Siyasetçi hızlı karar alır, bürokrat ise kırk defa düşünür sonra topu başkasına atar.
Siyaset risk alır, inandığı doğruyu bağıra çağıra savunur; bürokrasi risk almaz, hedefine sessizce ilerler.
Siyasetçinin yetkisi yoktur, her şeyi etki ile yürütür. Bürokratın yetkisi çoktur, etkisi ise azdır.
Siyasetçinin eli kolu çok uzundur, bürokratı koltuğundan edebilir. Bürokrat ise siyasetçiye asla dokunamaz.
Siyasetçi kanunları bilmez, milletin haksız taleplerini geri çeviremez. Bürokrat ise dayısı olmayan vatandaşları elinin tersi ile iter.
Siyasetçi milletin oyu ile seçildiği için bürokrasi ile kavga eder. Bürokrat kendi koltuğuna gelebilecek diğer bürokratlarla kavga eder.
Siyasinin tekrardan seçilme kaygısı vardır, bu yüzden sakıncalı işlere girişebilir. Bürokrat bir koltuktan kalkar diğerine oturur. Siyasilerin yarısı kadar kaygı taşımaz.
Siyasi milletçidir, bürokrat devletçidir.
Bakan ne kadar güçlüyse siyasetçi o kadar güçsüz, bürokrat o kadar güçlüdür.
Yeni dönemde bakanlar doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olduğu için milletvekillerinin baskısından kurtulmuş olacaklar. Bürokratlar da siyaset aklı karşısında daha dik durabilecek. Ancak burada ince bir çizgi var. Siyasetçinin haksız taleplerine hayır diyen ancak milletin vekillerine de kulak kabartan bürokrasi profili ortaya çıkacak. Çünkü cumhurbaşkanı bundan sonra bürokrat atamalarında tek yetkili kişi olacağı için sıkıntı teşkil eden kimseyi hemen görevinden alabilecek. Eskiden başbakanla uyum göstermeyi, onun da gönlünü hoş edecek tavizler vermesi gerekiyordu. Devletin hızlı refleks göstermesi gereken durumlarda siyaset aklı devreye girerek ani olayları çözüme ulaştırabilir. Uzun vadede yapılan tasarrufları ise bürokrasinin hazırlaması ve siyasilerin onayına sunması gerekir. Her iki durumda da siyaset aklı son sözü söylemelidir. Çünkü doğru gibi gözüken uygulamalar milletin o andaki duygusallığı sonucunda yanlış sonuçların doğmasına neden olabilir. Milleti en iyi tanıyan siyasetçi olduğu için son sözü söyleme hakkı da siyasilerindir.
Eğer ki Türkiye’nin sıçrama yapması isteniyorsa hızlı karar alan mekanizmaların önü açılmalıdır. Bakanlıklar icraat makamlarıdır. Ülkedeki reformların uygulandığı merkezlerdir. Ancak hangi bakanlığa bakarsanız bakın gereksiz birçok koltuk bulunuyor. Personelden daha çok amirin olduğu birimler var. Bunlara çözüm getirilmesi gerekiyor. Bir kararın altına birçok kişinin imza atması gerektiği için işlemler sürekli gecikiyor. Nasıl ki aynı yetkiyi başbakan ve cumhurbaşkanına verdiğimizde sıkıntı yaşadıysak aynı yetkiyi bakanlıktaki farklı bürokratlara vermediğimiz için sıkıntı yaşıyoruz. Sonra da bürokrasinin hantallığından şikâyet ediyoruz.
Önümüzdeki süreçte devlet ve millet kaynaşmasının sonucu olarak siyaset ve bürokrat kaynaşmasının da artacağına inanıyorum.
TESPİT EDİLEN MAHREM İMAMLAR
FETÖ operasyonları örgüt idarecilerine ulaşamıyor mu dendiği bir ortamda üst düzey örgüt imamının evindeki micro diske ulaşıldı ve 8.500 polis açığa alındı.
Buradan iki sonuç çıkarabiliriz. Birincisi örgüt ideolojik olarak hâlâ ayakta ve tabanını kontrol edebiliyor.
İkincisi de örgüt devlet kademelerinde hâlâ çok güçlü. Düşünebiliyor musunuz binlerce açığa alma, tutuklama, ihraç etme sonucunda bile 8.500 FETÖ’cü polis hâlâ bu devletten maaş alıyor ve bizi korumak için silahlanıyordu.
ABDULLAH GÜL SAADET’E GEÇER Mİ?
Saadet Partisi’nin ‘’Abdullah Gül’ün başımızın üstünde yeri vardır’’ açıklaması yapmasından kısa bir süre geçmişti ki Abdullah Gül yıllar sonra ilk defa Ak Parti’ye yönelik açıktan eleştiride bulundu.
2019 seçimleri hareketli olacak gibi gözüküyor.