nerden bilebilirlerdi ki, Leyla Zana isimli kontrolsüz milletvekilinin daha ilk gün kürsüden Kürtçe yemin edeceğini.
Kim derdi ki iyi niyetlerinin kurbanı olacaklarını, el verip Meclis’e soktukları HEP’lilerin, ilk fırsatta ihanet hançerini böğürlerine saplayacaklarını.
Bugünse HDP‘liler, önce Beştepe‘de liderler zirvesine çağrılmadıkları, daha sonra da Yenikapı‘ya davet edilmedikleri için isyan ediyorlar.
İyi de arkadaş, size oy veren milyonlarca seçmene ihanet edip iradenizi Kandil’e kiraladınız, legal siyaseti elinizin tersiyle itip teröristlerle iş tuttunuz.
Bedeninizi Meclis’te tutup, ruhunuzu dağlarda dolaştırdınız.
Hal böyleyken, mızmız çocuklar gibi, “neden beni oyuna almıyorsunuz” diye ağlamanın anlamı ne?
SHP’lilere attığınız kazığın birini bugün başkalarına da atmak için mi, yanaşmaya çaılıyorsunuz legal siyasete?
——————————
Tam da toplumsal barışı yakalamışken…
Demokrasi Nöbetleri, kesintisiz sürüyor.
Alanları ağırlıklı olarak AK Parti tabanı doldursa da, siyaset yelpazesinin farklı kanatlarını da birleştirdi meydanlar.
Son yılların en değerli, en barışçıl bütünleşmesi yaşanıyor.
Terör tehdidine rağmen milyonların bir araya gelmesi, nicedir unuttuğumuz değerleri hatırlattı bize.
Tam bu havaya alışmışken, şak diye 30 Ağustos yasak kararı geldi.
Gerekçe, olağanüstü süreç…
Tam da olağanüstü süreçten dolayı 30 Ağustos‘u bu yıl gümbür gümbür kutlamalıyız.
Tam da darbecilerin hevesleri kursaklarında kaldığı için, meydanları hınca hınç doldurmalıyız.
Ve tam da yıllar sonra yakaladığımız birlik ve bütünlüğü Zafer Bayramı’yla taçlandırmak için, 30 Ağustos’ı fırsata çevirmeliyiz.